Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

BUGÜN OLANLAR

BUGÜN OLANLAR

Bugünlerde dünya gündeminde ilk sıradaki Korona virüs hâdisesi, tüm gündemleri sıfırladı. Dünyâdaki bilim insanları mini minnacık bir virüsün insanları nasıl ölümcül bir âkıbete sürüklediğini görüyor ve çözümü için çâreler üretmeye çalışıyorlar. Ama ortada kayda değer bir devâ bulunamadı. Ufak tefek çözüm bulanlarda gizliyor, saklıyorlar… Dünya insanlık âilesi bırakın birbirlerine yardım etmeyi birbirlerinden tıbbî malzemeleri kaçırarak bencil tabiatlarını bütün açıklığıyla, netliğiyle gözler önüne seriyorlar. Bugün en gelişmiş ülkelerin sağlık sistemleri çökmüş vaziyette. Dâima mazlum ve mağdurların yanında olan ülkemizdeki durum ise oldukça iyi. Çalışanlarımızın çaba, gayret, çözüm odaklı samimâne hizmetleri hakikaten insanın göğsünü kabartıyor hamdolsun. Emeği geçenlerin emekleri, Allah Teâlâ katında zâyi olmasın inşaALLAH.

Bütün dünya bu salgın hastalık sebebiyle âdeta bir dönüm noktasına geldi. Dünyânın devlerinde bile ekonomi, sosyal hayat, ticâri ve iktisâdî ilişkiler felç oldu, sıkıntı ve problemlerden kıvranıyorlar. Evet, bu kadar azanlar, zulümde sınır tanımayanlar, İslam coğrafyalarını kan ve ateş çemberine alarak Müslümanların bulundukları mekanları yaşanamaz hâle getiren bu koskoca devler, gözle dahi görülemeyen küçücük bir virüsle başa çıkamıyorlar. Ya evet, sizin bir hesâbınız varsa, bir de Allah Azze ve Cell’in de bir hesâbı var. 

‘Câmilerin ve hocaların yokluğu bir şey kaybedilmedi bak, hayat devam ediyor’ diyenler… ‘Bin hoca, bir doktor etmez’ diyenler, okunan ezanlardan rahatsız olanlar,  ezanların ardından getirilen selâlara laf çakanlar, duâları hazmedemeyenler sapkın fikirlerini açıkça söylemekte bir beis görmeyenler; Batı’da hızla yayılan ‘İslâmafobi’ nin yerine İslâm’a hoşgörünün yayıldığını, İslâm’ı, Kur’ân’ı, O’nun has peygamberini ve sözlerini, câmileri daha bir ciddiyetle anlamaya çalıştıklarını görmüyorlar. Dünyâda İslâm’ın kâmil peygamberinin mübârek hadisi şeriflerini billboardlara afiş olarak astırdıklarını, Kâinâtın Önderinin sözlerini önemsediklerini, bâzı meclislerde Kur’ân’ı Kerim’in tercümelerinin okunmasını hatta senelerdir Müslümanlara Müslüman olduklarından dolayı akla-hayâle sığmaz işkenceler eden Çinliler dahi Müslüman olmadıkları halde can havliyle câmilerde namaz kılan cemaatin arkasında namaza durduklarını, Hakk’a secde etmeye başladıklarını görmüyorlar… Onlar Kur’ânu Azûşşan’da bahsedilen: “And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalpleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.” (Âraf, 179) Târifine ne kadar da uyuyorlar. 

Günümüz insanları, bilim ve teknolojiyle öyle şımarmış vaziyetteler ki âdeta bu alanı kutsar vaziyetteydiler. İşte gelinen sonuç ortada, küçücük bir virüsü yok etmeye güçleri yetmiyor. İnsanların bu şekildeki ölümüne bir çâre bulamıyorlar. Aslında bu virüs insanoğlunun şimdiye kadar yaptığı vahşiliklere, acımasızlıklara, zulümlere bir tokattır. ‘Âcizsin ey insan’ dedi sanki Kâinâtın Aziz Sâhibi. İnsan fıtratına aykırı üretilen her şey robotlar, gelişmiş teknoloji ve yapay zeka ile kibir deryâsında yüzen insana, merhametten zerre yoksun olanlara, ahret gerçeğini unutanlara işte bu virüs dünyânın kaç bucak olduğunu gösterdi. Bilinsin ki; Cenâbı Hak kimsenin ettiğini kimsenin yanına bırakmaz. Allah Teâlâ azgınların, bozguncuların hesâbını görücüdür. Şimdiye kadar kim zulümle huzûra erişmiş ki? Geçmiş târih böyle bozguncu kavimlerin âkıbetleriyle doludur. Bugünküler de geçmişten hisseler çıkmalı. Bu devran böyle devam etmez. Akdeniz’de ölen-giden-yiten nice minik mâsum canların ahları yerde kalmaz. Şüphesiz bu yazdıklarımız; ‘Oh olsun!’ değil ‘uyan ey zâlim ayağını denk al, senin bir hesâbın varsa bir de o mazlum ve mağdurların sâhibinin bir hesâbı var.’ Demektir.

Tabi bu arada salgın hadisesinin oluşum sebebi üzerine yapılan yorumlar, senaryolar havada uçuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor neredeyse. Meselâ, dünyâda artan nüfusu azaltarak dengelemek, yaşlıların toplumdaki külfetini yok etmek amacıyla bu virüsün laborotuvarlarda özel üretildiğini, salgının ardından bulunacak aşıyla dünyânın zengin âilelerinin büyük paralar kazanacağını, insanların bu aşıyla kısırlaştırılacağını, insanlara kontrolü sağlamak amacıyla koruyucu cipler takılacağı bu vesileyle insanların kolayca tâkip edileceği ve buna benzer pek çok olabilecek hikâyenin ortaya konduğunu görüyoruz. Bu senaryolar bilimin iflas ettiğini, insanların artık bilime itimat etmediğini gösteriyor.

Bütün bunların yanı sıra insanlar bilim ve teknoloji üretmek adına hem kendilerini hem dünyâyı kirlettiler husûsunu da burada dile getirmek isteriz. İnsanlar maalesef tabiatı istedikleri gibi istismar ederek ekolojik dengeyi bozdular, ozon tabakasını deldiler. Yâni insanoğlu insana zulmetmekle kalmadı içinde yaşadığı çevreye de zulümler ederek mevcut dengenin bir kısmını düzeltilemeyecek derecede bozdu. Çernobil’i hatırlayınız, Bunlar ne büyük vebaldir! Şimdi de yapay zekayla kurulan şehirler üretme fikrindeler! Rabb’im sonlarını hayreyleye…

Ne diyor Cenâbı Hak: “İnsanların elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıkar; Allah da belki dönerler diye yaptıklarının bir kısmını böylece kendilerine tattırır.”(Rum, 41) Bu tasvir size bugünü hatırlatıyor mu?

Cumânız hayrolsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi