Yoga ve Oruç
Televizyon kanallarından biri, sürekli uzun ve sıcak günlerde oruç tutmanın zorluğundan bahsetmektedir. Bununla yetinmeyip daha ileri giderek, oruç tutanlara yoga yapmalarını tavsiye etmektedir.
Yoga yapılınca oruçlu acıkmaz ve susamazmış, böylece rahat oruç tutarmış. Bu haber birkaç kere yayınlanınca oruç tutan kardeşlerimizi uyarmak niyetiyle bu başlığı atmak mecburiyetinde kaldım.
Bu haber bir tuzaktır; imanı zayıf, dini bilgisi az, arada sırada oruç tutan müminleri yoga yapmaya alıştırıp, Hinduizm dinini benimsetmektir.
Yoga, Hinduizm dinine dayanan köklü bir felsefe ve bir hayat tarzıdır. Gaye kişinin ruhsal ve bedensel yönden huzur bulmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır.” Bakara: 86)
Bu durumda yaz mevsiminde; uzun ve sıcak günlerde oruç tutmanın zorluğundan bahsetmek anlamsızdır. Bununla da yetinmeyip yoga yapmayı tavsiye etmek abestir ve Müslümanları hiçe saymaktır; hatta Müslümanlarla dalga geçmektir.
Bir misyonerin bu şekilde pervasızca konuşması ve bu haberi veren kanalın durumu düşündürücüdür.
Orucun bizatihi kendisi rahatlatmak anlamına gelir. Düşünün, bir fabrika yılda nasıl bir ay bakım ve onarıma ihtiyacı varsa vücudun da sende bir ay bakım ve onarıma ihtiyacı vardır. Mide bu ayda kendini yenileyerek rahatlamaktadır. Kalp, bu ayda Kur’an-ı Kerim, oruç, ibadet, hayır ve hasenatlarla kötü duygulardan arınmaktadır; hased, kin ve yalan gibi kalbi hastalıklardan temizlenmektedir.
Oruç tutan bir kimse sahura kalktığı zaman fazla susuzluk ve açlık hissetmez. Kalkamayanlar ise susuzluk ve açlık hissetseler bile ileri boyutta değildir.
Oruç iman meselesidir, bunun soğuk ve sıcakla, uzun günlerle ve 17 saat gibi bir zaman dilimiyle bir ilgisi yoktur.
Oruç müminin niyetiyle ilgilidir. Niyet, samimiyet ve ihlâs, orucu yaşam biçimi haline getirir; hatta oruçluya bütün ayların Ramazan ayı olmasını hissettirir.
Müminin, Ramazan ayını dört gözle beklemesinin ve bu rahmet, mağfiret ve cehennemden azad ayını samimiyetle uğurlamasının altında yatan budur.
Hak ve batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir. Birileri cehenneme çağırırken Müminler de cennete çağıracaktır. Sonunda hak batıla galip gelecektir.
Sahura kalkalım. Çünkü sahurda bereket vardır. Enes’ten rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz söyle buyurur: “Sahura kalkın muhakkak sahurda bereket vardır.” (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Kitabü’s-Siyam)
Bereketten maksat gece (teheccüd) namazı, sabah namazını cemaatle kılmak ve sahur yemeğinin bedene güç vermesidir.
Ehl-i kitap sahura kalkmaz, onlarla bizim orucumuzu ayıran sahur yemeğidir. Onun için teravih namazından sonra hemen yatalım, sahura kalkalım, hiç uyumadan sahura kadar oturup sahur yemeği yemek sahura kalkmak anlamına gelmez.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz söyle buyurur: “Bizim orucumuzla ehl-i kitabın orucu arasında hudut, sahur yemeğidir.” (Ahmed Davudoğlu, Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Kitabü’s-Siyam)
Sıcağın altında da karşısında da çalışsanız oruç sizi yıpratmaz bilakis size maddi ve manevi yönden sayılmayacak kadar fayda verir.
Onun için yukarıda ifade ettiğim gibi televizyon kanallarından birinin, sözlerine aldırmayın ve yoga teklifine sıcak bakmayın, orucunuzu tutmaya devam edin.
Peygamberimizin buyurduğu gibi; “Mümin akıllı ve uyanıktır.” Böyle sözlere pabuç bırakmaz. Allah kabul etsin. Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.