YENİ EĞİTİM YILINA GİRERKEN
Bu Pazartesi en alt kademesinden en üst kademesine kadar tüm okullarımız yeni eğitim-öğretim yılına giriyorlar. Hayırlı olsun! Bu yıl ülkemiz çocuklarına hayırlar, iyilikler, güzellikler getirsin. Çocuklar-gençler yeni senede bilim-teknolojiyle fikir ve düşünceyi harmanlayarak üretime yönelik beceri ve ihtisaslaşmaya dönük bir başarı sergilesinlerinşaALLAH. Ahlâkî erdemlerin öncelendiği bir eğitim anlayışıyla yeni bir öğretim yapabilseler diye bu sene de hayaller kuruyor, duâlar ediyoruz. Zira bugün her yönüyle iflas etme aşamasına gelen yeni nesil bizi eğitimde âcil önlem almaya götürmeli kanaatini taşıyoruz. Ve bunu son yıllarda hep söyledik, söylüyoruz ve söylemeye de devam edeceğiz.
Bilindiği gibi son on yılda ülkemizde pek çok alanda şimdiye kadar görülmemiş kayda değer üst düzey gelişmeler gerçekleştirildi. Bu hakikati kimse inkar etmeye kalkışmasın. Gidin hastanelere, bakın yollara, görün teknolojik sahadaki askeri, sınaî gelişmeleri, ödenen borçları, yapılan yatırımları-yardımları, yabancı din kardeşlerimizi misâfir etmedeki cömertliği, eski tabuların bir bir yıkılmasını, inanç özgürlüğünü, etnik kimlik taassubun yenilmesini, kültürel miraslarımızın tek tek onarılmasını bütün bunları ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz pek çok müspet gelişmeyi göz görüyor. Görmemek için ya kör olmakya da şaşı bakmak lâzım. Biz mevcudu övecek değiliz yapılanları nankörlük etmeden takdir edip yapılmayanları bildirerek daha iyiye ulaşmak niyetindeyiz.
Her işte olduğu gibi Milli Eğitim’de son yıllarda fiziksel anlamda birçok yenilik yapıldı. Yeterli olmasa dahi pek çok yeni derslikler inşa edildi, her zamankinden fazla öğretmen alımları gerçekleştirildi. Okul binâları yenilendi, öğrencilerin sınıf mevcut sayıları azaltılmaya çalışıldı. İdârecilerde belli şartlar arandı vs. vs. Tamam, bunlara sözümüz yok hatta deriz ki yetmez ama evet. İyi bir eğitim için daha çok okul, daha çok öğretmen gerekli. Ancak biz işin kabuğundaki değil özündeki sıkıntılara değinmek istiyoruz.
Geçmişten bu yana adı ‘Milli’ olan ama aslında Milli olmayan, kültürel birikimlerimize sâhip çıkmayan, tüm dünyânın hayran kaldığı toplumda hâlâ yaşayan ahlâkî vasıfları öncelemeyen hatta unutturan ve inanç değerlerimizi hiçe sayanbir eğitim anlayışı devam ediyor. Böylesi çarpık bir eğitim anlayışıyla yetişen gençler ortalıkta geziyor, halleri ise mâlum. Geçen yazımda memleketimizin değişik yerlerini gezerek bilhassa da büyük şehirlerdeki gençlerimizin hâlüperişânını üzülerek ve esefle yansıtmıştım. Her zaman derim bir ülkenin gençlerine bakarak o ülkenin geleceğine dâir çok şey söyleyebiliriz, diye. Bunları yazıyorum diye ümitsiz olduğum düşünülmesin. Tabi ki çok değerli gençlerimiz de var, yenileri de artarak yetişiyor ancak eğitimciler olarak ülke genelinde eğitim politikamızda millilik ve değerlere sâhip çıkma anlayışının mutlak egemen olmasını arzu ediyoruz.
Bunun gerçekleşmesi, yeni nesle doğru değerleri aşılayacak eğitmen kadrosuyla mümkün olabilir. Eğitimde kalite, kaliteli öğretmenlerle sağlanabilir. Şüphesiz eğitim materyalleri de ehemmiyetlidir -ki onları akıllı tahtalara ve tabletlere kadar devletimiz sağlıyor şükür- ama asıl önemli olan öğretmenlerimizdeki bilgi-kültürel-ahlâkî donanımdır. Öğretmen öğrencisine davranışlarındaki müspet ahlâkî erdemleriyle yaşayan canlı bir misal teşkil etmeli, öğretmen ayni zamandakültürel birikimlerini öğrencisine yansıtan bir ışık olmalı yanı sıra inançlarımızın eşsiz değerlerini bizzat kendi hayâtında uygulayıp yetiştireceği yeni nesle bunları doğru aktaran bir kişilikte bulunmalı. Bütün sayılanlara ilâveten öğretmenin öğrencisine ‘üretim kâbiliyeti’de kazandırabilecek donatıda da olması lâzımdır.
Öğretmen öğrencisiyle berâber düşünen, üreten, aklî melekelerini kullanan, özgüven sâhibi, problemlerine çözüm bulmayakafa yoran, hayatla yüzleşebilecek vasıflarda yetişmeli ve yetiştirmelidir. Zâten yıllardır bu yönleriyle eğitim sistemimiz baştan beri problemlidir. Ancak bugün -bize göre- eğitim ve öğretimimizdeki en temel problem; toplumsal değer esaslarına uyan, toplumun inanç-kültür-kişilik ölçülerine bağlı, duyarlı ve bu hususlara yaraşır şekilde davranan öğrenci yetiştirmek, asıl meselemiz budur.
Tabi bunu sağlamak öyle bir anda olmaz elbette. Süreç ister, metot ister, vizyon ve misyon ister. İyi de ne olursa olsun bu iş, bir şekilde muhakkak gerçekleştirilmeli. Öğretmenlerin istenen donatıları kazanması için gerekirse öğretmenlerimize “Öğretmenlik Akademisi’ adı altında hem değerler eğitimi hem de eğitim alanındaki yeni gelişen bilim ve teknolojiyi dünya çapında tanımave öğrenme imkanları sağlanmalı. Burada eğitim gören eğitmenler sertifika alarak ekonomik anlamda da güçlendirilip diğerlerine emsal olabilecek teşvikler oluşturulmalıdır. Yine öğretmenler öğrencileriyle birlikte projeler üretebilen, dünyâya açılabilecek bilgi, vizyon ve dil becesine sâhip olacak şekilde yetiştirilmesi gibi yeni hedeflerimiz olmalı.
Artık biz devletimizden yeni şeyler bekliyoruz. Beklemek de hakkımız?
Ne diyordu Hz. Mevlana; ‘Ah, Cancağızım! Şimdi artık yeni şeyler söylemek zamânı?’ Eskilerin masallarıyla çok uyutulduk. Artık Milli Eğitim’de de şaha kalkma zamânı geldi.
Haydi Türkiye.. Nice yeni nesillerle, el ele yeni hedeflere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.