Nazmiye Gülbaş

Nazmiye Gülbaş

Çirkin Kadın Çoktur!

Çirkin Kadın Çoktur!

Önceleri kara çarşafımız vardı... Sonraları bir bir çıkarttık devrim yasaları ile...

Fransız ekolini benimsedik, Fransız kaldık tesettüre...

Siyah, Lacivert, Kahverengi renkte idi pardösülerimiz, robadan giyinir, şöyle ayak bileklerimize kadar inerdi asaletle. 
Başörtülerimiz şimdiki gibi mendil kadar değildi haliyle... Kocaman olurdu örtüler kaplardı omuzları, bele kadar sarkardı...

Renk cümbüşü nedir bilmezdik başörtüsünde, demek ki cahilmişiz o günlerde!

Her kadının kaşı gözü kendisine has iken yaradılıştaki naturel halindeydi. Gözlerimizse Hakk'ı gören göz namına temâşa edip, yaratılana tefekkür ile bakar, dünya nimetlerine şükrederdi.

Yobazmışız o zamanlar göz rengine göre far sürülmesi gerekliliğini bilemezdik elbette!.
Sürme kullanırdık sadece, onu da eşler için sürerdik sünneti ihya niyetine, hem de sevaba da girerdik, bu günlerde keşke dışarda sürmese idik!..

Ya o kaşlarımızın neydi hâli öyle!
İncelmesi lazımdı asra uygun olmalı, kendine özgü olmamalıydı kaşlar, almalıydık özenle... Zaten mazeretimiz de vardı! ''Eşine güzel olmalı Müslüman kadın'' filhakika öyle de..!

Burunları ne yapmalıydık? Fındık kadar olmalıydı burunlar, eee o halde... marş marş istikamet doğru estetik kliniklerine.

Kaşı, gözü, dudağı şükür! Burunu da hallettik!

Sahi Allah Resulü (sav) kaşlarını alan kadınlara lanet etmişti bir Hadis-i Şerifte. Eşlerin beğenmesi bahane idi belki de!

Yaşlı ninelerimizin kıpır kıpır ederdi dudakları, zikir çekince ayrı bir güzel olurdu simaları.
 Ruju o dönemlerde ecnebi kadınlarda görürdük, lanet ederdik haliyle.. domuzlu ruj kozmetikleri sürmek ne kelime eve dahi sokmazdık.

Müslüman kadının dudağında rujdan ziyade zikir pırıltısı olurdu, ne de güzel yakışırdı zikir mırıltısı dağ gibi Anadolu annelerine.

Şimdi aştık kendimizi oje de kullanır olduk, Avrupalı dilberlerin tahtlarına oturduk!
Kınalı ellerin yerini, ojeli tırnaklar aldı! Boş verin dert etmeyin su geçirmese de oje, zaten abdest alan da yok ki şimdilerde!

Manikür, pedikür, takma tırnak ohh ayrı bir havamız oldu bütünleşti saç örtülerimiz ile...

Kaşımız, gözümüz, dudağımız tastamam ama bir oransızlık var gibi yüzümüzde.

Hemen de bulduk işte! takılsın silikonlar, kusursuzlaşıyor Müslüman burjuva bayanlar!

Zekat vermediğimiz paraları pek hızlı harcar olduk, diyetisyenlere saçtık savurduk, beden beden inceldik ne güzel forma girdik, hemencecik güzelleştik!

Neredeyse sıfır yağ kalmazken vücudumuzda. Allah'ın yarattığı nizam, metabolizma bozulacakmış, menopoz dönemi kadınların vücuduna yağ lazım olacakmış, amannn kime ne! O zamana gelince ediveririz ilave!!!

Eee birde takıp tıkıştırdık mıı ikoncan olduk zannımca!
 Ojeli parmaklara yakışmalı pırlanta.

Hele birde sürüp sürüştürdü mü! Kokuttu mu sokakları şöyyyyle bir parfümle. Beyler bayram etmeli(!)
Müslüman coğrafyası kan kokarken, saç örtülüler seksi seksi kokmalı, laik kokonalara havasını atmalı! 

Müslüman bir kadın koku sürerse bunu yabancı erkekler duyarsa ibadeti kabul olmazmış... Amann siz boş verin eskileri zaten ibadet etmiyoruz ki! 
Kaçırmayın keyfimizi zebanileri kandırırız, Cehennemi dahi kaynatırız!

Baştan ayağa bakımlı olmalı Müslüman kadın. Kimliği kalmalı gerilerde, öne çıkmalı dişiliği, kim ne yapsın kişiliği!

Kadın sokakta olmalı azizim! Pozitif ayırımcılık bir güzel yerleşmeli topluma. Girmeli her yere, her işe, her alanda yer bulmalı, çocuk da doğurmalı hem kariyerin zirvede olmalı!

 'Çirkin kadın yok' bakımsız kadın varmış! Bakımlı olmalı kadın okşamalı gözleri, galeyana getirmeli şehveti(!)

Günümüzde Müslüman kadın için yeni trent işte böyle!
 
Biz başa dönelim gidelim yine eskilere...

Ta eski zamanlarda ninelerimizin yüzünden nur akarmış, namazlarını kaçırmaz, oruçlarını tutarlarmış. Gece namazından dolayı nurani yüzleri pırıl pırıl parlarmış. Mehtap bile kıskanır, hasedinden zayıflarmış!

Şimdiki kozmetik kimyasalları gibi bir sürü krem kullanmazmış. Gülsuyu ve su ile cilt bakımı yaparmış.
 Kapitalizme para kaptırmazmış ferasetli Hanımefendi!

Ramazan'da sokak ortasında yemek yemek, su içmek çok ayıp şeymiş eskiden. Yapılmazmış böyle bir edepsizlik, akıl baştan gitmeden.

Hayâ güzelmiş o zamanlar hem kadın da daha güzelmiş. En büyük hazinesi HAYÂ imiş Müslüman'ın. Hem edep serveti de varmış, harcamazmış ki bitmezmiş!

Her şeye kanaat edermiş, boşa para harcamaz iktisatlı geçinirmiş. Efendisini üzmezmiş, hem lüksün adını dahi bilmezmiş.

 Çarşafına bürünür, sokağın dibinden gidermiş. Çarşafının en önce omuzları eskirmiş.

 Her kadın ayrı güzelmiş o zamanlar, siması güneş gibi parlarmış. Sağlam karakterli olup en ağır imtihanda dahi yıkılmamış.

Şık durmaktan ziyade, dik durmakmış tek derdi.

Kadın, kadın gibi imiş, Asalet ve Heybetinden dağlar taşlar titrermiş.

Anlatmakla bitmezmiş... Eskiden böyle imiş...

Nereye kayboldu Osmanlı Kadını? Sizler gideli bizler kaybettik kimliğimizi... Çok özledik sizi, hayânızı, edebinizi, sabrınızı, hoşgörünüzü! Gelin ve yeniden örnek olun bizlere, nasihat edin hepimize, Cehenneme oluk oluk akan bu din(i)dar nesile...

Eski kadınlar geri gelirler mi bilinmez de... bir ümit bekliyoruz bizde...

Velhasıl...


Çirkin kadın var mıdır? Veyahut her kadın gerçekten güzel midir? 

Selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Nazmiye Gülbaş Arşivi