Türkistan Notları - 1
Merhaba aracılığıyla buluştuğumuz bu köşeden herkese merhaba!
Konya’da doğup büyümüş bir hemşehriniz, dostunuz, kardeşiniz, evladınız olarak bu köşede; bizlere/sizlere hem çok yakın hem de çok uzak bir coğrafyadan, ‘Ulu Türkistan’ coğrafyasından bahsetmeye gayret göstereceğim. Bir hatam kusurum olursa şimdiden af buyurunuz. Düzeltmelere ve tekziplere açık olduğumu da belirtmek isterim.
Adları belki sıkça belki arada sırada duyulan Türkî Cumhuriyetler ya da diğer bir ifadeyle Türk Dünyası hakkında ve özellikle bu coğrafyanın tam ortasında yer alan Kazakistan hakkında bilgiler, haberler, hikayeler, gelişmeler aktarmaya çalışacağım. Bu yazı dizisi kimi zaman bir gezi rehberi, kimi zaman seyahat notları, kimi zaman dış haberler köşesi, kimi zaman tarihi araştırmalardan oluşacaktır.
Yükseköğrenim maksadıyla bulunduğum Kazakistan’dan; gördüğüm, okuduğum, duyduğum ve araştırabildiğim kadarıyla tüm ilginç gelişmeleri naçizane, yalın bir şekilde buraya taşımaya gayret göstereceğim. İnşallah bu vesile ile başta Konyalı hemşehrilerimiz olmak üzere tüm halkımız Türkiye’nin en doğusundaki sınırların da doğusunda yer alan bu ata toprakları hakkında daha detaylı bilgilere sahip olabilir ve aslında çok uzak gibi görülen bu coğrafyanın, bu yurdun aslında uzak olmadığını tanıma fırsatı bulabilir.
Madem öyle, sözü fazla uzatmadan sadede gelelim. İlk yazımıza, benim de Türkistan’da bulunmama vesile olan Hoca Ahmed Yesevî ve onun türbesinin yer aldığı Kazakistan’dan başlamak doğru olacaktır.
Öncelikle Hoca Ahmed Yesevi’den bahsedecek olursak; Ahmed Yesevî bugün Kazâkistan’ın Çimkent şehri yakınlarında yer alan Sayram kasabasında dünyaya gelmiş, dinî tasavvufî eğitimini tamamladıktan sonra yine o bölgedeki Yesi (bugünkü adıyla Türkistan) şehrine yerleşmiş, uzun yıllar halkı maneviyat yolunda irşad ettikten sonra burada vefat etmiş bir mutasavvıftır.1
Yesevî’nin kabrinin ve türbesinin bulunduğu Türkistan şehri, özellikle geçtiğimiz ay yaşanan gelişmelerden dolayı tüm dünyanın yakından takip ettiği Kazakistan’ın güney bölgesinde yer alan bir vilayettir.
Ansiklopedik çerçevede Kazakistan’ı tanıyacak olursak; Kazakistan, resmî adıyla Kazakistan Cumhuriyeti Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki Türki halka sahip bir bağımsız devlettir. Kazakistan, (Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kırgızistan, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan ile birlikte) günümüzdeki yedi bağımsız Türk devletinden biri olup Türk Devletleri Teşkilatı ve TÜRKSOY'un üyesidir. 2.724.900 km² yüzölçümü ile (Batı Avrupa'nın yüzölçümü kadar) dünyanın en büyük dokuzuncu ülkesidir. Müslüman ülkelerin ve Türk devletlerinin yüzölçümü bakımından en büyüğü, doğal kaynaklar bakımından da en zenginidir. Kazakistan Türk tarihinin önemli devletlerinden olan Saka, Hun, Göktürk, Kıpçak, Karahanlı, Altın Ordu gibi devletlerin merkez üssü; Kıpçak, Oğuz, Karluk gibi Türk boylarının beşiği olmuştur. Komşuları olarak kuzeyde Rusya, güneyde Türkmenistan, Özbekistan ve Kırgızistan, doğuda Çin bulunur. Ülkenin ayrıca Hazar Denizi ve Aral Gölü'ne kıyısı vardır. Bağımsızlığın kazanılmasına doğru 1989 yılında 16.464.464 kişi olan ülke nüfusu, 1999 yılına gelindiğinde Slav ve Almanların ülkeden göç etmeleriyle 14.900.000'e kadar düşmüştür. 2010'da bu sayı 16.500.000'e yükselmiş ve 2020 itibarıyla 19.001.000'e ulaşmıştır.
Ülke başkanlık sistemi ile yönetilmekte olup halihazırda Kasım Jomart Tokayev Kazakistan Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’dır. Başkenti Nursultan, en büyük şehri ise Almatı’dır. Kazakça ve Rusça resmi diller olup Özbekçe, Uygurca, Tatarca da konuşulan diller arasındadır. Bir ucu Hazar’da bir ucu Altay Dağları’nda olan bu ülkede pek çok etnik grup ömür sürmekle birlikte pek tabii en büyük nüfus çoğunluğu Kazak halkına aittir. Para birimi Kazak Tengesi’dir. Bugünlerde 1 Türk Lirası yaklaşık olarak 33 Kazak Tengesi’ne tekabül etmektedir. Ülke eyalet sistemiyle yönetilmekle birlikte, bizdeki gibi coğrafi bölgelere bölünmektedir. Büyük Kazak bozkırlarında kışları oldukça soğuk ve yağışlı yazları kuzeyde serin güneyde oldukça sıcak ve kurak geçmektedir. Köklü tarihleri ile Kazak Türkleri hakkında ve Kazak Türkçesi hakkında bu yazı dizilerimizde sık sık bilgiler paylaşmaya çalışacağım. Ben keyif alarak yazmaya çalışacağım, İnşallah sizler de keyif alarak okuyanlardan olursunuz. Yazı dizilerimizde Hoca Ahmed Yesevî’nin Divan-ı Hikmet adlı eserinden alıntılar yapmayı da önemsiyorum. Öyleyse Divan-ı Hikmet’in ilk dörtlüğünü paylaşarak bu haftalık veda edelim:
Bismillah deyip beyân ederek hikmet söyleyip
Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.
Riyâzeti sıkı çekip, kanlar yutup
‘İkinci defter’in sözlerini açtım ben işte.
Sonraki yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet, hoş ve esen kalınız!
1 Dîvân-ı Hikmet, Hoca Ahmed Yesevî / Editör: Mustafa Tatcı. - Ankara: Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi, 2017
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.