Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Türk Uçağı yapımına başlayan Demirağ

Türk Uçağı yapımına başlayan Demirağ

Geçen ki yazımda Deniz altından geçmek isteyen Nuri Demirağ’ın Uçak imaline de çalıştığını yazınca genç okuyucular…

Amca ne olur bu uçak işlemini teferruatıyla birlikte yazar mısın isteğinde bulundular

Bu Konuyu sekiz yıl önce yazmış o zamanda okuyuculardan teşvik yorumları almıştım.

Bunlardan Sayın Dr. M. Mutlutürk şöyle diyordu o zaman;

“Ahmet Güldağ Beyefendinin yakın tarihimizin siyasi ve iktisadi bazı gelişmelerini konu alan yazı dizisini ilgiyle takip ediyorum. Bu tür bilgileri, merakı yüzeysel olanlar, sayısı fazla olmayan yayınlardan öğrenebiliyorlar. Detaylı bilgiler elde etmek içinse ciddi araştırmalar lazım. Sözünü ettiğim bu yazıları bölgesel bir gazete köşesinden okumak güzel. Sitemizdeki yazısına bir okuyucu yorum yazmış ve “keşke” demiş, “bunları okuyanların sayısı daha fazla olsa.” Değerli yazara, yakın tarihle ilgili yazılarına devam etmesi konusunda zaman zaman görüşümüzü ifade ettik. Umarız elde yazılarının kitaplaşması konusunda destek bulur.”

***

Bu durumda Bu uçak Sanayii ve müteşebbisi Demirağ hakkında bildiklerimi sunayım bir daha.

Büyük düşünce ve yatırımları ile vatanına kendini hasreden, ama nedense rical tarafından hiç mi hiç ismi bile duyurulmayan anılmayan, Demiryolu yapımında "Neden kendimiz yapamayalım…" deyip başaran ve bu hizmetiyle Atatürk'ün "Demirağ" soyadını verdiği Bursa'da Sümerbank Merinos, Karabük'te Demir ve çelik, İzmit'te Selüloz, Sivas'ta çimento fabrikaları yapan Rahmetli Nuri Demirağ'ın özel yaşam ve teşebbüslerini anlatmaya devam edelim..

***

İstiklal harbimiz bitmiş istikrara kavuşmaya doğru ilerliyoruz. Tabii ki iktisadi gücümüzün kıtlığı ve bilhassa 200 milyon liraya bile varamayan bütçemizle ancak devlet giderlerini karşılayabilmekteyiz.

Silahlı kuvvetlerin ihtiyacı olan donatım ve bilhassa Tayyare ihtiyacı halk bağışları ile giderilmesi yolunda kurulan THK vasıtası ile giderilmeye çalışılmakta.

***

Atatürk devresi olan o yıllarda varlıklılardan bağış istenmiştir. Zamanın zenginlerinde Abdurrahman Bey 120 bin lirayı önlerine koymuştur. Ankara'da inşaatın tüy biter gibi bitip meclis, bakanlık ve sair resmi bina ihtiyacı yanında, özel inşaatların hızla ilerlemesi ile kiremidi, çivisi dahi dışardan gelen inşaat malzemesine haylice ihtiyaç duyulmaktadır. Çok zor ve fahiş fiyatla satılan bu malzemelerin satışını da yapan bakkal Vehbi Efendi hayli varlıklı olsa da(!) ancak 5 bin  bağışa  katılır.

Birde cömertliği ile tanınan Nuri Bey'e başvuralım derler. Nuri Bey başka düşüncededir.

"Taşıma su ile değirmen dönmez" diyerek başlayıp Demir yollarında yaptığı atılımlı sözünü burada da gösterir. açıkça söyler;

" Tayyarelerimizi Avrupa'dan almak veya monte etmekle onlara muhtaç hale geleceğimize biz kendimiz yapalım." Teklifinde bulunurken. Vecibe gibi sözleri çıkar ortaya, 

"Türk; insan kudretinin yaratabileceği her faydalı şeyi memleket için düşünmeye, düşündüğünü yapmağa ve başarmağa kadirdir. Yapamamak, yapmadım, yapamam demek; benliğinden varlığından geçtim… aczi, zaafı kabul ettim demektir"

Göklerine hâkim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye mahkûmdur"

"Bizim çocuklardan, gelişi güzel birini çağırıp: "Dünyanın en iyi tayyaresini yapar mısın?" diye sorunuz. Size, mümkün değil "yapamam" cevabını vermez. Çünkü "yapamam demek, benliğinden varlığımdan vazgeçtim. Aczimi zaafımı kabul ettim" demektir. Hal bu ki Türk aciz değildir ki aczi kabul etsin. Yeter ki bu çocukların ellerinden tutalım."

"Türk; tayyaresini kendi eliyle yapmalıdır. Mademki bir millet tayyaresiz yaşayamaz. O halde, bu yaşama vasıtasını başkalarının Lütfü’nden beklememelidir.

Size kat'iyetle söylüyorum. On seneye varmadan biz, bütün tayyarelerimiz i motorlarıyla beraber, en küçük vidasına kadar, baştan başa yapacağız. "

"Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir."

"Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı. Tayyare kanadının üstüne kondu."

***

Bu gün bile ibret alınacak bu parlak veciz söylemleri olan bu inançlı zatın " biz yapalım…" sözüne karşı Atatürk ilgilenerek THK kurumu için tayyare yapımı siparişi verilmesini emreder. Emreder ama onun yokluğunda olacaklardan habersizdir!..

***

Nuri Bey ticaret yaparak zenginleşme yerine sanayii ilerleterek yurduna hizmet azmindedir.

O zamanlar bazı ricalin dudak büküp "Aklını Tayyareye bozmuş mecnun" diye düşünenlerin aksine.

Hesabını bilen bir iş adamı gibi ilk işi, birkaç iş bilen mühendis ve becerikli teknisyeni peşine takıp Avrupa'daki fabrikaları gezmek olur. Almanya, Çekoslovakya ve İngiltere'ye uzanan turdan sonra kaliteli bir tayyare yapabileceklerine adları gibi inanırlar.

Nuri Bey on yıllık bir program hazırlatır (1936). İlk işi Beşiktaş'ta (bugün Deniz Müzesi olarak kullanılan) merkez binayı yaptırmak olur ve burada "Ar- Ge" çalışmaları başlar. Hakiki fabrikayı Sivas Divriği'de kuracak, memleketin adını dünyaya duyuracaktrlar. 
            Bu teşebbüs Batılı sanayicileri telaşlandırır, Alman ve İngilizler tedbirlerini alırken, Amerikan Uçak İmalatçıları Birliği Başkanı Mr. Todd eteğini tuttuğu gibi İstanbul'a koşar.. 
            Nuri Bey Beşiktaş'taki araştırma binasında ilk uçağını yapmakta zorlanmaz. Ancak bunu test etmek için bir piste ihtiyaç vardır. Bu yüzden Yeşilköy'de Elmas Paşa Çiftliğini satın alarak, 1559 dönümlük arazi üzerine, 1000x1300 metre ebatlarında bir uçuş sahası açar. Kenarına da uçak tamir atölyesi, hangarlar vb ihtiyaçlarını yapar.

***
            Nuri Bey'e göre lisans alıp kopyacılıkla oyalanmak tansa kendi dizaynlarını ortaya koymalı ve "marka" olmalıdırlar.

Tayyare yapımı çalışmaları ile kalmaz ileri düşünceli Nuri Bey…

İstikbalin pilotları için hazırlanan "Gök Mektebi" ve 150 yataklı bir yurt binası da pistin yanında yer alır.

Türk gençlerine havacılığı sevdirir. Uçuş eğitiminin yanı sıra teknik bilgilerle de donatır. Eksiklerimiz var mı diye davet edilen Washington Notrdam Üniversitesi Havacılık hocası Prof. Brown "Türkler tayyarenin ne büyük bir servet ve kudret olduğunu iyi anlamışlar. Eğer bu gibi okullardan yetişen sivil tayyareciler imiz olmasaydı, Cihan Harbinde sarf ettiğimiz gayretleri inkişafa muvaffak olamazdık" açıklamasını yapar.

Köşemiz doldu. Gelin Yüce Yaradan kısmet ederse bu olanlardan sonra sevinç ve kıvanç duymaya giderken büyük üzüntülere de gireceğimiz olayları ilerde okuyalım.

***

Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi