Recep Çınar

Recep Çınar

Benim şehrim

Benim şehrim

Bu şehrin en güzel, en gezilecek yeri neresidir? diye sorsalar bana, yutkunmadan “Bedesten, Aziziye Cami Civarı ve Türbe önü, yani Mevlana Meydanı” derim...

Tabi ki “Kadınlar Pazarı”nı da unutmadan...

Cumartesi günü bir başka güzeldi yukarıda ismini saydığım Konya'nın görülmesi ve gezilmesi gereken yerler...

Konya'nın yerlileri ile Konya dışından gelen misafirlerle bir başka güzeldi Türbe Önü...

Aziziye Camii’nin olduğu bölge ile Bedesten Çarşısı da...

Cıvıl cıvıl kuş sesi olmasa da, insanların cıvıl cıvıl olması beni eski günlere götürdü...

Sizleri bilmem ama, ben dinleniyorum, yenileniyorum, güçleniyorum bu mekanlarda...

Hasret kaldığımız arkadaşlıkları, dostlukları, ucundan kıyısından da olsa tekrar yaşıyorum...

Dünya'nın birçok ülkesine gittim, birçok şehrin meydanlarını, tarihi yerlerini gezdim, ama Konya'mın lezzetini alamadım...

Bizden bir asır önde olabilirler...

Eyvallah...

İnsana yatırım yapmış olabilirler...

Eyvallah...

Huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşıyor olabilirler...

Ona da eyvallah...

Ama, benim ülkemin, benim şehrimin kokusu yok oralarda...

Evet...

Bu şehirde yaşamak şehri sevmektir...

Önemli olan yaşadığın şehri her haliyle seveceksin...

Doğduğun ya da doyduğun şehir olması hiç fark etmiyor...

Eğer o şehre bir aidiyet duyuyorsan, sadece o şehirde yaşamıyor, o şehri de bir şekilde yüreğinde yaşatıyorsundur...

Benim için Konya öyle...

Benim bir avantajım ise hem bu şehirde doğdum, hem de bu şehirde doyuyorum...

Daha ne olsun?

Onun için de bizim şehrimiz, yani Konyamız çok özel, çok güzel bir şehirdir...

Daha eskileri bilmiyorum, ama hatırladığım Ahmet Hilmi Nalçacı'dan tutun da, Yılmaz Kulluk'a, Yılmaz Kulluk'tan Mehmet Keçeciler'e, Ahmet Öksüz'e, Halil Ürün'e ve bu şehrin imajını ve makus talihini değiştiren Mustafa Özkafa'ya kadar bütün başkanları saygıyla ve takdirle yadetmek lazım...

Tabi ki Tahir Akyürek'i de...

Bu şehirde yaşayan insanların daha güzel bir şehirde yaşaması için, şehrin gelişmesi ve güzelleşmesi adına çabalarını unutmamak lazım...

Dolayısıyla Konya'nın sokağına, caddesine, ilçesine dokunan insanların değerlerini bilmeli, onların bu şehre kattıklarının farkında olmalıyız...

Helal olsun hepsine...

Güzel işler yapmışlar...

Bu yazıyı neden yazdım?

Yukarıda da belirttiğim gibi, cumartesi günü “Türbe Önü”ndeydim...

“Bedesten”deydim...

“Aziziye Camii”sindeydim...

“Kadınlar Pazarı”ndaydım...

Rıfat Hastürk, Mustafa Savanç, Aboç yani Abdullah Savanç abi ve ben...

Sonra Celal abi, (Karataş), Ömer Sucu, İsmail Ersen...

İki bardak demli çay ve tadına doyamadığım sohbet...

Bu aralar kendimden uzaklaşmıştım...

Sağ olsunlar, onları görünce, kendime geldim...

Daha ne olsun ki?

Haftaya mı?

Kaldığı yerden devam.

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi