Vurdumduymazlık ve Nemelazım Zihniyetinde miyiz?
Türkiye’miz için başkalarının düşünüşlerine ait oluşumları birkaç kez bendenizde yazdım yazanlarda oldu.
Bizler okuyor, görüyor ve duyuyoruz ama asıl duymaları gerekenler!.
Nasıl bir durumdadır? Uykuda mı? Vurdumduymazlık ve nemelazımcılık içinde mi bir türlü çözemiyorum ve anlayamıyorum.
Anlayamıyorum ama Kanunî Sultan Süleyman’ın Hocası Âlim Yahya Efendi den öğrendiği durum tam manasıyla tahakkuk yolunda görülmesinden duyduğum üzüntüyü tarif etmekten acizim.
Bendenizin dört yıl evveli yazdığı Âlim Yahya merhumun belirttiği bu günlerde internetlerde slayt olarak verilmekte.
Özetle; kanunî “Devlet nasıl çöker” merakını Hocasına sorar. Hoca “Nemelazım be Sultanım” cevabıyla karşılaşınca cevap vermedi sanır ve giderek tekrar sorar.
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar. Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese. Bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taş’dan başkası işitmese! İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”
***
Hele son ortaya çıkan oluşum haberinden sonra daha da hayret içindeyim.
Eğer doğru ise ki? Bu kadar yalan yanlış olmaz. İnternetlerde gırla gidiyor.
Kimseden çıt yok!
Ama aslı olan bir imza meselesi için bile. Muvafığı da muhalifçide veryansın ederken GKB bile hukuku bekleyeceğine yanlış oluşumda ısrar ediyor.
Diğer taraftan bizi ve yurdumuzu koruyacak bu ilgililer bilhassa oluşumların üzerinde duracağına.
Laiklik, başörtüsü, dincilik, din öğretimi kaldırılması vb. gibi hiçte demokrasiye uymayan işlemlerle uğraşma bir yana türlü oyunlar içinde Darbe hazırlıkları içinde oldukları savcılıklarca belirtilmekte
Ve bunları destekleyen kartel yanında birde muhalefet partileri ve sivil hukuk kuruluşlarının taraf imalı beyanların da.
Demokrasiden ve “Hukuk baskı altında”(!) oluyor şikâyeti eksik olmuyor.
***
Lafın o yönünü bırakıp gelelim yurdumuzu bölmek yanında Türlerin ortadan kaldırılması olmasa da zayıflatarak emirlerine amade kılma yoluna gitmelerine.
Gerçi bu işlemlerde bu oluşumlara çanak tutan içimizdekiler ile resmî veya sivil kuruluşlarda ki vazifeliler de eksik değil.
Merhum İsmet Paşanın Ankara’ya gelmeden evveli “Mücadele yerine birer çiftlik alıp Ağa olalım…” dediği gibi. O zihniyetin devamı içindeler zaten.
En son 26.09.2009 günlü “Asıl Amaç Türkiye’yi Bölebilmek” https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/1964/Asil_Amac_Turkiyeyi_bolebilmek.html başlıklı yazımda dost görünen ama aba altından işlem gören devletlerin bizim için hazırladıkları ve tatbikatını da yaptıkları oluşumların üzerinde durmuştum.
1950’li yıllarda Amerikalı Profesörün yazdığı özetle, “…Amerika Orta doğuya hâkim olmak istemekte ve Türkiye’deki Fırat ve Dicle nehirleri ile havalisini İsrail devleti hudutlarına ilave etmek amacı içinde çalışma yapmakta…” makalesine 20 yaşlarındaki ben bile gülüp geçmiştim.
Sadece onun yazdığımı? Ya ABD Dış İşleri bakanı, John Foster Dallas’ın Resmi Kongrede açıklamaları. Yukarıda Link’ini verdiğim yazımda genişçe anlatımımın özeti;
Türkiye’yi kendilerince idare ede edebilmek için Balık misali ile söylediği “Eğer balık oltadan kurtulmak isterse!.. Siz de çubuğu sallayarak balığın, hem kurtulmasını önlersiniz!..
Hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz..
Yok eğer balık uslu durup, size problem çıkarmıyorsa!..
Siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...” demesine suskun durulup ikide bir ABD’ye nerede ise sarılınması. “Neler söylüyorsunuz dostluk bu mu” bile denilemeyip yıllarca hoş görü olunması
Dahası var. AB ilkesi olarak Dicle ve Fırat Sularının Türkiye Devletince değil Uluslar arası teşekkülün altında olması kararı…
“Nasıl yazar ve düşünürsünüz bu iç işimize karışmaktır” diye(bile)n var mı?
1950lili yıllarda bile ortaya çıkan ve halen çeşitli şekillere devam eden söylenti değil doğrulu anlatımlar için. 0 yıllardan bu günlere kadar ki…
Ne Devlet, Hükümet, İktidar ve Muhalefet olan partiler, ne de Vatanı korumakla görevli TSK den…
Bırakın işlem görmeyi. Hiçbir ses seda duyulmaz halde!
***
Yepyeni bir oluşum çıktı. İnternetler de ki Google’ye “2011 Türkiye” yazın ve defalarca belirtilen kısımlardan okuyunuz.
“…İskandinavya Türk Dili Konuşulan ve Komşu Ülkeler Araştırmalar Enstitüsü (ITAE/FITON, Oslo) Direktörü Sefa M. Yürükel, Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde terörizm uzmanı Prof. Toje Bjorge tarafından, Şubat 2003’te, kendisine okuması için verilen otuz sayfalık bir rapordan söz ediyor. “2011/Türkiye İç Savaş” başlıklı rapor, Yürükel'in verdiği şifâhî bilgilere nazaran, arkasında AB ve ABD'nin bulunduğu güçlerin, Türkiye'nin kademeler hâlinde bir iç savaşa sürüklenmesinin mükemmel bir planı niteliğinde olup, bu savaşa müdâhale etmeyi planladığı belirtilen "batılı" güçler eliyle Türkiye'nin haritasının değiştirilmesi, küçültülmesi ve etkisizleştirilmesi hedefleniyor…” Deniliyor.
Bütün devlet elçiliklerinde bulunduğu belirtilen rapordan bizim elçilik bile nasıl haberdar olmaz ve devletine bilgi vermez?
Buyurun buradan yakın
Doğrumudur yanlış mıdır? Araştıran, ilgilenen ve açıklayan var mı?
Başka diyeceğim sadece nereye gidiyor uz diye kendi kendime sormamı belirtmek…
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Bizler okuyor, görüyor ve duyuyoruz ama asıl duymaları gerekenler!.
Nasıl bir durumdadır? Uykuda mı? Vurdumduymazlık ve nemelazımcılık içinde mi bir türlü çözemiyorum ve anlayamıyorum.
Anlayamıyorum ama Kanunî Sultan Süleyman’ın Hocası Âlim Yahya Efendi den öğrendiği durum tam manasıyla tahakkuk yolunda görülmesinden duyduğum üzüntüyü tarif etmekten acizim.
Bendenizin dört yıl evveli yazdığı Âlim Yahya merhumun belirttiği bu günlerde internetlerde slayt olarak verilmekte.
Özetle; kanunî “Devlet nasıl çöker” merakını Hocasına sorar. Hoca “Nemelazım be Sultanım” cevabıyla karşılaşınca cevap vermedi sanır ve giderek tekrar sorar.
“Sultanım! Bir devlette zulüm yayılsa, haksızlık şayi olsa, işitenler de neme lazım deyip uzaklaşsalar. Sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yese. Bilenler bunu söylemeyip sussa, gizleseler. Fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin feryadı göklere çıksa da bunu da taş’dan başkası işitmese! İşte o zaman devletin sonu görünür.
Böyle durumlardan sonra devletin hazinesi boşalır, halkın itimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe itaat hissi gider. Halkta hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de böylece mukadder hale gelir…”
***
Hele son ortaya çıkan oluşum haberinden sonra daha da hayret içindeyim.
Eğer doğru ise ki? Bu kadar yalan yanlış olmaz. İnternetlerde gırla gidiyor.
Kimseden çıt yok!
Ama aslı olan bir imza meselesi için bile. Muvafığı da muhalifçide veryansın ederken GKB bile hukuku bekleyeceğine yanlış oluşumda ısrar ediyor.
Diğer taraftan bizi ve yurdumuzu koruyacak bu ilgililer bilhassa oluşumların üzerinde duracağına.
Laiklik, başörtüsü, dincilik, din öğretimi kaldırılması vb. gibi hiçte demokrasiye uymayan işlemlerle uğraşma bir yana türlü oyunlar içinde Darbe hazırlıkları içinde oldukları savcılıklarca belirtilmekte
Ve bunları destekleyen kartel yanında birde muhalefet partileri ve sivil hukuk kuruluşlarının taraf imalı beyanların da.
Demokrasiden ve “Hukuk baskı altında”(!) oluyor şikâyeti eksik olmuyor.
***
Lafın o yönünü bırakıp gelelim yurdumuzu bölmek yanında Türlerin ortadan kaldırılması olmasa da zayıflatarak emirlerine amade kılma yoluna gitmelerine.
Gerçi bu işlemlerde bu oluşumlara çanak tutan içimizdekiler ile resmî veya sivil kuruluşlarda ki vazifeliler de eksik değil.
Merhum İsmet Paşanın Ankara’ya gelmeden evveli “Mücadele yerine birer çiftlik alıp Ağa olalım…” dediği gibi. O zihniyetin devamı içindeler zaten.
En son 26.09.2009 günlü “Asıl Amaç Türkiye’yi Bölebilmek” https://www.merhabahaber.com/yazar/Ahmet_Guldag/1964/Asil_Amac_Turkiyeyi_bolebilmek.html başlıklı yazımda dost görünen ama aba altından işlem gören devletlerin bizim için hazırladıkları ve tatbikatını da yaptıkları oluşumların üzerinde durmuştum.
1950’li yıllarda Amerikalı Profesörün yazdığı özetle, “…Amerika Orta doğuya hâkim olmak istemekte ve Türkiye’deki Fırat ve Dicle nehirleri ile havalisini İsrail devleti hudutlarına ilave etmek amacı içinde çalışma yapmakta…” makalesine 20 yaşlarındaki ben bile gülüp geçmiştim.
Sadece onun yazdığımı? Ya ABD Dış İşleri bakanı, John Foster Dallas’ın Resmi Kongrede açıklamaları. Yukarıda Link’ini verdiğim yazımda genişçe anlatımımın özeti;
Türkiye’yi kendilerince idare ede edebilmek için Balık misali ile söylediği “Eğer balık oltadan kurtulmak isterse!.. Siz de çubuğu sallayarak balığın, hem kurtulmasını önlersiniz!..
Hem de boğazının parçalanmasına yardımcı olursunuz..
Yok eğer balık uslu durup, size problem çıkarmıyorsa!..
Siz de yaşaması için arada bir yem verebilirsiniz...” demesine suskun durulup ikide bir ABD’ye nerede ise sarılınması. “Neler söylüyorsunuz dostluk bu mu” bile denilemeyip yıllarca hoş görü olunması
Dahası var. AB ilkesi olarak Dicle ve Fırat Sularının Türkiye Devletince değil Uluslar arası teşekkülün altında olması kararı…
“Nasıl yazar ve düşünürsünüz bu iç işimize karışmaktır” diye(bile)n var mı?
1950lili yıllarda bile ortaya çıkan ve halen çeşitli şekillere devam eden söylenti değil doğrulu anlatımlar için. 0 yıllardan bu günlere kadar ki…
Ne Devlet, Hükümet, İktidar ve Muhalefet olan partiler, ne de Vatanı korumakla görevli TSK den…
Bırakın işlem görmeyi. Hiçbir ses seda duyulmaz halde!
***
Yepyeni bir oluşum çıktı. İnternetler de ki Google’ye “2011 Türkiye” yazın ve defalarca belirtilen kısımlardan okuyunuz.
“…İskandinavya Türk Dili Konuşulan ve Komşu Ülkeler Araştırmalar Enstitüsü (ITAE/FITON, Oslo) Direktörü Sefa M. Yürükel, Norveç Uluslararası İlişkiler Enstitüsü'nde terörizm uzmanı Prof. Toje Bjorge tarafından, Şubat 2003’te, kendisine okuması için verilen otuz sayfalık bir rapordan söz ediyor. “2011/Türkiye İç Savaş” başlıklı rapor, Yürükel'in verdiği şifâhî bilgilere nazaran, arkasında AB ve ABD'nin bulunduğu güçlerin, Türkiye'nin kademeler hâlinde bir iç savaşa sürüklenmesinin mükemmel bir planı niteliğinde olup, bu savaşa müdâhale etmeyi planladığı belirtilen "batılı" güçler eliyle Türkiye'nin haritasının değiştirilmesi, küçültülmesi ve etkisizleştirilmesi hedefleniyor…” Deniliyor.
Bütün devlet elçiliklerinde bulunduğu belirtilen rapordan bizim elçilik bile nasıl haberdar olmaz ve devletine bilgi vermez?
Buyurun buradan yakın
Doğrumudur yanlış mıdır? Araştıran, ilgilenen ve açıklayan var mı?
Başka diyeceğim sadece nereye gidiyor uz diye kendi kendime sormamı belirtmek…
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.