Esat Ergener

Esat Ergener

ACABA DÜNYANIN KAÇ ÇİVİSİ VAR?

ACABA DÜNYANIN KAÇ ÇİVİSİ VAR?

Kainatta insandan başka kendini öven bir yaratık var mı?

Hiç kendini öven bir köpek gördünüz mü? En iyi ben havlarım, en iyi ben yakalarım, en iyi ben aport yaparım diyen bir köpek.

“En iyi süt benim sütümdür, benim sütümden daha iyi bir süt bu dünya üzerinde yoktur!” diyen bir inek ya da.

İnsanların artık kendi meziyetlerini, özelliklerini veya değerli yanlarını ön plana çıkarmak gibi bir dertleri, gayeleri yok.

İnsanlar artık değerli biri de olmak istemiyor.

Eskilerde yalnızca “İyi biliriz/bilirdik” denilmesi kafi idi. Ama artık bunun yerini önemli, belli kademeye gelmiş biri olma isteği almış durumda.

Bu istek de pek tabii insanları karakterlerinden uzaklaştırıp bambaşka bir hale sokuyor. Tanıyamıyorsunuz, tanınmayacak hale geliyorlar birçoğu.

Bir de bu memlekette ne kadar güzel şey varsa onları yok etmeyi kendilerine görev edinmiş bir güruh var. Bu tayfanın işi, gücü, tek uğraşı güzellikleri tespit edip, onları yok etmek veya zayıflatmak.

Hal böyle olunca da, değerli insanlar artık eskisi kadar rağbet görmez hale geldi. Tabi burada medyanın da etkisi çok büyük.

Şu anda ekranlarda yayınlanan ne kadar dizi var ise, ne kadar film senaryosu yazılıyorsa hemen hemen tamamında bir zenginlik, gösteriş, şaşaa hakim.

Ve empoze edilen diğer bir durum da, değerli insanlar, belli ahlaki değerleri olan insanlar çok incinir. Ama önemli, kuvvetli, belli bir kademede olan insanlar, her istediklerini yapabilir ve yaptırabilirler.

Hani eskiler derler ya çivisi çıkmış bu dünyanın diye. İşte herhalde tam o zamanları yaşıyoruz.

Hoş, şöyle bir durum da var, geçmiş dönem filozoflarına ve sosyologlarına bakarsak eğer, onlar da her daim yeni nesilden, dünyanın gidişatından ve olan bitenden şikayetçi olmuşlar.

Yani aslında o zaman da dünyanın çivisi çıkıyormuş. Artık dünyanın kaç tane çivisi var ise…

E tabi ben şimdi eleştirmiş olduğum insanlar gibi yapmak istemiyorum. Yani sadece durum tespiti yapıp ortadan sıvışmak.

Bu işin hal çaresi veya çözümü nedir, bir de buraya bakmak lazım.

Aslolan, şu andaki en büyük sorunumuz, sıkıntımız dilimiz ile kalbimizin ortak hareket etmemesi.

Yani dilimizden çıkanı uygulamamamız.

Aslında bir nevi dolandırıcılık, düzenbazlık içerisinde hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz.

Hayatın hangi alanında, hangi mesleğinde ya da hangi yaş aralığında olursa olsun, maalesef bu durum artık iyice can sıkıcı hal almaya başladı.

İşin de çözümü aslında buradan başlıyor.

Çünkü Hazreti Peygamber’in (SAS) bizlere bıraktığı en önemli miras olan hadislerde geçen “Müslüman şeytana uyup günah işleyebilir, hırsızlık yapabilir, itaatsizlik yapabilir, hatta ve hatta zina dahil edebilir. Ama bir Müslüman asla yalan söylemez!”

Ve yine ne diyor Efendimiz (SAS) “Bizi aldatan bizden değildir!”

Dolayısıyla üzerimizdeki bereketin kalkmasının ve hayatın tadını alamamamızın en önemli sebebi, değer yargımızın değişip, kalp ile dil arasındaki o yolun bozulmuş olması.

Düzelir mi bu sistem, düzen bilinmez.

Ancak biz öyle bir dinin, kültürün mensubuyuz ki, bizim inancımızın temeli şudur: Ameller niyetlere göredir!

Dolayısıyla hani demiş ya şair “Galiptir bu yolda giden mağlup!” diye.

Biz göremesek de, bu düzen, sistem değişmese veya değiştiremesek de, bu minvalde yapacağımız çalışmalar niyetimizin hayr olduğunu gösterecek ve musalla taşında yatarken gür bir sesle “İyi bilirdik!” denilmesine vesile olacaktır.

Zaten bir insanın bundan gayrı ne gayesi olabilir ki?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Esat Ergener Arşivi