Emel Kocaoğlu

Emel Kocaoğlu

Türk Kahvesi

Türk Kahvesi

Yüzyıllardan beri hayatımızda ve kültür dünyamızda önemli bir yeri olan “Türk kahvesi” masalsı bir ortaya çıkış ve gelişim öyküsüne sahip. Hadi! Gelin, Türk kahvesinin bu güzel yolculuğunu birlikte keşfedelim. Her sabah güne dinç başlamamızın yardımcısı, dost sohbetlerimizin, iş ortamlarımızın ve yorgunluğumuzun vazgeçilmezi olan kahvemiz, ilk olarak Etiyopya’da keşfedildi.

**

Etiyopyadaki Kaffa Bölgesi’nin Arapçadaki karşılığı “qahwah”dır. Türkçeye ‘kahve’ olarak dönüşmüş, ilerleyen dönemlerde ise Avrupa'da café, caffe, koffie, coffee, koffie, Kaffee” olarak kullanılmıştır. Kahve, henüz günümüzdeki anlamına kavuşmadan evvel “keyif veren içki, şarap” anlamlarında kullanılmaktaydı.

**

Çeşitli hastalıklara iyi geldiği düşüncesiyle kaynatılıp suyu içilen kahve “sihirli meyve” olarak da biliniyordu. Yemen’de bir Sufi tarikatının kahve çekirdeklerini ateşte kavurduktan sonra, çekirdeklerini ezerek kaynatmasıyla kahvede yeni bir tüketim dönemi başladı.

**

Kahvenin ilk duraklarından biri ‘İstanbul’dur. Kanuni Sultan Süleyman tahttayken, Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen’de içip beğendiği kahveyi İstanbul’a getirir. Her geçen gün yaygınlaşan kahve, saray dışına taşar. Böylece ilk kahvehane Tahtakale’de açılır. İstanbul’a gelen Venedikli tacirler, bizim cezvede yaptığımız kahveyi içip beğenince, kahvenin bu güzel serüveni Avrupa’ya kadar uzanmış olur.

**

Türk kahvesi kültürü, Türkiye’de toplumun her bir üyesi tarafından değer görmektedir. Ayrıca ülkemizi ziyaret eden turistler bu geleneği Türk hayat tarzının bir sembolü olarak kabul etmektedir. Hatta, öyle ki; “Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği” 2013 yılı itibariyle ülkemiz adına UNESCO, “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili” Listesine kaydedilmiştir.

**

Türk kahvesi, misafirperverliğin, sohbetin, samimiyetin ve dostluğun işareti olarak kültürümüzde merkezi bir rol oynar. Bizim için özel olan konuklarımıza, saygı ve sevgimizi göstermek için, günlük hayatımızdan daha özenli bir sunumla ve özel fincanlarla kahve servisi yaparız. “Bir fincan kahve’nin kırk yıl hatırı vardır.” diyerek ifade ettiğimiz gibi, kahve daha önceden var olan sosyal ilişkilerin tazelenmesi ve pekiştirilmesinde de hoş bir bahane olarak görülür.

**

İçtiğimiz her kahve aynı tadı taşımaz. Dostlarla içtiğimiz kahve, kahkahadır. Tek başına, balkonda içtiğimiz bir kahve ise yalnızlık. Bir sarhoşun içtiği kahve, düştüğü karanlıktan çıkma çabasıdır bir nevi. Sevdiğimiz insanların derdini dinlerken içtiğimiz kahve ise, kederdir. Yorgunken içtiğimiz kahve, kendimize getirir bizi. Beklemediğimiz bir anda uzatılan bir fincan kahve ise bambaşkadır. O yüzden her kahve aynı tadı taşımaz.!

**

Türk Kahvesi’nin sevilmesine sebep çok elbette ki; fakat ben, yazımın çekirdeği diyebileceğim harika bir sözle bitirmek istiyorum;

“Gönül; ne kahve ister ne kahvehane

Gönül; sohbet ister, kahve bahane.”

Gönül kahvenizin köpüğü bol olsun.

Sevgiyle Kalın…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Emel Kocaoğlu Arşivi