Kurtuluş mücadelesi günlerinde çeşitli hareketler oluşmuş.
Bunlardan ikisini önceki yazılarımda belirtmiş oldum. İzleyemeyenler Merhaba gazetesi Web sayfasından aramakla okumuş olurlar.
(https://www.merhabahaber.com/kurtulusu-esas-baslatanlar-8058yy.htm)
(https://www.merhabahaber.com/vatanin-kurtulusunu-mandacilikta-gorenler-8165yy.htm)
***
Birincisi Anadolu ve Trakya halkının kurduğu cemiyetler olarak toptan “Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri” ismini alarak İstiklâl mücadelesine başlamaları.
İkincisi ise gününü gün etmenin hayali içinde olan nazırlar İsmet (İnönü) paşa ve diğer paşalar bir tarafa önde gelen yazarların istiklâle kavuşacaklarına inanamayıp Amerika veya İngiltere Manda idaresi altına girmeyi şiddet le tavsiye içinde olmaları.
***
Bir üçüncü bölüm daha var ortada.
Acaba Padişah ve etrafındaki paşalar ne düşünüyordu?
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra doğanlar okullardaki tarih kitaplarında olsun tarih yazarlarının kitap veya dergilerinde olsun…
Padişah Vahdettin’in vatanı satan bir Vatan-ı hıyanet içinde olduğunu kurtuluş savaşı sonunda da kaçtıklarını öğrenmişlerdir.
Bu anlatım bilhassa CHP, SHP iktidarlarında üstüne basa basa yapıldı ve bizler de öyle bildik.
***
Bir düşünürün “zafer kazanan kahramanlar Tarihleri kendileri yazar veya yazdırırlar ama sonra hakiki tarih yalanlarını ortaya kor” dediği gibi bu olayda da son zamanlardaki araştırmalar da çıkan belgeler işin aslını ortaya koymuş olmakta.
Yıllarca yukarıda belirttiğim nakaratı söyleyen, Başbakanlık yapan Merhum B. Ecevit hayatının son deminde günah çıkarır gibi “Vahdettin vatanseverdi” sözünü tekrarlamıştır.
Hakikaten Vahdettin Vatan haini mi yoksa vatansever mi idi münakaşasını yorum yapmadan iki belgeyi sunayım sizlere
Birincisi Rahmetli Mareşal Fevzi Çakmağın son demlerinde yaptığı sır itiraf diğeri belge ile anlatılandır.
***
Önce Mareşal eşi Fitnat hanıma itirafını izleyelim;
“Fitnat. Öyle bir şey biliyorum ki ortaya çıkıp söylememe bugüne kadarki tutumumuz ve davranışlarımız müsait değil. Mecburum, bu sırrı kendimle beraber mezara götürmeğe
Mütareke senesinde, bir Cuma selamlığından sonra Sultan Vahdettin beni huzuruna kabul etti.
“Paşa, dedi. Durumu görüyorsunuz. Bu işler ancak Anadolu’da teşkilatlanarak kurtarılabilir. Bana Anadolu’da teşkilat kuracak, memleketi şu karanlık durumdan kurtarabilecek Paşaların bir listesini yapıp getirin”
Ertesi Cuma, yine selamlıktan sonra huzuruna girip hazırladığım listeyi verdim. Dikkatle okuduktan sonra, bir müddet sustu. Sonra yarı kapalı gözleriyle ağır ağır, tane tane konuşmaya başladı:
“Paşa, Mustafa Kemal Paşa hırsız mıdır”
“Hâşâ Padişahım”
“Bir namussuzluğu, ahlaksızlığı var mıdır ?”
“Hâşâ Padişahım”
“Beceriksiz ve kabiliyetsiz midir?”
“Hayır efendim. O hepimizden bilgili, kabiliyetli ve dinamiktir”
“O halde bu listeye niçin onun adını yazmadınız?..”
Hiç düşünmeden cevap verdim:
“Padişahım, Mustafa Kemal Pasa yenilik, bilhassa öteden beri Cumhuriyet taraftarıdır”
Padişah elindeki kâğıdı atar gibi masanın üzerine bıraktı... Ayağa kalkıp pencereye döndü. Limanda demirli İtilaf devletleri (İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan) gemilerini göstererek:
“Paşa, Paşa... Bu gemileri görmek kanıma dokunuyor. Bu memleket kurtulsun da isterse Cumhuriyet olsun... Kendine selamla birlikte tebliğ ediniz, haftaya Cuma günü Mustafa Kemal Paşa’yı göreceğim »
(Kaynak: Vehbi Vakkasoğlu, Son Bozgun)
***
İkinci olay ise Padişahın elli beş paşayı vazifelendirerek,
“Bana Anadolu’da başa geçebilecek dirayetli komutan isimlerini veriniz” demesidir.
Bu paşalar İstanbul Çengelköy’deki bir yalıda on beş gün gizlice oturum yapıp yirmi beş paşanın listesini vermişler
 Listenin başında Mustafa Kemal Paşa bulunmakta ama yanında bir not var
“M. Kemal Paşa yenilik yani cumhuriyet yanlısıdır.”
Padişaha okuyan sadrazam padişaha şöyle der.
“Devletlûm sakın Mustafa Kemal Paşaya vazife vermeyiniz. Sonra sizi asar” deyince..
Padişah Sadrazama dönerek; “Lala Lala Bu vatan kurtulsun tek ben sağ olmuşum ölmüşüm umurumda değil.”
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileğimle