Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Din algısı cehaletimiz

Din algısı cehaletimiz

Bu gün kendisine Müslümanım diyen insanların çoğunluğu İslam’ın Kurucu nesli olan Sahabe Neslinin yolunu takip ederek Kurandan önce imanı öğrenip hayatlarına tatbik ediyorlar.

Tıpkı Cündüb b. Abdillah (ra) gibi.

O kendilerini şöyle anlatır bizlere:

 “Bizler ergenlik çağında iken üç beş genç olarak Peygamber (sav)ile beraber bulunduk. Biz, Kuranı öğrenmeden önce imanı öğrendik. Ondan sonra Kuranı öğrendik. Bu sayede de imanımız arttı.”

Maalesef bazı Müslümanlarda önce Kuranı öğreniyorlar veya öğrendik zannediyorlar ve sonunda  

Abdullah İbni Ömer (ra) bize anlattığı gibi oluveriyorlar.

O bizlere kendilerini ve gördüklerini şöyle anlatır:

“Uzun bir ömür sürdüm. Bizim her birimize Kurandan önce iman veriliyordu. Sonra öyle insanlar gördüm ki, onlara imandan önce Kuran veriliyor, o da Fatiha’dan sonuna kadar onu okuyor, ama ne emrettiğini, neleri yasakladığını ve nelerin bellenmesi gerektiğini bilmiyor.”

Bu gün günümüz Müslümanlarının hayatlarının gerçekleri budur.

Bilenler bildiklerini yalanlayanları gördükçe susuyorlar.

Bilmeyenler bilmediklerini bilmedikçe hata üstüne hata yapabiliyorlar.

Çünkü ortada bileni bilmeyenden ayırt edecek bir otorite yok.

Dolayısıyla iman nedir, Kuran nedir, din nedir, dinin Peygamber’inin pozisyonu nedir bilinmeden kavramlar üzerinden algı yaparak din tanımı yapanlar ortalıkta eli kolu salık bir vaziyette gezmekten çekinmemektedirler.

Sahabe nesli gibi din ve dinin peygamberini tanımadan ortalığa çıkan yeni yetme modernist din bezirgânlarının ifsatlarının serbestçe yapabilmelerine imkân tanıyanların da en az bu ifsadı yapanlar kadar sorumlu olacakları gerçeğini göz ardı etmemeliyiz.

Hal böyle olunca ortaya dökülen Kuran cahillerinin din, iman ve Peygamber ve Kuran cehaletleri sadece Kuranı Kerimin metni ile de sınırlı kalmamaktadır.

Ortada başı ve sonu ile eni ve boyu belli olmayan evlere şenlik cinsinden bir insancıl din tarifi yapılmakta ki tamda müsteşriklerin asırlardır yaymaya çalıştığı şekilde.

Din algısı böyle olunca elbette o dinin kitabındaki bazı hükümler deki Kavramlarda alt üst edilerek Hoca Nasreddin hikâyesindeki tarife benzer kuşa çevrilmiş bir kitap kalıyor geriye.

Böyle bir din ve böyle bir kitaptan yola çıkılınca da o dinin peygamberine sıra gelince yapılan tanımda insancıllığı hoşgörüsü ve affı konusu aşırıya kaçılarak insani ve ahlaki görevleri buharlaştırılan bir peygamber tanımı oluveriyor.

Peygamber mefhumu üzerinden algı oluşturmaya sıra gelince hiç savaşmamış, hiç yokluk ve sıkıntı çekmemiş ama hemen herkesi affeden, hayatı hoşgörü üzerine kurulu olduğu içinde kimseye beddua etmeyen, İslam dinine mensup olmayanlara hatta tüm batıl dinlere ve şirke bile müsamaha gösteren bir peygamberimiz oluverir.

Dahası dinin kitabı Kuranı Kerimdeki açık hükümlere rağmen zalimlere ve fasıklara hoşgörülü olan, Müslümanları, ibadetlerde zorlamadığı gibi, kitap ehli olan hristiyan ve yahudileri öven, hatta tesettürü bile mecbur tutmadığı gibi had ve cezaları da uygulamayan bir peygamber mefhumu oluşturulur Müslümanların kafalarında.

Müslümanların ellerinden Kuranı Kerimi alır ve onun yerine dini sahabe neslinden başlamak üzere selefimizden öğrenmek yerine müsteşriklerden öğrenenlerin kuran adı altında yazdıkları ne idüğü belirsiz mealleri verirseniz dini de, dinin kitabını da, dinin peygamberini de işlevsiz kılıverirsiniz.

Hâlbuki Müslümanlar için Kuran ve Sünnetin bağlayıcılığı ile başlayan bir din algısı devam ediyor olsaydı, tüm peygamberlerin(as) değişmez sünneti olan küfre ve zulme karşı oluş Müslümanların hayatlarına hâkim olurdu.

Yine Müslümanlar için hiçbir kitabın Kuranı Kerime denk olamayacağı gibi bir kesin fikirleri devam ediyor olsaydı, bu gün kuran diye elde tutulan ve Müslümanlar için bir para tuzağı haline getirilen mealler olmazdı.

Yine Müslümanlar için din ve Kuranı Kerim, öncelikle Hz. Peygamberin Sahih Sünneti ve Hadisleri doğrultusunda öğreniliyor, öğretiliyor ve yaşanıyor olsaydı, hiçbir lider, başkan veya kanaat önderi denilen kişiler asla Hz. Rasulullah(sav) ile kıyaslanamazdı.

Din algımız değiştiği için hayatımızdan buharlaştırdığımız veya buharlaştırılmasına göz yumduğumuz daha böyle pek çok şey sıralayabiliriz.

Tüm bunların temel nedeni Kuranı Kerim cehaletimizdir.

 

FARKINDA MISINIZ?

Kuranı Kerim ve Hz. Peygamberimizin(sav) sahih sünnetine uymayan, hayatını vahiyle anlamlandırmayan her Müslümanın Kuranı Kerim cehaletini ortadan kaldırabilmek için kuran ifadesiyle yeniden iman etmek gibi bir sorumluluğunu hiçbir makam, mevki, görev ve engel ortan kaldıramaz.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi