Üzgün ve pişmanız..!
O bazılarının beyhude beklediği şey değil, sıkıntı yok… O yüzden sonuna kadar oku…
Bu köşede yazılmış yakın tarihteki yazılardan örnekler vererek başlayacağız…
En yakın tarihten başlayalım 15 Mart 2016;
KOLAYLAŞTIR…
“Bahar bu yıl Türkiye’ye çok farklı gelecek…” diye… Bir yanda envai çeşit sol terör örgütlerinin birlikte eylem yapma “ittifakı” diğer yanda küresel terörizm ve aktörleri, Türkiye’ye baharı zehir etmek için çalışacaklar…
Bunlar öngörü mü?
Elbette hayır…
Son günlerde medyaya sızan istihbarat raporları söylüyor tüm bunları…
Siyasi atmosferi de derinden ama baştan sona etkileyecek bir dip dalga yaşanacağa da benziyor Türkiye’de… Bu işe en hazırlıklı olanlar, bu işlerle ilgili en çok bilgisi olanlar elbette… Tüm istihbaratın toplandığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı bahar ile birlikte her alanda ve her mevzide ciddi bir prese hazırlanıyor…
Bu bahar herkes için çok ama çok zor geçeceğe benziyor…
***
Ülkenin önünde farklı bir bahar asılı duruyor…
İnşallah millet olarak, ümmet olarak “uyanışımıza” vesile olur bu bahar;
“Rabbim, kolaylaştır, zorlaştırma, Ey Rabbimiz hayırlı bir şekilde tamamla…”
Amin diyin Müslümanlar…!” (15 Mart 2016-MERHABA)
***
Nisan-Mayıs-Haziran terör dalgasının içerde yükseldiği ve içinde bulunduğumuz Temmuz’da geldi o dip dalga denen kanlı gece… Ama biz Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı istihbarat konusunda yeterli ve yetkin görmüşüz bu öngörüde yanılmışız hainlerle doluymuş, ama Milletin uyanışına vesile oldu…
***
Devam edelim… 18 ŞUBAT 2016;
TEST EDİLİYORUZ…
“Son dönemde içerde ve dışarıda istihbarat zafiyetleri yüzünden çok ağır bedeller ödüyoruz… İstihbaratımızda öncelik algısı değişmediği sürece de, korkuyoruz ki ödemeye de devam edeceğiz…
***
Son yıllarda maalesef, saldırıların şekli, pervazsızlığı bizi Ortadoğu ülkesi gibi göstermeye başladı…
Daha söyleyecek, belki de yazacak hatta daha sert eleştirecek çok şey var…
Ama şu günlerde kimseye faydası yok…
Allah bu Milletin yar ve yardımcısı olsun…” (18 ŞUBAT 2016-MERHABA)
***
Başka bir örnek 5 Ağustos 2015;
DUA EDİYORUZ…
“En acı, en olmaz dediğimiz hadiseler burnumuzun dibinde olmaya devam ederken, en kanlı faturalar karşımıza çıkartılırken ; “MİT Teşkilatımız ne yapar ?” diye sorgulayan yok… Bombalar patlıyor, 2 tonluk bomba yüklü araçlar, okul servisi gibi cadde ve sokakları geziyor, kimsenin haberi yok…
***
Bütün enerjisini iç politikaya, birilerinin ihtiraslarına harcayan Milli İstihbarat Teşkilatımız son dönemde aldığı onca yetki ve bütçeye rağmen, bunca ölüme ve provokasyona “Neden mani olamaz ?” sorusunu da kimse birbirine soramıyor…
***
Ama seçim meydanlarından dün tuka kaka dediğimiz ABD, içinde Mısır ve İsrail’in de bulunduğu koalisyon güçlerine üslerimizi açıveriyoruz... Bir dönem Çekiç Güç’ün hamisi, Irak’ın Resmi işgalcisi, Libya’nın bombacısı, İŞİD’in Babası, PKK’nın Garantörü, Ortadoğu’nun ŞEYTANI, ABD’nin içinde bulunduğu “İyiliğimizi isteyen(!)” her türlü gelişme safça hala parlatılıyor…” (5 Ağustos-2015)
***
Örnek çok ama yazıyı uzattık, son bir örnekle bitirelim… 24 Eylül 2014;
BEYAZ TAŞ…
“Yaşadığımız coğrafyada amansız bir istihbaratlar savaşı var… Suriye, Irak, Libya, Mısır, İran, Filistin, Yemen ve Arap Yarımadası fokur-fokur kaynıyor…
Eksik, yetersiz sadece iç politikada algı yönetimine dönük istihbarat anlayışımız bu coğrafyada bizleri maalesef çoktan istenmeyen unsur olarak ilan etti…
Başımıza gelen, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız bu tehlikeli sürecin temelinde etkili çalışmayan istihbaratımızın hiç suçu yok mu?
***
Sadece bir dakika düşünün, Mavi Marmara, Suriye Savaşı, Gezi Provokasyonu, Reyhanlı Saldırısı, 17-25 Aralık Operasyonları, Başbakanlık Konutuna baskın, Paralel Örgüt, Güneydoğu’da kurumsallaşan PKK, Konsolosluk Baskını…
***
Liste daha uzar gider… Bunlar kimin suçu?
Söylenenler şayet doğruysa, Maazallah amaçlarına ulaşsalar, bunca emek ve gayret heba olup gidecek… Yazık değil mi?
Neredeyse elimizde patladıktan sonra uyandığımız tehlikeler değil mi bunlar? Tüm bunlar olup biterken, istihbaratımız ne yapıyordu?
Şimdi TV’lerde algıyı yöneterek, bu gevşekliği perdeleyen, tam aksine kahramanlık destanına dönüştüren, Hollywood tarzı yeni istihbarat kökenli diziler başladı…
***
Vurdulu-kırdılı filmleri oldum olası millet olarak çok severiz… Başarısızlığın başarıya dönüştürüldüğü, algı operasyonlarıyla dolu sahneler…
Başarıdan başarıya imza attıklarını iddia edenlere saygı duyuyoruz elbette… Ama devletin Genelkurmay Başkanı bile çıkıp “Bizim haberimiz yok” dediği dönemde, istihbaratın uçup, kaçtığını, efsaneler yazdığını söyleyenler var…
***
Keşke öyle olsa… Keşke, dizilerdeki gibi tıkır-tıkır saat gibi çalışıyor olsa tüm unsurlarımız… Şimdi yeni bir süreç başlıyor… Bundan böyle dizilerle ayar verilecek... Olup bitenin tam aksine ikna edileceksin...
Yeni süreçte, bir dönem devletin en üstünde olanlar, birilerinin politik ihtirasları gereği, bir telefonla senaryoya VATAN HAİNİ olarak giriverir…
Gülmeye kınamaya gelmez...
Ondan sonra ayıkla pirincin beyaz taşını…! (24 Eylül 2014-MERHABA)
***
Yazmışız…
Kimsenin cesaret edemediği ya da yazma gereği duymadığı dönemde elhemdülillah yazmışız...
Daha da çok şey yazmışız…
Milletin katında mesuliyetimizi yerine getirmişiz…
Ama kendi adıma çok pişman ve üzgünüm, keşke o dönem, kimsenin yazamadığı şehirde o dönem bu yazdıklarımdan daha sert, daha cesaretli daha keskin yazılar yazabilseydik de, birilerinin tabiriyle belki kendimizi yakarak, birilerini uyandıra bilseydik…
Buna da şükür Elhamdülillah…