Vatanı Bölmek mi?
10 Şubat 2015 tarihli Başkanlık Sistemi isimli yazımı okuyucularımdan bir kısmı eleştirmiştir. Teşekkür ederim. Her zaman söylediğim gibi, ölçüyü kaçırmamak ve edep sınırlarını zorlamamak şartıyla, biz eleştiriye açığız.
Başta söyleyeyim, ben yanlı bir yazar değilim. Ben halkımın bütününü kucaklayan bir yazarım. Ben takım tutar gibi herhangi bir partiyi tutmuyorum. Ben Hakk’ın, adaletin yanında yer alan kimselerle beraberim; benim taraftar olmamın manası budur.
Bizim bir davamız vardır, o da adaleti hâkim kılmaktır. İslâm eşittir adalet demektir. Kur’an ve sünnetten bunu anladık. Kur’an ve sünnet iyi incelenirse görülür ki, İslâm eşittir adalet demektir. Adaletin zıddı zulümdür. Biz şimdiye kadar zalimlerin karşısında olduk, şimdiden sonrada olmağa devam edeceğiz.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık…” (Bakara:143)
Mutedilden maksat, adalettir. Buna göre mana: “İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi adaletli bir millet kıldık.”
Başkanlık sistemini benimsememizin sebebi, AKP istediği için değil, resmi ideolojinin bin yıllık medeniyetimizi reddetmesidir.
Resmi ideoloji, halka rağmen zorla tedavüle konulmuş bir rejimdir. Bu rejim, ırkçılık- ulusalcılık üzerine bina edilmiş bir rejimdir. Irkçılık- ulusalcılık üzerine bina edilmiş bir rejim, birleştirici- bütünleştirici olur mu? İşte durumumuz ortadadır.
Avrupa’da vatanını bölecek kimsenin olmamasının sebebi, Avrupalının kökeninin Yahudilik ve Hıristiyanlık düşüncesine dayanmasıdır. Avrupa Rönesans ve Reform hareketlerinden sonra bizim gibi medeniyetini inkâr etmemiştir. Medeniyetini inkâr eden bir millet ayakta durabilir mi?
Başkanlık sistemine geçilince, şehirler niçin ayrılsın, eyalet sisteminde bile ayrılma olmaz. Avrupa’da ayrılan bölge kendi belirlemiş olduğu bayrağı asıyor, kendi kanunlarını çıkarıyor, diyorsun, orada bu durum problem olmuyor da ülkemizde niçin olsun? Biz de Avrupa gibi kendi medeniyetimize sahip çıksaydık, taşıdığınız endişe olur muydu?
Demek ki problem burada; koca bir millet, bin yıllık medeniyetinden koparılmış, Batı’nın bir parçası yapılmak istenmiştir. Bu bir ihanet değil de nedir? Bu ihanet bir ayrılık nedeni olmuyor da Başkanlık Sistemi’ne geçiş mi ayrılık nedeni oluyor?
Koca bir milleti medeniyetinden uzaklaştırıp, Batı’nın uşağı haline getirmek bölücülük değil de nedir? Biraz düşünün; at gözlüğü takarsak bu gerçeği göremeyiz.
Bizim başkanlık sisteminden kastımız, resmi ideolojiye hizmet eden başkanlık sistemi değil, medeniyetimize hizmet edebilecek olan başkanlık sistemidir. Biz bu hususu söz konusu yazımızda belirtik
Medeniyetimize hizmet eden başkanlık siteminde hangi parti başa gelirse gelsin bizim için fark etmez, neden mutlu olmayalım?
Mevcut sistemde hangi parti iktidara gelirse gelsin, devleti idare eden bürokrasidir. Rejimin meşru olmayan bir isteğine dahi iktidar partisi karşı çıktığı zaman karşısında bürokrasiyi bulur.
Başkanlık Sistemi isimli yazımda, buna misal olarak şu olayı vermiştim: Ecevit hükümeti zamanında CİA ve MOSSAD ajanları, zaman zaman Ortadoğu ülkelerinde operasyon yaptıktan sonra ellerini kollarını sallayarak Türkiye üzerinden ülkelerine geçiş yapmaktadır. Bundan haberdar olan o dönemin CHP’li Dışişleri Bakanı, söz konusu ajanların bu şekilde pervasızca hareket etmelerinin önlenmesini ve tutuklanmalarını isteyince müsteşarı, “Otur oturduğun yerde aksi halde ayaklarına kurşun sıkarım” der.
Bu CHP için geçerli olduğu gibi AKP için de geçerli ve diğer partiler için de geçerlidir. Dönemin CHP’li Dışişleri Bakanı’nın müsteşarı CHP’li değil miydi? Niçin müsteşar, Bakanı’na böyle davrandı bir düşünün? Böyle bir durumda AKP’li müsteşar davranmaz demek saflık olur.
Bilmem anlatabildim mi? Hoşça kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.