Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

DİJİTAL ESARET

DİJİTAL ESARET

Son günlere yaşlısı genci ile hemen her insanın memleketteki ekonomik sıkıntının varlığı veya yokluğunu ispat konusunda birbirine üstünlük sağlamak için kullandıkları “çıkar cebindeki telefonu” şeklinde bir cümle var.

Görünürde bu ifade insanların sadece siyasi amaçlarla karşılarındaki insanlara galip gelme veya onları n söyledikleri sözler konusunda samimi olmadıklarından dolayı mahcup etme amacını aşmış gibi görünmektedir.

Dijital çağ olarak tanımlanan ve sanki dünyanın insanlarının fiziki ve coğrafi bölünmüşlüğü yetmemiş gibi sosyal bölünmelerinde üzerinde gerçekleşme yoluna giren bir dijital bölünmeye doğru doludizgin gidiyor insanlar.

Televizyon, telefon ve bilgisayar şeytan üçgeninde içine sıkıştırıldığımız dijital esaret yetmemiş gibi şimdilerde önümüze bir dijital deccal sistemi daha konmak istenmektedir.

Adına “Metaverse” denilen çağdaş Deccal in hayali dijital esaret evreni.

Bu hayali evrende hayatın her alanında insanlar arasında yaşanması gereken yakınlık ve bölüşmeye aykırı, eşitliğe ise tamamen ve temelden düşmanlık içeren bu yeni dijital bölünme tüm insanlığı kararlı bir biçimde yok etmeden durmayacak gibi görünmektedir.

Birileri zaten insanlar 170 ten fazla ülkeye, binlerce kavime ve belki on binlerce ayrı konuşulan dil nedeniyle zaten hiçbir şekilde bir araya gelemeyecek şekilde bölünmüş durumdadır diyebilir.

Veya önlem alınmaması halinde daha da bölünseler ne olacak ki diye düşünebilir.

Bu şekilde düşünenler şöyle biraz geriye baksalar dedelerini ve babalarının şimdi içinde bulunduğumu bölünmelerden kendilerini koruyarak bu ülkeyi bize emanet ettiklerini göreceklerdir.

Söz açıldığı zamanlarda bu ülkede sıkça söylenen bir söz vardır ya, işte o sözü hatırlamanın tam zamandır.

O söz “Türkiye dünyadaki stratejik önemi en fazla olan bir coğrafyadır”

Gerçi her zaman ve her devirde bu sözü kullanalar sonuçta Türkiye’nin stratejik önemine uygun olmayan politikaların uygulayıcısı olmaktan öte gidememişlerdir.

Geçmişte bu gayeyi kendi iktidarlarını gerçekleştirmek için sözlerinin başına koyanların dedelerimiz ve babalarımızı heder ettikleri gibi, şimdiki insanlarımızı ve gelecek kuşaklarımızı da heder etmemek için son günlerde gittikçe derinleştiği görülen dijital bölünmeyi teşvik edecek söz ve uygulamalardan vazgeçilmelidir.

Bunu temin için bu ülkenin politika üretenlerinin ve televizyonlarda boy göstermeyi seven akademik personel ile hukukun katledildiği zamanlarda dilini ısıran ve kalemini kıranların geleceğimiz için kazılan çukurun yok edilmesi için en fazla gayret edenler olması gerekirken çukuru derinleştirmek için en fazla kazma sallayanlar olması ne gariptir.

Politika üretenlerin uygulamalarından zarar gören toplumun güya dezavantajlı kesimler için getirdikleri çözüm önerilerinin her defasında uygulandıkça toplum kesimleri arasındaki uçurumun daha da derinleşmesini göz önüne alarak artık uygulanabilir dedikleri geliştirmelerden vazgeçmeleri gerekiyor.

 

Şimdiden sonra dünya insanlığını bu güne kadar görülmemiş bir şekilde ve usul de hegemonyaları altına almak isteyen dijital emperyalist mahfillerin hareketin iskeletini oluşturdukları ve bunu da insanlığın yararına gibi göstererek yaptıklarını saklamıyor bile artık.

Bizim hayrımıza gibi görünen pek çok hareket sonuçta aleyhimize sonuçlanıyor ama biz her defasında yanılmaktan ve aldatılmaktan kurtulamıyoruz.

Çünkü bu ülkede politika ile uğraşanlar birbirleri ile uğraşmaktan vazgeçip karşı tedbir olarak uygulanabilecek politikalarla millet için faydalı çözümler sağlayacak türden saha çalışmalarına bir türlü zaman ayıramıyorlar.

Birbirleri ile kavga etmek ile geçen ömürlerinde devlet millet hayrına yapacakları hayırlı hizmetler için ise kalan zamanlarının son derece sınırlı olduğunu ise ancak olayları yaşandıktan bir müddet sonra acı sonuçlarını gördüğümüzde öğrenebiliyoruz.

Uçurumun kenarına kadar getirildiğimiz bu noktada millet olarak bir kez daha aldanırsak sonuçta Mark Zuckerberg tarafından pazarlanan Metaverse evrenine dâhil olacağımız nokta geri dönüşü olmayacak bir biçimde uçurumun dip noktası olabilir.

Çünkü bu dijital esaret ortamında din, ahlak, günah ve sevap ile başta ülke, millet ve aile olmak üzere tüm insani ve ahlaki kavramlar olmayacaktır.

Tarihte bu kavramları ortadan kaldıran sapkın toplumların başlarına gelenleri en doğru şekilde öğreneceğimiz kaynak Kuranı Kerimdir ve asıl gaye de zaten bu değişmez kaynağın elimizden alınmasına yöneliktir.

İlahi hükümler ve sonuçları gayet açık ve net tir.

Hayatlarını Allah’ın(cc) cennetine girmek için feda edenler, deccal in cehennemine girerler.

Deccal in cennetine girmek isteyenler ise Allah’ın(cc) cehennemine girmeyi tercih etmişlerdir.

 

FARKINDA MISINIZ?

Yenidünya düzeninde hayatta kalabilmek için dijital dönüşüm zorunluluktur diyenler ve dijital dünyanın pazarlamasında yer alanlar yokuş aşağı vitesi boşa alan ve sonuçta kazanç elde edeceğim derken zarara uğrayanlar gibidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi