Algılanacak Ne Vardı ki?
Siyasi tartışmalara girmemeyi prensip edinmekte idim ama
Bu konum siyasi tartışmadan çok demokraside bir olum ve olumsuzluk meydana getirdiği kanısıyla konu etmek istedim.
Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi yeni üye katılımı töreninde Başkan Sayın Haşim Kılıç konuşma arasında şöyle bir hitabetini Medya aşağıdaki şekilde duyurmuş oldu.
“Halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin Hâkim ve savcının kararına saygı gösteremeyenler, yasak alancılar, hukuk devleti kavramının arkasına gizlenerek insanları susturanlar, farklılıkları hazmedemeyenler, tek düşünce ve tek inanç hayal edenler ile yaşam tarzı dayatanların, statükonun kapsamı içinde olduğunu bildirdi.”
***
Bu sözleri elbet kişiler haklı görür veya görmeyebilirdi ama…
Kimseyi bırakın kurumların ise hiç algılamamsı gerektiğini ve söz içinde bir kişi veya kurum karşıtı değil bir fikir ve düşünce olgulaşması serdedilmekte diye düşünürken! bu söylenişe karşı köklü ve tarihi siyasi partilerimizden olan CHP Genel Başkanı, nedense alınmış ola ki Medya’nın görüntü ve manşetlerinde…
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun Grup toplantısında el kol ve parmak işaretleriyle siyasetçilerin bağrışımı içinde cevap verdiğini müşahede etmiş oldum.
***
Hayretime giden yukarıda da belirttiğim gibi. Sayın Kılıçtaroğlu’nun neye veya neden algılanmış olmasına cevap yanında kişilik durumları için hayli sözlere de yer vermesiydi.
Demek ki Sadece algılamakla kalmamış sinirlenerek kızgın bir şekilde cevap verişi Medya manşetlerinde;
“…Şimdi de çıkmış bize hukuk dersi vermeye çalışıyor. Hukuk fakültesinde okumayan bir insan bana hukuk dersi veremez."
Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ı eleştirerek, "Sayın başkan hülle yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne seçilen bir kişiyi hangi hukuk anlayışıyla, hangi ahlak anlayışıyla savunacak. Şimdi de çıkmış bize hukuk dersi vermeye çalışıyor. Hukuk fakültesinde okumayan bir insan bana hukuk dersi veremez." açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu ayrıca "Hep Adalet Bakanı'yla konuşursanız, size gerçek bilgileri vermezler.Ali Dibocu'dan adalet bakanı olur mu?" dedi.” şeklinde yayınlanıyordu.
Garibime giden Sayın Kılıç’ın Konuşmasında, ne CHP ne de Sayın Kılıçtaroğlu’na atfen bir sataşma veya içerik bulamadığımdır.
Yıllardır CHP, demokrasiden yanı olmakla kalmayıp “Demokrasiyi biz getirdik” söylevlerini her zaman duyanlardanız.
Hal böyle olunca. Bir kurum hem de bir hukuk kurumu başkanının “…on bir bin kişinin kararına saygı göstermeyenler…” cümlesini algılar da tenkit ederse…
Bütün seçim işlemleri yanında bilhassa Genel seçimlerde halkın iradesini de hiçe saymamız mı gerekecek?
Nasıl ki yapılan veya yapılacak seçimlerde halkın hepsi bir partiye baskı ile bile oy vermeyip sandıkta huzur içinde değişik oylama yapmış ve yapabilmişse…
Tamamen hukukçu olup Adalet sağlayıcılar olan on bir bin kişiyi bir baskı veya yönlendirme yapabileceğimiz…
Var sayımlı olabilir mi? Ve çıkan neticeye demokrasi sevenler olarak saygı ile karşılamamalı mıyız?
O zaman demokrasi anlayışımız “ İlla ki bizim dediğimiz olmalı” zihniyeti ile toplumu hükümranlık içinde mi yaşatmalıyız?
Nitekim ilk söz sahibi Sayın Kılıç da algılanmayı anlayamamışlığını ortaya koyarken kişilik irdelemesine cevap vermesi medya da yansıyıverdi.
“Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “statükonun kibirli mensupları” sözü için kendisine “Yemezler, dersine ihtiyacımız yok” diyen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt verdi. Kılıç, “Ahlak anlayışımı sorgulama pervasızlığını göstermek hiç kimsenin haddi değildir” dedi. Devam ederek
“Tekrar ediyorum, halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin Hâkim ve savcının kararına saygı göstermeyenler, …” olarak yukarıda verdiğim söylem tekraren yer almakta idi.
Yazımın başında konu ettiğim gibi bendeniz de anlayamadım alınganlığı. Hele demokrasi havarisi bir partinin Genel başkanı tarafından olup başka yerlerden olmaması!
***
Yazarlardan Ahmet Altan bile söyleneni az bulmuş ola ki şunları kaleme alıyordu.
“ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Statükonun Kibirli Çocukları” diye bir söz etmiş. Beğendim, güzel bir söz... Fakat eksik… Eksik, çünkü Haşim Kılıç, “statükonun çocukları” derken sadece “eski statükonun çocuklarına” işaret ediyor. Hâlbuki bu memlekette bir süredir “yeni statükonun çocukları” devrede... Ve onlar da en az eskiler kadar kibirli. Keşke Haşim Kılıç, “eski statükonun kibirli çocukları”na çuvaldızı batırırken, “yeni statükonun kibirli çocukları”na da en azından bir iğnecik batırmayı deneseydi. Çok daha hakkaniyetli bir tutum sergilemiş olurdu.”
***
Algıyı anlayamadığımı konusunda sohbet ettiğim dostum ise;
“ TBMM den çıkan karar ve kanunları çeşitli yönler bularak iptali için dava açıp sevindirici karar alırken göklere çıkardığı Mahkemenin başkanı aynı kişi idi.
Şimdi galiba söz geçirilemez kale olacağı zehabına kapılmışlar ki fırsat içinde söylem yapmaktalar…” deyivermesine
Hak verelim mi dersiniz?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Bu konum siyasi tartışmadan çok demokraside bir olum ve olumsuzluk meydana getirdiği kanısıyla konu etmek istedim.
Geçtiğimiz günlerde Anayasa Mahkemesi yeni üye katılımı töreninde Başkan Sayın Haşim Kılıç konuşma arasında şöyle bir hitabetini Medya aşağıdaki şekilde duyurmuş oldu.
“Halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin Hâkim ve savcının kararına saygı gösteremeyenler, yasak alancılar, hukuk devleti kavramının arkasına gizlenerek insanları susturanlar, farklılıkları hazmedemeyenler, tek düşünce ve tek inanç hayal edenler ile yaşam tarzı dayatanların, statükonun kapsamı içinde olduğunu bildirdi.”
***
Bu sözleri elbet kişiler haklı görür veya görmeyebilirdi ama…
Kimseyi bırakın kurumların ise hiç algılamamsı gerektiğini ve söz içinde bir kişi veya kurum karşıtı değil bir fikir ve düşünce olgulaşması serdedilmekte diye düşünürken! bu söylenişe karşı köklü ve tarihi siyasi partilerimizden olan CHP Genel Başkanı, nedense alınmış ola ki Medya’nın görüntü ve manşetlerinde…
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlunun Grup toplantısında el kol ve parmak işaretleriyle siyasetçilerin bağrışımı içinde cevap verdiğini müşahede etmiş oldum.
***
Hayretime giden yukarıda da belirttiğim gibi. Sayın Kılıçtaroğlu’nun neye veya neden algılanmış olmasına cevap yanında kişilik durumları için hayli sözlere de yer vermesiydi.
Demek ki Sadece algılamakla kalmamış sinirlenerek kızgın bir şekilde cevap verişi Medya manşetlerinde;
“…Şimdi de çıkmış bize hukuk dersi vermeye çalışıyor. Hukuk fakültesinde okumayan bir insan bana hukuk dersi veremez."
Kılıçdaroğlu Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ı eleştirerek, "Sayın başkan hülle yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne seçilen bir kişiyi hangi hukuk anlayışıyla, hangi ahlak anlayışıyla savunacak. Şimdi de çıkmış bize hukuk dersi vermeye çalışıyor. Hukuk fakültesinde okumayan bir insan bana hukuk dersi veremez." açıklamasını yaptı. Kılıçdaroğlu ayrıca "Hep Adalet Bakanı'yla konuşursanız, size gerçek bilgileri vermezler.Ali Dibocu'dan adalet bakanı olur mu?" dedi.” şeklinde yayınlanıyordu.
Garibime giden Sayın Kılıç’ın Konuşmasında, ne CHP ne de Sayın Kılıçtaroğlu’na atfen bir sataşma veya içerik bulamadığımdır.
Yıllardır CHP, demokrasiden yanı olmakla kalmayıp “Demokrasiyi biz getirdik” söylevlerini her zaman duyanlardanız.
Hal böyle olunca. Bir kurum hem de bir hukuk kurumu başkanının “…on bir bin kişinin kararına saygı göstermeyenler…” cümlesini algılar da tenkit ederse…
Bütün seçim işlemleri yanında bilhassa Genel seçimlerde halkın iradesini de hiçe saymamız mı gerekecek?
Nasıl ki yapılan veya yapılacak seçimlerde halkın hepsi bir partiye baskı ile bile oy vermeyip sandıkta huzur içinde değişik oylama yapmış ve yapabilmişse…
Tamamen hukukçu olup Adalet sağlayıcılar olan on bir bin kişiyi bir baskı veya yönlendirme yapabileceğimiz…
Var sayımlı olabilir mi? Ve çıkan neticeye demokrasi sevenler olarak saygı ile karşılamamalı mıyız?
O zaman demokrasi anlayışımız “ İlla ki bizim dediğimiz olmalı” zihniyeti ile toplumu hükümranlık içinde mi yaşatmalıyız?
Nitekim ilk söz sahibi Sayın Kılıç da algılanmayı anlayamamışlığını ortaya koyarken kişilik irdelemesine cevap vermesi medya da yansıyıverdi.
“Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “statükonun kibirli mensupları” sözü için kendisine “Yemezler, dersine ihtiyacımız yok” diyen CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yanıt verdi. Kılıç, “Ahlak anlayışımı sorgulama pervasızlığını göstermek hiç kimsenin haddi değildir” dedi. Devam ederek
“Tekrar ediyorum, halkın iradesini hiçe sayanlar, onun vesayet altında tutulması gerektiğine inananlar, 11 bin Hâkim ve savcının kararına saygı göstermeyenler, …” olarak yukarıda verdiğim söylem tekraren yer almakta idi.
Yazımın başında konu ettiğim gibi bendeniz de anlayamadım alınganlığı. Hele demokrasi havarisi bir partinin Genel başkanı tarafından olup başka yerlerden olmaması!
***
Yazarlardan Ahmet Altan bile söyleneni az bulmuş ola ki şunları kaleme alıyordu.
“ANAYASA Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Statükonun Kibirli Çocukları” diye bir söz etmiş. Beğendim, güzel bir söz... Fakat eksik… Eksik, çünkü Haşim Kılıç, “statükonun çocukları” derken sadece “eski statükonun çocuklarına” işaret ediyor. Hâlbuki bu memlekette bir süredir “yeni statükonun çocukları” devrede... Ve onlar da en az eskiler kadar kibirli. Keşke Haşim Kılıç, “eski statükonun kibirli çocukları”na çuvaldızı batırırken, “yeni statükonun kibirli çocukları”na da en azından bir iğnecik batırmayı deneseydi. Çok daha hakkaniyetli bir tutum sergilemiş olurdu.”
***
Algıyı anlayamadığımı konusunda sohbet ettiğim dostum ise;
“ TBMM den çıkan karar ve kanunları çeşitli yönler bularak iptali için dava açıp sevindirici karar alırken göklere çıkardığı Mahkemenin başkanı aynı kişi idi.
Şimdi galiba söz geçirilemez kale olacağı zehabına kapılmışlar ki fırsat içinde söylem yapmaktalar…” deyivermesine
Hak verelim mi dersiniz?
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.