Geleneği red etmek
Memleketimizde hevasını ilah edinenlerden bir grup olarak tarif edebileceğimiz Kur’ancıların kabul etmedikleri, karşı çıktıkları hatta zaman zaman küfür ve hakarete varan sözler ettikleri Ehli Sünnet Müslümanlarından temel farkları Allah (cc) kelamı Kur’an-ı Kerim’e olan hatalı bakışlarıdır.
Burada bahse konu olan gelenek kelimesini 1400 yıllık İslam ilim ve irfanından süzülerek gelen ve Hz. Peygamber (sav) ile başladığını bildiğimiz eğitim ve öğretim faaliyetlerinin bütünü olarak tarif edebiliriz.
Hz. Peygamber (sav) den sonra İslam’ın Kurucu nesli olan Sahabeler (ra) ve Tabiin Nesli (ra) eliyle devam ettirilen geleneği kabul etmemelerinin en temel sebebi kendilerini kısıtlayacak olan herhangi bir kuralı peşin peşin red etmek isteğidir.
Ret edilen bu kuralın Hz. Allah (cc) tarafından Kur’an ayetleri ile bildirilmiş olup olmamasının bir önemi yoktur.
Hz. Allah (cc) tarafından konulan kural bu kişiler tarafından peşinen ret edilince Hz. Peygamber (sav) sözlerinin ve Sahabe (ra) neslinin uygulamalarının da zaten bir önemi de kalmamaktadır.
Modern zamanlar problemi olarak tarif edilen bu mealcilik/Kur’ancılık grubunun temel yanlışı meali Kur’an olarak görme ve kabul etmektir.
Herkes tarafından bilinmektedir ki bu memlekette bir geçim kaynağı ve para kazanma mekanizması olarak görülmesi sebebiyle son 20 yılda 200 den fazla meal yazılmıştır.
Bir şahsın yazdığı meal ile diğer bir şahsın yazdığı meal arasında çok fahiş farklar olduğu gibi yine bir kişinin 10 yıl öne yazdığı meal ile 10 yıl sonra yazdığı meal arasında da çok büyük farklar olduğu görülmektedir.
Geleneği ret etme veya farklı bir şeyler söylemiş olma düşüncesi ile yapılan bu hatalar sonucunda bir meali Kur’an olarak kabul ettiğinizde farklı manalar içeren diğer meallerin hepsini toptan ret etmek gerekecektir.
Kur’an mealine meal sahibi kişinin ayetlere yaptığı bir yorum olmaktan fazla anlam yükleyenlerin düştüğü bu durum maalesef insanların birbirlerini tekfir etmelerine sebep olabilmektedirler.
Ya da yukarıda bahsettiğimiz 1400 yıllık İslam ilim ve irfan süzgecinden geçmiş olarak bizlere ulaşan Kur’an ilimlerine ait hiçbir müktesebatı olmayan kişilerin ellerine aldıkları bir veya birkaç mealden bir Ayeti Kerimenin Türkçe’ye çevirisini okuduktan sonra kendi kendine veya karşısındaki arkadaş grubuna hitaben “Bu ayette Allah (cc) şöyle söylüyor” veya “Bu ayetten mantıken şunu anlamalıyız” gibi ifadelerde bulunması ya kendini ya da ona bir sebeple karşı çıkan diğer kişileri dinen zor durumlara düşürebilmektedir.
Kur’an ayetlerine bizim düşündüğümüzden farklı şekilde bir mana veriyorlar diye diğer Müslümanları suçlamanın Kur’an’i ve ahlaki bir yol olmadığını bilmelerine rağmen bu yolu devam ettirenlerin Hz. Rasulullah’ın (sav) kıyamet gününe kadar gelecek tüm insanlar için değişmez ve değiştirilemez örnek olduğunu kabul etmelerinden kaynaklandığına inanıyoruz.
Burada bir şey daha söylemek yerinde olacaktır.
Bu sapık ve saptırıcı fırkaların insanlara delil olarak sundukları ayetlerin nerede ise tamamı Haricilerin Hz. Ali (ra) ye karşı Kur’an’dan gösterdikleri delillerdir.
Mealci/Kur’ancılar da tıpkı hariciler gibi bu ayetleri kendi hevalarına göre tevil etmekten başka bir şey yapmamaktadırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.