“Mahzenlerde beklemek ziyan artık, yiğidim

Fecr-i sâdık vaktidir; uyan artık yiğidim

Ateşlere girsen de, dayan artık yiğidim

Hakikate dönüyor rüyan artık, yiğidim

Zalimler için karar verildi; infaz kaldı

Ufka bir bak ilerle, inkılâba az kaldı.”

Ara ara açar okurum Nurullah Genç ağabeyin bu şiirini.

Bir şey olacağından yada beklediğimden değil, umudumu şarj etmek için. En nihayetinde, her ne olursa olsun, ne vaziyette olursak olalım “Allah var, gam yok!” cümlesini şiar edinmiş bir tarafız biz.

1947’de Filistin’e gelen Yahudiler “Almanlar ailelerimizi yok etti, siz de umutlarımızı yok etmeyin!” diyorlar ve bu fotoğrafı her daim, her yerde paylaşıyorlardı.

2023 yılına geldiğimiz zaman ise,

“Bu hayvanımsı varlıkların hepsini yok edeceğiz.”

“Yaralı Filistinlileri tedavi etmeyeceğiz!”

“Savaş suçlarını kaldırdık, İsrailli askerler askeri mahkemeye çıkmayacak!”

Şimdi işin neresinden tutarsak tutalım, elimizde kalan bir noktadayız.

En nihayetinde bahsettiğimiz kavim peygamber katili, Allah ile pazarlık yaptığını iddia eden (haşa) despot bir kavim.

İşin ilginç tarafı ise şu; dezenformasyondan ve manipülasyondan en çok ağzı yanan ülke ve millet olsak da, halen bu tür bilgi ve haberlere ilk inanan, koşarak gidip göründüğümüz her yerde öğrendiklerimizi servis eden bir yapıdayız.

Öncelikle bazı noktaları kırmızı çizgi ile çizmek gerekir:

• İsrail Uluslararası Hukuk’u defalarca hiçe sayarak binlerce mazlumu öldürmüştür
• Uluslararası savaş yasalarına aykırı, kullanılması yasak olan onlarca silahı kullanmıştır. Canlı yayında kendileri bunu itiraf etmiştir.
• BM tarafından kabul edilen ve olması gereken sınırların bu olduğu defalarca her ortamda, platformda, uluslararası toplantıda söylenen 1967 sınırlarını İsrail her gün ve saat, dünyanın gözünün içine bakarak işgal etmekten geri çekinmemiştir.
• İsrail içerisindeki sadece bir grup fanatik yahudinin bu işgalci ve despot tavrı desteklediğini pekala hemen herkes bilmektedir.

Bu ve benzer onlarca madde yazabilirim.

Geleceğim nokta şu ama; KUDÜS TURNUSOL KAĞIDIDIR!

Kudüs, iman meselesidir.

Siz bakmayın topçuların, popçuların, primini yahudi lobilerinden alan gazetecilerin, influencerların Filistin’e, Filistin direnişine dil uzattıklarına. Yok “Araplar da bizi arkadan vurdu!”, vay “Filistinliler geçmişten beridir toprak satıyorlardı!” söylemlerine.

Araplar bizi şimdi de arkamızdan vursa, ki zaten son 10 yılda defaatten tecrübe ettik; dünyada bulunan ve karakteri oturmamış, herhangi bir değer olgusu olmayan her insan gibi Filistinlilerden bir grup halen toprak da satıyor da olsa, bizim için mühim mesele bu değil. Bunlar işin magazin tarafı, kaçış rampalarıdır. Bir sevdayı bunlarla yargılamak isteyenler önce kendi cenahına baksın. Bugün ülkemizde yabancılara yapışan toprak satışlarının ne kadar arttığını öğrensin.

Filistin’e, Kudüs’e, Mescidi Aksa’ya atılan tek bir taşa bile tahammülü olmayan insanlarız biz…

Binlerce masum öldürüldüğü zaman, evleri yıkıldığı zaman, Mescidi Aksa postallarla kirletildiği zaman üç maymunu oynayan bu şaklabanların bugün çıkıp medyada bu söylemlerle gündeme oturmalarını kabul edemiyorum…

Ve yine kendimize kızıyorum, yazık bize.

Artık bizler de içimizdeki Mescidi Aksa davasını yine, yeniden harlamamız gerekiyor.

Gerçekleri bu yüzsüzlerin yaptığından çok daha gür bir ses ve edayla haykırmamız gerekiyor. İcra makamındakileri sıkıştırmamız gerekiyor.

“Seçimi kazandığımız zaman Filistinde havai fişekler patlayacak!” vaadini verenlerle hesaplaşmamız gerekiyor.

Bugün Filistin ve içindeki yiğitler yalnızca kendilerini, Filistin’i, Aksa’yı savunmuyor. Aynı zamanda Müslümanların izzetini ve şerefini de koruyor.

Bize düşen ise şu an için yalnızca dua. Hasta yatağında yatan insanlar gibi. Kuyruğunu bacakları arasına alan kedi misali…

Ama bari bir şey daha yapalım, bu şaklabanlara hadlerini bildirelim.

“Dirensek de öldürüyorlar, direnmesek de öldürüyorlar. Biz direnmeyi seçtik.” Şehit Şeyh Ahmet Yasin.