Hayâtın şifreleri
Bir dakika deyip hayâta bakmak gerekse;
Yalnızca bir defâlığına geldiğimiz şu dünyâyı nasıl da bozuk para gibi acımasızca harcıyoruz! Her işimiz alelacele! Hep bir yerlere yetişecekmişiz gibi bir koşuşturmaca! Öyle bir koşuşturmaca ki sonu gelmeyecekmişçesine sanki yarıştayız! Aman Allâh’ım bu ne gidiş böyle…
Dur durak bilmeksizin insan kendini meşgul edecek, zihnini, yüreğini, pratik yaşantısını dolduracak bir işler buluyor mutlaka. Herkes kendine göre, ortamına göre, durumuna göre bir hayat tarzı tutturmuş gidiyor… Doğru mu, yanlış mı hiç aklından geçirmiyor. Nasıl geçirsin ki, düşünecek zamânı yok!
Ve ömürler âdeta göz açıp kapayıncaya kadar çabucak geçiyor bir bakıyorsun hayâtın ucu görünmüş yolun sonuna gelinmiş… İş işten geçmeden, hayâta gözleri yummadan derlenmek toparlanmak vakti şimdi! Hem de hemen şimdi!
Hayâtı dolu dizgin yaşarken hızımıza kimseler yetişemezken, hiçbir işimiz tam tamına olmuyor işler hep yarım yamalak yapılıyor. Deniyor ki; ‘Hele şu işim bir dursun beklesin zamânım olunca yaparım. Ama bir türlü o işi yapamıyor, zaman bulamıyoruz. İstediğimiz bir yerlere varamadan boş yerlere kürek çekerek sanki dünya akıntısında bir oraya bir buraya kapılıp gidiyoruz.
Kanaatimiz odur ki düşüncelere, şu hızlı gidişâta, şu mantıksız hayatlara bir format atma zamânı geldi. Bu gerçek sâdece yaşı kemâle ermişler için değil gençler için de geçerli. Hayat öyle boş yere hebâ edilemeyecek kadar değerlidir. İdrak edelim artık şu hakikati…
Her insan bilhassa da her mümin asıl mesele üzerinde yoğunlaşarak düşünüp dinginleşmeli, durulmalı, doğru-sağlam-güvenilir bir temelde, dünyâyı yeniden bir değerlendirmeye tâbî tutmalıdır. Eğer bu yapılmaz ise hayâtımıza yanlış temeller kurmuş güyâ (!) normalmiş gibi görünen aldatıcı hayat şartları içinde ziyan olup gidebiliriz…
Dünyâyı yaşarken bir türlü asıl olması gerekene odaklanamıyor, duygu ve fikirlerimizi, tavır ve davranışlarımızı, beden ve ruh yapımızı layık olduğu şekilde besleyemiyoruz. Bu sebepten içte derinleşemiyor, gelişemiyor, zenginleşemiyoruz. Hep bir öncekinden kalan artıklarla idâre ediyor, yeni bölüme atlayamıyoruz. Yapmayı tasarladıklarımızı ertesi güne, bir sonra ki güne sonra diğer bir güne bırakarak hayâtı önemsemiyoruz. Tâbiri câizse bu ayaküstü atıştırılan fast-foodlar gibi yaşanan hayâta artık insanoğlu ne zaman bir kıymet atfedecek de ömrünü nereye sarf ettiğine dikkat kesilecek? Biliniz ki vakitler çok çabuk tükeniyor. Ne zaman bu yaşlara geldik? Daha dün on sekizdeydik demiyor muyuz?
İnsan sanki ‘hipnoz’ olmuş gibi önüne konan hatta dayatılan hayat standartlarına zerre karşı çıkmadan, isyan etmeden yaşıyor. Oysa bize normal gibi gelen dünya bizim değerlerimize taban tabana zıt pek çok şeyi içinde barındırıyor. Ama heyhat! İnsanoğlunda ne yazık ki itiraz edecek mecal yok. Teslim olmuş hayâtın menfi dayatmalarına en kıymetli sermâyesini devamlı harcıyor, dikkatsizce ömrünü sarf ediyor. Bu kabul edilemez…
İnanın bir saçmalıklar dünyâsında yaşıyoruz desek abartı olmaz. Baş döndürücü bir tarzda yanlışa doğru sürüklenen dünyânın hızına yetişmek yerine bir idrak tuşana basarak, âdeta sanal dünyânın şifrelerini çözerek en temel hakikate yükselme bilinci neden yakalanamasın? Gerçeği bulmak isteyen herkes buradaki erişimin derin hal şifrelerini çözmelidir. Haydi, ey dost, vakit çok geç olmadan davran artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.