Hadis inkârcısının tevili
Allah (cc) Rasulü Hz. Peygamber Efendimize (sav) Kur’an-ı Kerim konusunda ve dinin hayat uygulanması konusunda söz hakkı vermeyen mealci güruhunun kendilerini diledikleri gibi konuşma hakkına sahip oldukları başta korkusuzca meydana atılıp bu güruhun yanlışlarını hatta art niyetlerini Hocaefendiler aracılığıyla ortaya konulan farkındalık nedeniyle duymayan bilmeyen kalmadı.
Gelinen bu nokta için Rabbimize (cc) Şükrediyoruz ve hamd ediyoruz.
Buna rağmen kitaplar, gazete yazıları ve televizyon programlarında kafaları altüst edilen bir takım insanlar hala bu aldatıcı ve saptırıcı kişilerin etkisinde kalabiliyorlar.
Daha çok Hadis İnkârcılığı ile belirginleşen bu aldatılmış insanların özellikle internet aracılığı ile Müslümanlara karşı kullanageldikleri birkaç ayetten söz etmek istiyoruz.
Mesela Hz. Peygamberimizi (sav) Müslümanların dini hayatlarından çıkarmak isteyenlerden bir kısmının yanlış anlayıp yanlış anlattığı ayetlerden birisi Kur’an’ın açıklanmasının kime ait olduğu ile ilgili ayetlerdir.
Kıyamet Suresinin 17 ila 19. Ayetleri: “Kur’an-ı okuduğumuz zaman O’nu takip et. Sonra O’nun açıklanması muhakkak bize aittir.”
Veya Hud Suresinin 1. Ayeti olan “Ayetleri sağlam kılınmış Kur’an-ı Sana ayrı ayrı açıkladık.” Ayetlere dayanarak Kur’an-ı Kerim’i ancak Hz. Allah (cc) açıklar ve Hz. Peygamberimizin (sav) böyle bir görevi yoktur derler.
Bu iki Ayeti Kerimeye bir de Nahl Suresi 89. ayette geçen ayrıntılı açıklama yapıldı mealini ilave ederek Kur’an-ı Kerim’de her şey ayrıntılarıyla Hz. Allah (cc) tarafından açıklanmıştır başkaca açıklamaya gerek yoktur hükmünü verir ve kendi yanlış hükümlerine dayanarak da Hz. Peygamberin (sav) Sahih Sünnetini ve Sahih Hadislerini yok sayarlar hatta tamamen red ederler.
Bu düşünceleriyle Hz. Peygamberin (sav) Kur’an-ı Kerim’i Sünneti Seniyyesi ile Sahih Hadisleriyle ve bizatihi Müslümanlara örnek olan yaşantısıyla tefsir ettiğini reddederler.
Ama diğer taraftan başta saptırıcı hocaları başta olmak üzere tamamına yakını Kur’an-ı Kerim zannettikleri onun bunun yazdığı mealleri okuyarak Ayeti Kerimeler hakkında diledikleri kadar konuşur, yorum yapar, tefsir yapar ve tevillerde bulunurlar.
Hâlbuki yukarıda söz konusu olan Ayeti Kerimelerde bahsedilen açıklamaların, Hz. Allah (cc) tarafından yapılan açıklamanın övülmüş Sahabe Nesline (ra) Kur’an-ı Kerim’in nasıl açıklanacağı da dâhil olmak üzere nazil olan ayetlerin ileride inecek diğer ayetlerle daha da açıklanacağı şeklinde anlamaları daha doğru olacaktır.
Çünkü Kur’an-ı Kerim bir kavme kendi dilleri ile nazil olmasına rağmen ihtiva ettiği ayetlerin azımsanmayacak bir kısmı Sahabe Nesli (ra) tarafından açıklanması Hz. Peygamberimize (sav) sorulup öğrenildiği bir gerçektir.
Ama gelin görün ki Ayetlerdeki anlayışsızlığı Sahih Hadislerde de gösteren bu cahil ve sapkın gurup hadislere inanmazlar ama bu arada kendi iddialarını destekleyen sahih(!) hadisleri hadis olarak kabul etmekte bir sakınca görmezler.
Diğer taraftan Kur’an-ı Kerim’de bulunan ve bizzat Hz. Allah (cc) tarafından Hz. Peygamberimize (sav) vahiy ile emredilen Kur’an-ı Kerim’i açıklama görev ve yetkisini verdiği ayetleri görmezden gelirler.
Bu görev ve yetkinin Kur’an-ı Kerim’deki en açık delili “Ey Resulüm! Kur’an-ı insanlara açıklaman için Sana indirdik.” Hükmünü ortaya koyan Nahl Suresinin 44. Ayetidir.
Ama gelin görün ki her meselede Hz. Peygamberimizin (sav) Kur’an ayetlerini açıklama görevini yok sayan mealci güruhu bu ayetteki “beyan” şeklinde geçen kelimeye çarpık bir şekilde tevil ederek açıklama anlamı değil, kendisine inzal edilen vahyi gizlememe anlamı verirler.
Esasında vahye Sahih İslam zaviyesinden bakmasını bilenler varılabilecek için en doğru sonuç Hz. Peygamberimizin (sav) Kur'an-ı Kerim’i anlama, inanan insanlara açıklama hususunda en yetkili kişi olduğu ve dolayısıyla Müslümanların Allah (cc) Rasulü’nün (sav) fiili örnekliği ile sözlü açıklamalarına sarılmaları gerektiği hususunun bizatihi ayet hükmü olduğudur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.