Dünden Bugüne Öğrenci ve Sokak Hareketleri
Hiçbir öğrenci hareketi, son ODTÜ olayı kadar tartışılmadı. Kimilerinin ağır sözlerle tenkit ettiği olayları, kimileri de alkışlayıp destek verdi. Bir olay ya doğrudur veya yanlıştır. Bir olayın aynı anda hem doğru, hem de yanlış olması eşyanın tabiatına aykırıdır. Aynı şey Ergenekon olayında da yaşanıyor. Koca koca adamlar, birinin ak dediğine, kara diyebiliyor. Televizyonlara çağrılan zıt kutuplardaki adamlara horoz dövüşü yaptırılıyor. Birilerince bu kavgalar demokrasinin gereği gibi gösteriliyor. Bütün bunlar ülkenin fikrî noktada geldiği perişanlığın açık bir ifadesidir.
Bizim nesil, 27 Mayıs darbesinden itibaren, bütün darbe ve muhtıralara tanık oldu. Olayları bizzat yaşadı. 27 Mayıs öncesinde bütün üniversite öğrencileri ve hocaları şer güçlerin tahriki sonunda sokaklara döküldü. Zalimlere arka çıktı. Bunlar, o günkü bu desteklerini, kıyamete kadar bir kara leke olarak alınlarında taşıyacaklardır.
Sol, hemen hemen bütün darbelere, sokak ve öğrenci hareketlerine destek verdi. Günümüzde de aynı şeyleri yapmıyor mu?
Şimdi insaflı, vicdanlı bir adam çıkıp da, “Şu sokak veya öğrenci hareketi memleket hayrına olmuştur” diyebilir mi?
Tecrübelerimiz sebebiyle bütün sokak ve öğrenci hareketleri beni çok etkiler. Ödüm kopar âdeta. Cumhuriyet mitingleri başlar başlamaz hemen bir yazı yazıp bu tür olayların ne büyük tehlikelere sebep olabileceğine dikkat çekmiştim. O zamanlar pek çok insan, “Canım bunda ne var, adamlar vatan, bayrak ve cumhuriyet diyor” diye bu olaylara sahip çıkıyordu. Ama maskeleri çok çabuk düşüverdi. Sallamak istedikleri bayrak değil, rejim, demokrasi ve iktidarmış.
Bir üniversite yönetimi, birilerini bir açılışa veya konferansa davet ediyor. Toplantıda beş-on genç çıkıp, davet edilen adamı konuşturmamak içen her türlü şiddete başvuruyor ve kürsüyü yumurta yağmuruna tutuyor. İş, slogan atmakla veya pankart açmakla sınırlı kalmıyor. Sonuna kadar diretiyorlar. Birileri de bunu öğrencilerin demokratik tepki hakkı olarak görüyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bu nasıl bir demokrasi anlayışıdır? Bir defa davet edilen insanın konuşma hakkı zorla elinden alınıyor. İkincisi konuşmacı o kurumun misafiridir, saygı gösterilmesi gerekir. Misafire saygısızlık namert insanların işidir.
Yanılmamak için emniyet göçlerinin karşı koyduğu öğrenci hareketlerinin özelliklerine dikkat etmek gerekir.
1. Bunlar genellikle kanunsuzdur.
2. Şiddet içeriklidir.
3. Masum bir istekleri yoktur. Maksatları üzüm yemek değil, bağcı dövmektir.
4. Kalabalıkların çoğu, muhtelif yerlerden sevk edilmiş, şaibeli, hatta sabıkalı insanlardır, büyük bölümünün öğrencilikle ilgisi yoktur.
5. Bunlar bir takım şer güçlerin piyonudur. Onların talimatları ile hareket ederler.
Haysiyetli, fikri hür, vicdanı hür bir gençlik kendini birilerine kullandırmaz. (Çoğunluk bunlardan değildir)
6. En önemli özelliği de bu hareketlerin hedefinde hep sağ iktidarlar vardı. Bunun bir tek istisnası bile yoktur. Demirel döneminde de benzer olaylar çok yaşandı. O dönemle ilgili Demirel’in, “Sokaklar yürümekle aşınmaz” sözü meşhurdur. Sokaklar, caddeler aşınmadı, ama demokrasi ve rejim aşındı ve Demirel o meşhur şapkasını alıp alıp gitmek mecburiyetinde kalmıştı. Ali, Veli Tayyip önemli değil. İktidarda sağ bir iktidarın varlığı yeterlidir. Olaylar bu ölçüler içerisinde değerlendirmelidir.
Anneler-babalar çocuklarını üniversitelere, bin bir fedakârlığa katlanarak, okusunlar ve adam olsunlar diye gönderir. Hiçbir anne baba çocuklarının emniyet güçleri ile çatışmasını istemez. Devlet de onlar için büyük harcamalarda bulunuyor. Kimler bu vicdansızlığa çanak tutuyor anlamak mümkün değil…
Günlerden beri ODTÜ, eylemlerine devam ediyor. İmtihanlar başlamak üzere, bunlar öğrencilik görevlerini ne zaman yerine getirecekler, öğrenci olduklarını ne zaman hatırlayacaklar?
Türkiye’nin başında bir terör belası var. Biraz insaflı olalım, emniyet göçlerimiz bir de öğrenci olayları ile uğraşmasınlar. Bu tür olaylarda hep mi emniyet güçleri suçlu, şiddet içerikli öğrenci olaylarında bunları sergileyenlerin hiç mi kabahati yok?
Tamamen öğrencileri suçlamak da yanlıştır. Üniversitelerdeki idarî zafiyetlerle onları bu hale getiren bir kısım hocalarını da hesaba katmak gerekir. 27 Mayıs darbesinde, yanlışları önleyecekleri yerde, darbecilerin yolunu şaşırtan profesörleri unutmadı bu millet. Üniversitelerde hâlâ aynı zihniyetin kalıntıları mı var diye düşünmeden edemiyor insan…
Meydanlar ve üniversiteler beş-on haytanın insafına bırakılamaz. Huzuru bozanlar hakkında üniversiteler disiplin soruşturması açtığı gibi, devlet de olaylara katılmayı alışkanlık haline getirenlerden hemen yardımını kelselidir.
Gençlik geleceğimizin teminatıdır, kötü niyetli insanlar kirli ellerini onların üzerinden çeksin artık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.