Bir Boşanmanın Analizi
Düzenlenen sade bir törenle boşandılar... Oysa dünya evine girişleri, gösterişli bir düğünle kutlanmıştı bundan bir kaç yıl önce. Ya da, seneler evvel. Hangi taraftan bakarsanız artık.
Tabi tören dediğime bakmayın ilk başta. İşin latifesi o. Fakat sadelik kısmına sonuna kadar inanıp, üzerine kendinizden ekleyebilirsiniz bile. Tek celseydi zira. Sade ve basitti. Tek cevaptı: evet! Hakim Bey'in sorduğu "Boşanmak istiyor musunuz?" sorusuna mukabil.
"İyi günde ve kötü günde; hastalıkta ve sağlıkta birbirinizi karı koca olarak kabul ediyor musunuz?" gibisinden.
...
Dünya evinin bir girişi, bir de çıkışı vardı işte. 'Dünya evi' gibi iddialı bir tanım, bir izdivaç için fazla mıydı, değil miydi, bunu değil de onları o sırada dışarıdan izlerken gördüklerimi yazacağım bu yazıda. Onlar mahkeme salonundalarken işte... Benim kim olduğum ise hiç önemli değil şimdi. 'Dışarıdan bakan bir çift göz' olarak düşünün beni yalnızca.
***
Bunun anlaşmalı bir boşanma olacağı, eldeki kağıttan okununca "Haa tamam hadi geçiverin" diye alındılar salona. Yapıvermek, edivermek, "-vermek" fiillerinin kolaylığı ve akıcılığı olacaktı demek ki herkes için. Tarafların hiç birisi birbirinden bir talepte bulunmuyordu zaten. Ne nafaka, ne tazminat, ne de mal paylaşımı... Bu izdivaçla dınyaya gelmiş olan 3 çocuğun velayeti anneye veriliyordu ve zaten baba bunun mahkeme tarafından böyle yapılacağını önceden bildiği için hiç bir şekilde bir çekişmeye girmemiş, kendini yormamış ve akıllıca davranmıştı bu konuda. Çocuğu annenin doğuruyor olması gerçeği kadar yalın, bilinen, doğal ve kabullenilmesi de normal olan şey, buydu. Fakat prosedür gereği, 'babanın çocukları şu sıklıkla görecegi' yazılı olarak sabitlendi yine de, hakimin beyan ettiği üzere. Taraflar da birbirlerinin ebeveynliklerinden yana ve sorumluluk hissine sahip olduklarından yana hiç bir kuşkuya sahip değillerdi zaten. Birbirlerine güveniyorlardı bu konuda. Sulh içinde gerçekleşen bir davaydı, kısacası. Anlaşmalı boşanmanın böylesi!
***
Peki onları bu noktaya -boşanma aşamasına- getiren ne olabilirdi o halde diye fikir yürütüp tahminlerde bulunmaya çalıştım ben de hep, onları dışarıdan izlerken. Boşanırken böylesi anlaşmış olan bir çift, nasıl olmuştu da evlilerken anlaşamamış olabilirlerdi ki? Birleşme konusunda kötü; ayrılma konusunda iyi bir çift! Tabi yıllar süren bir evliliğin şifreleri, bir kaç dakikalik bir gözlemle deşifre edilemezdi. Orası öyle. Elbette!
***
Fakat şöyle bir şeyi fark ettim yalnızca: kadının çocuksu, coşkulu ve neşeli karakteri, erkeğin ketum, soğuk ve sarsılmaz yapısıyla hiç uyuşmuyor, örtüşmüyor, bütünleşmiyor ve tamamlanmıyordu. Bu boşanmanın, çoktan bitmiş olan ilişkilerinden daha fazla bir şey almayacağını bildiği için, durumdan yana matem, düşmanlık ya da asabiyet taşımıyor, aksine, "böyle de pek olaysız oldu, hiç eğlenceli değildi" gibi espriler yapıyordu sağa sola. Erkek ise kadına hiç bir şekilde karşılık vermiyor, ne iyi ne de kötü hiç bir tepkide bulunmuyor, donukluğunu bir nebze olsun bozmuyordu. Gizem, işte tam da böyle basit görünümlü bir şeylerin altında yatıyor olmalıydı belki de zaten. Neden ama neden boşanıyor olduklarının gizemi. Belki de bunun alt biçemleri, yıllar içinde yaşanan türlü türlü durum ve olayla dallanıp budaklanmış ve ortaya çıkan zehirli bir bitkiden dolayı ikisi de zehirlenmişlerdi. Kim bilir? Zıt kutupların birbirlerini çekiyor olması doğruydu ama bunun içinde de bir ahenk ve uyum olmalıydı. Onlardaki o zehir ise, birbirlerinin varlıklarını tehdit edecek düzeye kadar ulaşmış olan bir uyumsuzluk, renksizlik ve ahenksizlik olmalıydı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.