Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Hâfıza Zayıflamasının Sebepleri

Hâfıza Zayıflamasının Sebepleri

İnsan nasıl bedenî ihtiyaçlarının karşılanması için maddî gıda almak, yemek, içmek zorundaysa, mânevî ihtiyaçlarının karşılanması için de rûhî gıdâya muhtaçtır. Zira insan sâdece fiziksel bir varlık değildir. Onun duyguları, hisleri, üzüntüleri, sevinçleri vardır. İnsanın rûhî boyutu ihmal edilemez. İhmal edilirse intiharlar, cinnetler, uyuşturucu ve alkol kullanımları, psikolojik buhranlar, depresyonlar, çılgınlıklar baş gösterir. Ahlaksızlık, dolandırıcılık, adam kayırma, rüşvet, başkasının sırtından geçinme, ezme, ezilme çoğalır. Tüm dünya bu acınacak tabloyla muhataptır.
Gençlerimizin durumu ise bundan farklı değil. Bugün pastanelerde, kahvehanelerde, eğlence evlerinde, sinemalarda, İnternet cafelerde beyni uyuşmuş ve nefsî istekleri peşinde koşan gençlerde ideal duygusu kalmamıştır. Basın-yayın ve medya gibi kitle iletişim araçlarının menfî etkileşiminden insanların âdeta düşünme, araştırma yetenekleri kör edilmiş, hâfızalar zayıflamış, neredeyse beyinler işlemez hâle getirilmiştir.
Günümüzde insanların çoğu unutkanlıktan, hâfızaların zayıfladığından söz edip duruyorlar. Bunların nedenlerine yönelik güzel bir alıntı yapacağız buraya, bakalım neler diyor bu yazı bize: “Hâfızayı zayıflatan sebeplerin en tehlikelisi şehevî hisleri gâleyâna getiren behimî duyguları teşvik eden faktörlerdir. Bugün, aile ve içtimâi çevre özellikle gençlerin güzel yetişmeleri hususunda yetersiz kaldığı gibi, bir de etraftan akıp akıp gelen ve ruhu örseleyen telkinler zihinleri âdeta felç etmektedir. Televizyon programları, internet sayfaları, video oyunları, günlük haberler, siyâsî polemikler, sporcuların ve sanatçıların büyük birer hâdiseymiş gibi nakledilen hal ve hareketleri, sırf merak uyandırma maksadıyla uydurulan yalanlar, her türlü aldatmacalar ve sansasyonlar… zâten iyice zayıflayan dimağları tamâmen işgal etmektedir. Ve hele kafalara pompalanan onca kir, hayvânî hisleri ve beşerî garîzeleri tahrik edip yüce duygular üzerine bir balyoz gibi inince, kudurtulmuş şehevî arzu ve ihtiraslar, çağımızın zavallı nesillerinde okumaya, öğrenmeye, düşünmeye hiç mecal bırakmamakta ve âdeta hâfızaları bütün bütün kurutmaktadır. Maalesef,  günümüzün insanı haram dinleme, haram konuşma ve harama bakma… gibi günahların öldürücü dalgaları arasında çırpınıp durmaktadır.” (1)
“Hâfızayı zayıf düşüren ve unutmaya sebebiyet veren pek çok illet sıralanabilir. Beyin ve hâfıza üzerinde çalışan uzmanlar, genellikle beynin ihtiyaç duyduğu oksijen, glikoz ve bazı enzimlerin yeterli miktarda sağlanamamasını, stres ve gerginlik gibi sebeplerle beynin oksijeninin hemen tükenmesinden dolayı çalışma akışının düzensizleşmesini, sâdece bazı meseleler üzerinde yoğunlaşmadan ötürü beynin bir bölümünün âtıl kalmasını ve sistemsiz düşünme alışkanlığının hemen akla gelebilecek sebepler olarak saymaktadır. Bazen de insanın fizyolojik yapısının ve fizikî durumunun hâfıza zayıflığına yol açabileceğini ve ileri yaşlarda vücut mekanizmasının bazı şubeleri yorgun düştüğü gibi beynin de onlara bağlı olarak bir kısım fonksiyonlarını eda edemez hâle gelebileceğini belirtmektedirler.
Dünden bugüne İslam âlimleri, haddinden fazla uykunun beyni hantallaştırdığını, sürekli dolu olan midenin zihne menfi tesir ettiğini, sabah kerâhetinde uyumanın ve harama bakmanın da unutkanlığa sebep olduğunu ifâde etmişlerdir. Ayrıca zihin kirliliğinin hâfızayı zayıflattığına inandıkları için mâlâyâni işlerden, faydasız münakaşalardan, çerçöp sayılabilecek bilgi kırıntılarından ve kontrolsüz hayal kurmaktan uzak kalınması gerektiğini vurgulamışlardır. Hattâ sistemsiz düşünme alışkanlığına yol açabileceği ve zihni işe yaramayan bilgilerle dolduracağı endişesiyle mezar taşlarını okumayı bile mahzurlu görmüşlerdir; mezar taşlarını okumayı âdet edinenmenin bugünkü reklam panolarının, araba plakalarının, televizyon ekranlarının ve gazete sayfalarının yaptığı tahribatın çeşidinden zararlar verebileceğini düşünmüşlerdir.” (2)
Yukarıda sayılan tahribatlar farkında olalım veya olmayalım bugünkü cemiyette varolan alışkanlıklar. Kötü alışkanlıklar işlene işlene o insanlar menfî ve yerilen ahlâka sahip oluyorlar. Güzel dînimizin prensiplerinin yaşanmaması sonucu insanlar büyük bir ahlâkî bozulmayla karşı karşıyalar. Her şeyde bir kâlite düşmesi söz konusu. İnsanların da kalitesi düştü. Dürüst, yardımsever, çalışkan, sağlam karakterli insanlar artık parmakla gösterilir hâle geldi. Doğru söyleyen esnaf mumla aranıyor.  Bunlar mâneviyatsız yaşamanın getirdiği tâbî sonuçlardır.
Mâneviyatla tekrar dirileceğimiz günlerin hayâliyle sizlere iyilikler ve güzellikler diliyoruz efendim.
-----------------------------
1) Ailem Dergisi, sayı:239, 2007
2) Ailem Dergisi, sayı:238, 2007

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi