Kerem İşkan

Kerem İşkan

Topun ağzındakiler…!

Topun ağzındakiler…!

Bir önceki yazıda yazmıştık…

Muhalefet, iktidara karşı gelişen bireysel ve toplumsal tepkileri anayasal düzen(!) içerisinde henüz toplayıp sandığa kanalize edecek şekilde organize etmenin formülünü bulamadı diye…

Mesela tam da bu sırada Gezi Park olaylarının bir benzeri ülkede patlak verse en çok kime yarar?

Kim kazançlı çıkar?

Gezi Park tecrübesi ve siyasal sonuçları ortada iken böyle bir şeyin yeniden yaşanması mümkün müdür?

*

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu son bütçe görüşmelerinde TBMM’yi alevlendirdi… Daha doğrusu, çıkışları ve üslubuyla tansiyonu yükseltti…Doğrudur yanlıştır o ayrı bir tartışma konusu olabilir… Ama o tansiyonu yüksek konuşmaların birinde bir cümle sarf etti;

Recep Tayyip Erdoğan, Doktor Devlet Bahçeli geliyor gelmekte olan…

Muhalefet bunu kendi başarısına yamarken birçoğu da dil sürçmesi olarak okudu bu çıkışı…

*

Konuşmayı dinlediğim an twit atmıştım;

Süleyman Soylu’nun bu konuşmasını ‘İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne -kayyum- atanacak olarak okuyorum.” diye...

Birçok arkadaş ve takipçi güldü geçti, bazıları Ak Parti için ‘intihar’ olur analizi(!) yaptı…

Dün İçişleri Bakanlığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve terör örgütleriyle ilişkileri başlığıyla ‘özel bir teftiş’ başlattığını duyurdu…

Aynı saatlerde Cumhurbaşkanı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’na yönelik çok sert açıklamalarda bulundu…

*

Varsayımlardan hareketle oluşabilecek bir ‘kayyum’ senaryosu sonucu ortaya bazı siyasi simülasyonlar çıkıyor…

 

Böyle bir senaryo gerçekleşirse şayet;

 

  1. İnsanlar bu durumu protesto eder sokaklara iner, muhalefet daha da sertleşir, sokaklara marjinal gruplar girer ikinci GEZİ tarzı sokak protestoları büyür...

 

Bu senaryoda günün sonunda kim kazanır?

 

  1. Muhalefet birinci şıkkın tehlikesini görerek, iktidara ikinci bir gezi mağduriyeti yaşatmamak (!) adına temkinli uzak durmayı seçer ‘kayyumu’ püskürtecek bir direnç göstermek istemeyebilir…

 

Bu senaryoda günün sonunda kim kazanır?

 

“Olur mu öyle şey, iktidar böyle bir durumda çok şey kaybeder” diyenlere de şunu sormak lazım;

 

Sahadan gelen anket sonuçları ortadayken daha fazla iktidar ne kaybedebilir?

 

Yukardaki senaryoyu sahneye koyabilirse ki koyduğunun işaret fişeği daha şimdiden atılmış gibi görünüyor, dolar krizinde olduğu gibi ülke bambaşka bir gündeme evrilir mi?

 

*

Birinci şık gerçekleşirse;

İktidar Gezi Park eylemlerine atıf yaparak ‘gördünüz mü bunlar marjinal bizden sonrası tufan’ olgusunu kendinden kopan seçmeni ürküterek yeniden kazanabilir…Ve bu kaotik ortamda İstanbul Büyükşehir’e ve kaynaklarına tamamen hâkim olarak seçimlere gider...

İkici şık gerçekleşirse;

Ortada mesele kalmaz İstanbul Büyükşehir kayyum eliyle yeniden kazanılmış(!) olur... ‘Kaybetsem de her türlü kazanırım’ olgusunu güçlendirip muhalif seçmeni bezdirip sandıktan uzaklaştırır... (Meksika’da örnekleri çok)

İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlere kadar iktidarın seçim makinasını destekleme görevine kaldığı yerden devam eder…

*

Her iki şık açısından da iktidar ortaya çıkabilecek riskleri çoktan siyasi avantajlara dönüştürmüş gözüküyor… İstanbul’da arzu edilen olursa ya da olmazsa iki şekilde de muhalefetin kazandığı büyükşehirler artık farklı bir anlamda topun ağzında…

 

 

------

 

5”

Şu beş şeyden yaşarken kaçınamazsınız, kabullenmeniz gerekir;

 

Her şey değişir ve sona erer.
İşler her zaman planlandığı gibi gitmeyebilir.

Hayat daima adil olmayabilir.

Acı hayatın parçasıdır.
İnsanlar hep sevecen ve sadık değillerdir.

 

 

------

DERVİŞE SORMUŞLAR;

 

-Sorgu münafıklığı nedir?

 

“Dert etmeyeceğiniz halde ‘Nasılsın’ diye sormak sorgu münafıklığıdır bu da münafıklıkta bir mertebedir...

----

 

FIKRAYLA

Bildik fıkra daha önce benzer bir durumu anlatmak içinde yazmıştık ama...

“-Hocam ne olur derdime bir çare bul. Evim çok dar. Dört çocuk bir hatun, tek göz odaya sığamıyoruz. Bunaldık vallahi...

Hoca dinledikten sonra; “-Sen bu akşam keçiyi de odaya al.”

Akşamleyin hanım ve çocukların şaşkın bakışları arasında keçiyi odaya almış.

*

“-Hocam, biz altı kişi bir odaya sığamazken bir de keçiyi aldık. Sabahı zor ettik.” Diye sabah şikâyete gelmiş…

Hoca bu kez de “-Bu akşam eşeği de odaya al!”

Zavallı adam, söylenerek eve gitmiş. Akşam olunca eşeği de odaya almış.

Ertesi sabah, alacakaranlıkta hocanın kapısına dayanmış...

-Hocam bittik biz. Odada dönecek yer kalmadı. Ev pislik içinde, Hocam perişan olduk! Çoluk çocuk uykusuz kaldık.”

*

Nasrettin Hoca, “Git şimdi, içeriye aldığın hayvanları dışarıya çıkar” demiş...

Adam sevinçle eve koşmuş, hayvanları dışarıya çıkarmış ardından tekrar hocaya gelmiş:

“-Hocam kusura bakma, benim oda saraymış da haberim yokmuş. Sayende öğrendim. Allah senden razı olsun!”

*

Dolar 7 liradan 18 liraya çıktı… Ortalık toz dumana boğuldu…

Dolar 11 ila 10 liraya düştü diye sokaklarda davul çalıp halay sektik…

Nasreddin Hoca misali ‘Odaya eşeği alan, odadan eşeği çıkartı’ diye alkışlıyoruz… Allah razı olsun “Azıcık daha dursun” da diye bilirdi…

FOTOĞRAFLA

adsiz-010.jpg

 

Gittiğimiz geldiğimiz yerlerde yağan kar ile birlikte herkes o televizyonda okuduğumuz arapaşı manisini soruyor... İlgilileri için buraya bırakıyorum;

Arapaşı olursa gazdan, çıkar gelirim yazdan

Arapaşı olursa davşandan çıkar gelirim akşamdan

Arapaşı olursa keklikten, üşenmem koşar gelirim eşikten

Arapaşı olursa boyundan, kalkar gelirim oyundan

Arapaşı olursa hindiden, gelirim ikindiden

Arapaşı olursa tavuktan, kusura kalma gelmem soğuktan...

 

----------

 

 

HADİSLE

 

Hayırlınız, kendisinden iyilik umulan ve kötülüğünden emin olunandır.

Kötünüz de kendisinden iyilik beklenmeyen ve kötülüğünden emin olunmayandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Kerem İşkan Arşivi