Fİ EMANİLLAH!
Yola revan olmak, varlığının farkında olduğu günden beri insanın en büyük davranış şeklini teşkil eder.
Bir ikaza uymayarak, yola revan olmuştur insanlık.. Vesveseile başlayan yolculuk, insanın kalbinde sevgiye dönüştüğünde, hakikatler okyanusuna, bilginin birikimine ve umuda gebe olur.
Ve her yolculuk, insanı olgunlaştıran ve pekiştiren içsel bir zaferdir. İnsan olabilen için..
Düşünmenin ve anlamanın temelinde, yolda olmak yatar. Adımları olmayan adamlar, yolculuktan ve yollardan uzaktadır.
Berzah aleminden kıyamete giden bir süreçtir yol. Ve dünya bu yolda sadece bir “DİNLENME YERİ” ve handır.
Ve yol iyi yahut kötü, her şeyin cereyan ettiği alandır…!
Yol insandır ve insan Yoldur…!
Yol rehbersiz yürünmez ve rehbersiz yolların sonu, hep labirentlere ve uçsuz bucaksız uçurumlara dönüşür. Yol ki rehberin, peygamberin, yoludur.
İnsan bir yolcu olarak kabullenmediği sürece, hayatındaki bütün süreçlerde, sürüngenleşen ve durağanlaşan bir monotonluğa kendini hapseder..
Yol ve yolcu kavramından uzaklaşarak insan, bencilleşmenin eşiğine adımını atmış olur. Atalarımız ne güzel söylemiş “İt ürür kervan yürür.” Dünyada iki tip insan vardır. Yürüyenler ve Ürüyenler…! Yürüyüşte gizlidir bütün, tarihi serüvenler.
Yolculuk ve yol, tarihtir, coğrafyadır, felsefedir, matematiktir, ve dildir.. Yol bütün kurulmuş şehirlerden daha güzel bir şehirdir.
Ve yol zamanın aktığı bir nehirdir.
Sözlerim tükeniyor, içimde üşüyorken harfler, beyaz bir heyecanı giyiniyorum. Yol görünüyor, hem de yolların en güzeli, yolculukların en güzeli..
Yaratılanların en yücesi, en şereflisi, güzel Rabbimizin sevgilisi, insanlı gaflet uykusundan uyandıran, cehaletin ve cahiliyenin en şiddetli olduğu zamanda, hakikati haykıran, kainatın göz bebeği, Fahr-i Ebedisi, efendisi ve güllerin bile namzet olamayacağı güzelliğin sahibi, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) için Ahzab suresi (56)ayetinde şöyle buyurmuş.
LEVLÂKE LEVLÂK, LEMMÂ HALAKTÜ’L-EFLÂK
(Sen olmasaydın, Sen olmasaydın bu âlemleri yaratmazdım.)
Alem bir yolcuğun ve bu yolcuğun en güzel yolcusuna doğru yolcu olmak tarif edilemeyecek bir heyecanın ve sevincin doruğuna getiriyor insanı.
Sözler dilden çıkıp, gözlerde yaş olarak insanın yanaklarına yazılmaya başlıyor. Kalbinde derin bir huzur, umut ve sevinç taşırken, bir yanın yangın taşıyarak, kavruluyor. Huzura çıkılmayacak yüzlerimizin olduğunun huzursuzluğu ile, çölde kalmış Mecnun’un susuzluğundan daha büyük bir susuzluğa düşüyor insan.
Ve insan kendinde kaybettiği, kendini gene kendinde aramaya başlıyor.
Kendini arayan insan kendinde kaybettiği yolları fark ettiği zaman. Kendine edindiği patika yolları fark edip, EYVAH frenine basması gerekiyor.
“İnsan beşer kuldur şaşar.” Vecizesini hatırlıyor.
Not: Allah (c.c) nasip ederse, siz bu satırları okurken, KUTSAL TOPRAKLARA doğru yola çıkmış olacağım. Bilmeden, bir insanın kalbini kırmış ve incitmişsek, Affola. Bütün okurlarımıza varsa bir hakkımız (ki olmadığı kanaatindeyim) hakkımız helaldir. Bütün okur dostların dualarını bekler. Ve haklarını helal etmelerini rica ederim.
Fİ EMANİLLAH…!
Bir ikaza uymayarak, yola revan olmuştur insanlık.. Vesveseile başlayan yolculuk, insanın kalbinde sevgiye dönüştüğünde, hakikatler okyanusuna, bilginin birikimine ve umuda gebe olur.
Ve her yolculuk, insanı olgunlaştıran ve pekiştiren içsel bir zaferdir. İnsan olabilen için..
Düşünmenin ve anlamanın temelinde, yolda olmak yatar. Adımları olmayan adamlar, yolculuktan ve yollardan uzaktadır.
Berzah aleminden kıyamete giden bir süreçtir yol. Ve dünya bu yolda sadece bir “DİNLENME YERİ” ve handır.
Ve yol iyi yahut kötü, her şeyin cereyan ettiği alandır…!
Yol insandır ve insan Yoldur…!
Yol rehbersiz yürünmez ve rehbersiz yolların sonu, hep labirentlere ve uçsuz bucaksız uçurumlara dönüşür. Yol ki rehberin, peygamberin, yoludur.
İnsan bir yolcu olarak kabullenmediği sürece, hayatındaki bütün süreçlerde, sürüngenleşen ve durağanlaşan bir monotonluğa kendini hapseder..
Yol ve yolcu kavramından uzaklaşarak insan, bencilleşmenin eşiğine adımını atmış olur. Atalarımız ne güzel söylemiş “İt ürür kervan yürür.” Dünyada iki tip insan vardır. Yürüyenler ve Ürüyenler…! Yürüyüşte gizlidir bütün, tarihi serüvenler.
Yolculuk ve yol, tarihtir, coğrafyadır, felsefedir, matematiktir, ve dildir.. Yol bütün kurulmuş şehirlerden daha güzel bir şehirdir.
Ve yol zamanın aktığı bir nehirdir.
Sözlerim tükeniyor, içimde üşüyorken harfler, beyaz bir heyecanı giyiniyorum. Yol görünüyor, hem de yolların en güzeli, yolculukların en güzeli..
Yaratılanların en yücesi, en şereflisi, güzel Rabbimizin sevgilisi, insanlı gaflet uykusundan uyandıran, cehaletin ve cahiliyenin en şiddetli olduğu zamanda, hakikati haykıran, kainatın göz bebeği, Fahr-i Ebedisi, efendisi ve güllerin bile namzet olamayacağı güzelliğin sahibi, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) için Ahzab suresi (56)ayetinde şöyle buyurmuş.
LEVLÂKE LEVLÂK, LEMMÂ HALAKTÜ’L-EFLÂK
(Sen olmasaydın, Sen olmasaydın bu âlemleri yaratmazdım.)
Alem bir yolcuğun ve bu yolcuğun en güzel yolcusuna doğru yolcu olmak tarif edilemeyecek bir heyecanın ve sevincin doruğuna getiriyor insanı.
Sözler dilden çıkıp, gözlerde yaş olarak insanın yanaklarına yazılmaya başlıyor. Kalbinde derin bir huzur, umut ve sevinç taşırken, bir yanın yangın taşıyarak, kavruluyor. Huzura çıkılmayacak yüzlerimizin olduğunun huzursuzluğu ile, çölde kalmış Mecnun’un susuzluğundan daha büyük bir susuzluğa düşüyor insan.
Ve insan kendinde kaybettiği, kendini gene kendinde aramaya başlıyor.
Kendini arayan insan kendinde kaybettiği yolları fark ettiği zaman. Kendine edindiği patika yolları fark edip, EYVAH frenine basması gerekiyor.
“İnsan beşer kuldur şaşar.” Vecizesini hatırlıyor.
Not: Allah (c.c) nasip ederse, siz bu satırları okurken, KUTSAL TOPRAKLARA doğru yola çıkmış olacağım. Bilmeden, bir insanın kalbini kırmış ve incitmişsek, Affola. Bütün okurlarımıza varsa bir hakkımız (ki olmadığı kanaatindeyim) hakkımız helaldir. Bütün okur dostların dualarını bekler. Ve haklarını helal etmelerini rica ederim.
Fİ EMANİLLAH…!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.