Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Hayır olsun İnşaAllah!

Hayır olsun İnşaAllah!

Bir işadamı vb. olduğunuzu varsayın. Bir iş yeri açacaksınız ve sermayeniz eksik, iş yerini bir ortak ile açmayı planlıyorsunuz... Seçeceğiniz ortakta ilk önce hangi özellikleri ararsınız?

Sanırım evvela güvenilir ve uyanık biri olmasını istersiniz.

Birisi size gelse, ortağınız olmak istediğini söylese ve müstakbel ortağınızın birileri tarafından sürekli kandırılmış bir kişi olduğunu öğrenseniz bu durumda bu kişi ile ortak iş yapar mıydınız? 

Genel çoğunluk zannedersem ''Hayır'' diyecektir .

Bu gayet normal çünkü kimse sürekli aldatılan biri ile iş yeri açmaz herhalde. Riske girmez, sermayesini boşa harcamaz.

Bir işyeri için dahi güvenilir, uyanık, aldatılmayan, kandırılamayan bir ortak istemek hakkımız oluyorken, ecdadımızdan bize miras kalan ve çocuklarımıza emanet bırakacağımız bu güzel ülkemizi, sürekli ''kandırıldık'', ''aldatıldık'' diye söylenen birilerine teslim ederken aynı hassasiyeti gösterebiliyor muyuz?

Saadet Partisi Anayasa değişikliği teklifi şartlarını ülke menfaatlerine uygun bulmadığından dolayı referandumda HAYIR diyeceğini açıkladı. Saadet Partisi'nden bu açıklama gelir gelmez her zaman olduğu gibi yine yandaş medya tarafından ateş hattına alındı.

Bu yandaş yazarlardan biri daha Saadet Partisi Genel Başkanı'nın Sayın Temel Karamollaoğlu Bey olduğunu bile bilmeden eleştirdiği yazısında! Temel Karamollaoğlu’na Saadet Partisi Genel Başkanına Yasin Hatipoğlu diye hitap ediyor! Genel başkanının kim olduğunu dahi bilmediğiniz bir partiyi ağır bir şekilde eleştirmek hangi akla, mantığa uyar hangi vicdana sığar Allah aşkına! Bu eleştiriler nasıl ciddiye alınır bu da ayrı bir konu. Bir diğeri ise zamanında ''Erdoğan istesin 12 yıllık evliliğimi yıkarım'' diye sözler sarf etmiş, bu bayan yazar kalkmış Saadet Partisi’ni yine ağır bir şekilde itham ediyor, kendince eleştiriyor.

Bu ve bunlara benzer diğer yandaş yazarlar referanduma kadar epey efor sarf edeceğe benziyorlar... Şimdi sormak lazım bu Anayasa teklifi ülke için ne getirecek ne götürecek bir  fikriniz var mı acaba?

Ya da Saadet Partisi bu teklife neden hayır diyor diye zahmet edip araştırdınız mı, hiç düşündünüz mü peki?

Yine sormak lazım Saadet Partisi’ni ne kadar tanıyorsunuz?

Kırk sekiz yıllık tertemiz mazisinde ülkenin aleyhine hiç bir teşebbüste bulunmamış, bulunulmasına müsaade etmemiş ve halen ülke çıkarlarını kendi menfaatlerinden üstün gören bir Milli Davanın siyasi kanadıdır Saadet Partisi. Lütfen bu yazar çizer takımı ilk önce bunu bilsinler ve şayet birazcık vicdanları kalmışsa ellerini üzerine koysunlar da ondan sonra öyle eleştiri yazıları yazsınlar. Bu yaptıkları ne etiktir ne de basın ilkelerine uyuyor!

Saadet Partililer mevcut teklife karşı çekincelerini kamuoyuyla paylaştı zaten. Buna göre Kuvvetler ayrılığı prensibi, güçlü bir meclis, seçim barajının kaldırılması, gensoru müessesesinin muhafazası, yargı bağımsızlığının sağlanması, partili cumhurbaşkanlığının riskleri ve meclisin feshedilmesi gibi  konularla ilgili teklifleri ve endişeleri dile getiriyorlar. Endişelerinin giderilmesi durumunda evet diyebileceklerini de ifade ediyorlar ayrıca.

Başkanlık Sistemini de içeren Yeni Anayasa değişikliği teklifinde birçok kesimin en büyük çekincesi nasıl bir başkanlık sistemi olacağı.

Türkiye için İkiz Yasalar federasyona giden en önemli yollardan biri idi. Türkiye 2000 yılına kadar bu yasaları imzalamaktan kaçınmıştır. İkiz Sözleşmeler 4 Haziran 2003 yılında Ak Parti Hükumetince onaylamıştır. Özellikle her iki sözleşmenin ilk maddesinde yer alan ''halkların kendi kaderini tayin hakkı'' o dönemde çok eleştirilmiş ve Türkiye'nin bu madde vasıtasıyla bölünmeye doğru sürükleneceği ifade edilmiştir.

Türkiye bu sözleşmeler ile tüm halkların kendi kaderini belirleme hakkını tanımış oluyor. Buna göre Türkiye'de halk olduğunu ileri süren herhangi bir topluluğun, Türkiye Cumhuriyeti'nden ayrılma hakkı da kabul edilmiş oluyor. Ayrılmak istemeyenlere ise, kendi statülerini serbestçe belirleme hakkı tanınmakta. Bunlar sözleşmelerin şu ilkelerine dayandırılıyor: Tüm halklar self-determinasyon hakkına sahiptir. Bu hak ile siyasal statülerini ve ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmelerini serbestçe belirleyebilirler. Devletler, halkların self-determinasyon hakkının gerçekleşmesi için destek sağlamalıdır. (''Türk Hukuk Dergisi, Aralık 2003'')

Görüldüğü gibi aslında içeriği hiç bilinmeyen başkanlık sistemi ile Allah muhafaza ülkenin bölünmesine kadar gidileceği ifade ediliyor kimi hukukçular tarafından .

Yazımızın başındaki sorduğumuz soruyu tekrarlarsak, siz sürekli kandırılmış birileri ile birlikte ortak iş yapar mısınız?

Netice-i kelam Peygamber Efendimiz (sav)'in sözü olsun: ''Mü'min bir yılan deliğinden iki kere sokulmaz."

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nazmiye Gülbaş Arşivi