Nurten Selma Çevikoğlu

Nurten Selma Çevikoğlu

Bugünlük hasbihal

Bugünlük hasbihal

Ortalığı kara bulutlar kapladığında aydınlıklar perdelenebiliyor. Aydınlıkta pek güzel renklerde olan şeylere bir bakıyorsunuz griye belki de siyaha dönüşüyor. Puslu havada bulunanlar asli renklerini göstermiyor, içine kapanıyor, değişiyor, başkalaşıyor.

Ama hava günlük güneşlik aydınlık olunca her şeyler, herkesler ışıl ışıl parlıyor, bembeyaz, ak-pak kesiliyor. Belki de bâzı şeyler aslına rücû ediyor. Asla dönüş iyi fakat değişkenlik hoş değil. Bu hakikati insanlar üzerinden düşündüğümüzde döneklik göstermeyip ok gibi doğru insanları aklımıza getiririz, her ne kadar sayılar azalsa bile…

Puslu havalar insanın elbette içini karartıp, neşesini kaçırırken güneşli havalar insana coşku ve yaşama sevinci verir. Havaların insan karakterine yansıması kabul edilmesi gereken bir gerçektir. Meselâ; devamlı sert iklimli bölge insanına bakınız, onlar iklimin sertliğinden nasiplerini alırlar. Sıcak yörenin insanları da genelde gevşek, tembel yapıda olurken ayni zamanda sıcakkanlı dediğimiz tavırları da sergilerler. Soğuk bölge insanları da her şeye temkin ve tedbirle yaklaşırlar.

Havaların insan üzerindeki tesirleri inkar edilemez, dedik. Havalar kötü olunca insanın içi daralır, rûhu bunalır hatta kişiler söylenip dururlar; ‘Bu nasıl kasvetli hava böyle? İçimin bütün coşkusu sıfırlandı’ diyerek. Havalar iyi olunca da; ‘Aman bu ne güzel hava! İçim neşeyle doldu, hadi çıkıp gezelim biraz’ denebiliyor. Yâni dışımızdaki havanın atmosferi ister istemez içimize de sirâyet ediyor. 

Bilindiği üzere kâinatta mevcut her varlık bir âyet, yüce Yaratıcı’nın eseri ve dînî boyutla düşünürsek “O”nu gösteren bir delildir. Tabiat, insanlar, hayvanlar… Ovalar, yaylalar, nehirler, göller, denizler, okyanuslar… Güneş, ay, yıldızlar, gezegenler… Mevsimler… Kış-yaz, İlkbahar-sonbahar… Bugünlerde yoğun ve soğuk bir kış mevsimindeyiz. Sanki tabiat bizi hem kuşatıyor hem bizimle konuşuyor. Sert kış kendini sana hissettiriyor. ‘Tedbirini al, ben soğuk estiririm, kar yağdırırım, üşütürüm ama yine de anlayana yazın kıymetini bildiririm’ diyor lisânı hal diliyle. Kış bembeyaz örtüsüyle ruhlardaki temizlik isteğini insanların yüreklerine yüreklerine haykırıyor. İnsanın dışı üşüse de soğuktan, sıcağın kıymetini idrak edebiliyor. Ayni zamanda yüreğinin-zihninin-rûhunun temizlenmesini bembeyaz edilmesi gerektiğini hatırlıyor belki, ya da hatırlatıyor…

Kışın ardından gelen baharla tabiat hızla değişiyor, dönüşüyor âdeta yenileniyor. İnsana güzeli çağrıştırıyor ve sanki işte şu açan çiçekler şu yeşeren ağaçlar gibi sen de güzel ol, güzel ahlaklı, güzel fikirli, güzel tavırlı ol diyor ilkbahar kendi lisânıyla bize. Yaz gelince güzellikler artık doruk noktasına çıkıyor. Yaz insanın kulağına sende “en güzel ol” nağmesini fısıldıyor. Sonbahar ise yeşillikleri sarartıyor sanki neşeleri hüzne çeviriyor. İç duygular sararıp solabiliyor sonbaharda.

İşte şu bahsettiğimiz tabiatın renkleri bizim hayat hikâyemizi renklendiriyor. Kah canlandırıyor, kah üzüntüye kah acıya düşürebiliyor. Yâni hayat bizi varlık âleminin rengine sokabiliyor. Vâr olanlar güzellikleriyle çirkinlikleriyle, sevinciyle hüznüyle, acısıyla lezzetiyle farklı misaller önümüze koyar. Bunlardan ders almasını bilmemiz, asıllardaki hakikati görebilmemize bağlı. Bunun için etrâfımızda cereyan eden hâdiselere farklı bir bakışla bakabilmemiz gerekiyor. Ancak heyhat! İnsan meşguliyetler anaforunda kaybolduğundan dolayı neredeyse düşünme mekanizmasını dahi kaybedecek konuma gelmiştir.

Saçlarımızı okşayan meltem rüzgarı nasıl bize rüzgarın varlığını hatırlatıyorsa hayatta karşılaştığımız her hâdise bize aslımıza dönüp bakmamıza vesile olmalı ki, hayâtın kıymetini anlayabilelim. Arının kahrını çekmeliyiz ki balın kıymetini bilelim. Yoksa hayat yöneldiğimiz şeylere dönüşüverir. Yöneldiklerimiz güzellikler olursa iyi ama ya tersi olursa!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurten Selma Çevikoğlu Arşivi
SON YAZILAR