Ey benim babam..!
Sessiz, mahçup, kalender ve fakir babalarımız vardı…
***
Her bir lokmasına terini akıtmış, getiremediği her kuruş için gözyaşı dökmüş babaların elinde büyüdük…
***
Sert fırtınalarda, kaybolup, yitip gitmesin diye, sevdiklerini kendine sımsıkı bağlayan iskele babaları gibiydi bizimkiler…
***
İflaslar ile ölüp-ölüp dirilen, gözleri ümitsizlikten ve haksızlıklardan çakmak çakmak, ağlamayı unutmuş babaların çocuklarıydık biz…
***
Emek, zahmet nasırlı avuçlarında getirebildiklerini, büyük bir bonkerlikle sunabilen, verirken elleri titremeyen çınarların gölgesinde büyüdük…
***
Devlet kapısında horlanan, iki büklüm mazlumların çocuklarıydık…
***
Kimse bizleri iteleyip, kakalamasın diye, itelenip kakalanan, bir mintan bir avuç kavurga ile çocukluk yaşamış dünya nimetine acemi babalarımız vardı…
***
Bir ton kömür 500 kilogram odunla kış gönülleri yaza çeviren, kapalı havalarda pencere pervazları önünde, sigarasının dumanında çocukluklarına dalıp giden, hayatın yükü altında kaybolup gitmiş bir neslin çocuklarıydık biz…
***
Tek bildikleri oyun uzun kış geceleri çocuklarına at olmaktı… Birinin sırtına binmekten çok hep taşımayı öğrenmişlerdi…
***
Nadirattan lokantada yemek yerken, boğazına dizilip kalan, çıkarken boğazından geçmeyen lokmasını yavrularına sarıp getiren babalar büyüttü bizi…
***
Onlar kayıp bir neslin çocuklarıydı… Ne çocukluklarını yaşadılar, ne de gençliklerini…
***
Tenhalarda sevdiler hep bizi… Ama ne sevgi… Korkusuz büyüttüler… Çünkü ellerimizi sımsıkı tuttular… O minicik eller şimdi ekmek tuttu…
***
Tam da kazancımızı nasırlı mübarek avuçlarına koyacağımızda,yaşarken olduğu gibi sessiz ve mağrur mezar taşlarıyla selamladılar bizi…
***
“ADAM” ettiler, sonra da çekip soğuk mezarlarına gittiler…
***
Lokantada birine yemek ısmarlayacak kadar kazanıyorum şimdi… Ama ona ısmarlayamadıktan sonra, dünyayı doyursam içimde kocaman bir açlık geziyor…
***
Sessiz, mahçup, kalender ve fakir babalarımız vardı…
***
Onlar gitti, yürekte peşleri sıra boşaldı gitti… Şimdi kalplerimizde, yaşayamadıkları uhdelerini avutuyoruz…
"Behey babam dalmış babam
Sigarayı sarmış babam
Şapkasına hicran dökmüş
Kibrit gibi yanmış babam "