Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

AŞININ KARANLIK YÜZÜ

AŞININ KARANLIK YÜZÜ

Aşının karanlık yüzünü ortaya koymadan önce bu ülkede yaşanan sağlıkta dönüşümden bahsetmenin gerekli olduğuna inanıyoruz.

Çünkü hem sağlıkta dönüşümden önce, hem de dönüşümden sonra uygulanan sisteminin daha iyi anlaşılması için öncelikle dönüşüm önce ve sonrasında sistemi tanıtmak için sağlık sistemi uygulamalarının ne olduğu bize abartılı gelen bir takım vaka hikâyeleri anlatılmıştı.

Bu anlatımda ortaya konan abartılı hikâyelerin ve görsellerin temel amacı sağlıkla ilgili konuların ve sağlıkla ilgili eksikliklerin giderilmesinin anlaşılmaz ve karmaşık olmadığını yaşanmış örnek ve yorumlarla anlaşılmasının sağlanmasıdır. 

Elbette bunun yanında asıl hedef sağlıkta yaşanan dönüşümün ne kadar büyük bir iş olduğunu da oy almak istenilen hedef kitleye inandırmaktır.

Bizim ülkemiz insanlarına sağlık sistemi nedir diye sorarsanız sadece doktor ve hasta arasında olan ve genelde hastanelerde özelde ise muayenehanelerde verilen bir hizmet olarak cevap alırsınız.

Vatandaşın bu ifadesinden yola çıkarsanız dünyadaki bütün ülkelerde uygulanan sağlık sisteminin birbirinin aynı olduğu ve hastane, hekim ve hasta üçlüsünden oluştuğu gibi yanlış bir sonuca varırsınız.

Bu yanlış düşünce sistemi sizi küresel sağlık siteminin gerçeklerinden uzaklaştırır.

Tıpkı geçmişte ve bu günlerdeki pandemi hikâyesinde olduğu gibi.

Siz sağlık konusunun bilim adamlarının araştırdığı ve bilim yoluyla keşif ettikleri ilaç ve aşılarla insanların sağlığının hastalıklardan korunduğunu ve tedavi şekillerinin gelişmesi ve çeşitlenmesi ile de hayat konforlarının yükseltildiğini düşünürsünüz.

Soruna bu açıdan baktığınızda dünyada var olan sağlık sistemini yani bu sistemin vurucu gücü olan ilaç endüstrisinin gücünü ve yapabileceklerini hiç anlamamışsınız demektir.

Çünkü dünyada bu gün uygulanmakta olan sağlık sistemi tam anlamı ile bir sağlık sisteminden daha çok insanların ve dolayısıyla dünyanın geleceğini programlamaya dönük siyasi ve ekonomik bir birlikteliktir.

Uygulanan sistemde insanlara bilimsel yöntemlerle bilim adamı olan hekimler tarafından yürütülen bir sistem olarak gösterilse de aslında var olan veya halen uygulanan sağlık sistemi böyle bir sistem değildir. 

Küresel sağlık sisteminin kurucuları ve yöneticileri bilimsel çalışma yapan doktorlar değil tıp bilimi ile hiç alakası olmayan kişilerce yönetilen DSÖ, DTÖ, Dünya Bankası, OECD, İMF gibi küresel örgütlerdir.

Küresel egemen güçlerin askeri jandarması durumunda olan ABD’nin başını çektiği emperyalist küreselleşme stratejilerine uygun olarak ülkelerde uygulanacak sağlık sistemlerini bu kurumların başındaki ücretli elemanlar belirler.

Bu örgütlerdeki elemanların miktarları asla açıklanmayan ücretlerini ve çalışma hedefleri ile şekillerini belirleyenler ise asla bilinen kişiler değildir.

Özellikle bizim ülkemize baktığımızda ise sağlıkta dönüşüm çalışmalarından sonra sağlık politikalarını belirleyen ve uygulayan olarak gördüğümüz bakanlar ile yerel yöneticiler olan sağlık müdürleri, başhekimler, hastane yöneticileri ile hekimlerin çalışma tarzının dünyadaki bu sisteme entegre edilmeye çalışıldığını görürüz.

Türkiye cephesinde özellikle şehir hastahanelerinin açılması ile birlikte hastanelerin yapımı, işletilmesi, onarımları, çalışanlarının durumu da değişmiş ve sağlık sistemi tamamen para kazanma amacına dönük bir sistem olarak kurgulanmaya başlanmıştır.

Yıllar sonra şehir hastahanelerinin kuruluş ve işletilmesi konusundaki hatalı davranışın bizzat Sağlık Bakanı tarafından dile getirilmesi sağlık sisteminin gelişimi değil daha kötüye gittiğinin de bir itirafı gibi olmuştur.

Vatandaşın vergileri ile yapılan devlet hastahanelerindeki yaşadığımız farklı olumsuzlukların yap işlet usulü ile yapılan şehir hastahanelerinde tamamen ortadan kaldırılamadığı gibi hastanelerin işletilmesi ve sağlık çalışanlarının durumunu kötüleştirmek başta olmak üzere, hastanelerin işletilmesinin vatandaşın kesesinden yapılan harcamaları arttırmaktan başka bir sonuç getirmemiştir.

Bu tespitlerden sonra son 1,5 yıldır karşı karşıya kaldığımız Covid 19 salgını münasebeti ile Türkiye’de uygulanan sağlık sistemine bakacak olursak Ülkemizin kendine ait bir koruyucu, önleyici sağlık politikaları olmadığı ve küresel egemen örgütlerin istek ve işaretleri doğrultusunda küresel kartellerin ürünlerinin satın alınması ve kullanılmasından başka bir şey olmadığı ortaya çıkmıştır.

Gerek bakanlık gerekse üniversite ve özel sektöre ait sağlık tesislerine küresel kartelin dayattığı protokoller doğrultusunda kartelin ürünlerinin daha fazla kullanılması görevi verilmiş ve bu amaca ulaşmak için alternatif olarak teklif edilen tıbbi hizmet ve tedavi şekilleri hiç dikkate alınmamıştır.

İlan edilen pandeminin ilk günlerinde alınan ve yüksek dozlarda kullanılan ilaçların bırakın fayda sağlamayı tam tersine zararlı olduğunun ortaya çıkmasından sonra bile hiçbir sağlık yöneticisi toplumdan özür dileme erdemliliğini bile göstermemiştir.

Diğer taraftan TV ve basında yüzlerine masum temiz bir maske geçirerek insanlara sağlıklarını korumaları konusunda her gün hiç bitmeden korku ve endişe verici bilgiler veren bilim adamlarının maskenin arkasında gizlenen ve insan nüfusunu aşı ile azaltmak gibi bir düşünceyi hiç çekinmeden ifade eden Bill in adamları olduğu ortaya çıkmıştır.

Tıp biliminin artık küresel bir sistem olduğunu anlatmaya çalışan ve hekimlik görevini doğru dürüst yapan, saygıdeğer, temiz niyetli doktorların uygulanan tedavi protokollerinin yanlış olduğuna dair itirazları ise bütün toplumu küresel sistemin istekleri doğrultusunda aldatacak bir şekilde yayın yapan basın yayın organlarının oluşturduğu kargaşa arasında kaybolup gitmiştir.

Yıllardır insanların hayrına ve refahına çalışıyormuş gibi görünen küresel sağlık sisteminin, sağlık ordusu içinde yer alan doktorların bile bilmediği veya bilmek ve görmek istemediği karanlık bir yüzünün varlığının ispatlanamaması bu kurşun askerlerin oluşturduğu kargaşa sebebiyledir.

Corona musibeti bizi televizyonlarda ve basın organlarında yapılan sağlık haberciliğinin maalesef toplumları belli bir hedefe doğru yönlendirmek için yalan haberciliğin en fazla uygulandığı bir habercilik şekli olduğunu göstermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi