Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Tarihten Damlalar

Tarihten Damlalar

Tarihî araştırmalarım sırasında karşılaştığım merakla okunacak bilgileri bir araya getirip sizlerin de okumasını faydalı görmemle sunuyorum.
Acaba sizler daha önce bilgi sahibi olabilmiş miydiniz?
***
Müslümanlar ve Kâğıtçılık
Müslüman Araplar'ın İ'la-yı Kelimetullah adına çıktıkları Orta Asya seferleri sırasında, 134 / 751 yılında Semerkant yakınlarında meydana gelen bir savaşta çok sayıda Çinli'yi esir aldıklarını ve daha sonra bunlardan kağıtçılık sanatını öğrendiklerini.,,
Böylece Müslümanların 178 / 794 yılında Bağdat şehrinde dünyanın ikinci büyük kağıt imalathanesini kurduklarını ve daha sonra da kağıt imalatının 900 senesinde Kahire'ye, 1100'de Merakeş'e ve 1144'te de Endülüs'e ulaştığını...
Buradan da Avrupa Hristiyan âlemine geçerek ilk olarak 1268 yılında İtalya'da kâğıt imalathanelerin kurulup üretime geçtiğini... (351
***
Fatih ile Napolyon Arasındaki Fark
Adı dünya tarihindeki büyük kumandanlar arasında anılan Napolyon Bonapart'a, Saint Helena Adası'nda hapis bulunduğu sırada "Kimler büyük adamdır?" diye sormaları üzerine Bonapart'ın Fatih Sultan Mehmed'den bahsederek:
"Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam. 'Niçin?' derseniz, bana pek acı gelen bir gerçeği açıklamam icap eder ki o da şudur..
Ben kılıçla fethettiğim yerleri, hayatta iken geri vermiş bir bedbahtım. O ise, fethettiği yerleri nesilden nesile intikal ettirmenin sırrına ermiş bir bahtiyardır" diyerek bir hakikati ortaya koyduğunu... (353)
***
Uluğ Bey ve Rasathanesi
Büyük İslam astronomu ve devlet adamı Uluğ Bey'in (11394/1449), Semerkant’ta kurmuş olduğu rasathanesinde, yeryüzünün güneş etrafındaki tam devrini yani bir yılı, 365 yeryüzünün güneş gün 6 saat, 9 dakika, 6 saniye olarak hesapladığını...
Aradan asırlar geçip 20. yüzyılın en modern cihazları ile yapılan hesaplarla, Uluğ Bey'in hesapları arasında sadece 58 saniye farkın bulunduğunu... (354)
***
Vah Türkistan
Rusların Türkistan'ı işgal etmesinden önce, ülkede korkunç bir cehalet ve bağnazlığın hüküm sürdüğünü...
Rus saldırganlara karşı ülkesini savunmak için silahlarına sarılanlara karşı:
"Elinizdeki silahlar domuz yağı ile yağlanmıştır. İslam’da domuza da domuz yağına da dokunmak haramdır" diye, milletin silahlarını ellerinden atmalarına sebep olacak akıl almaz fetvalar yayınlandığını... (355)
***
Fatin Rüştü Zorlu'nun Fanatizmi
29 Ağustos 1955'de başlayan Kıbrıs Konferansı öncesin de, Ankara'daki İngiliz Büyükelçiliği'nin Londra'ya gönderdiği raporda, Dışişleri Bakanı Fatin Rüşdü Zorlu hakkında:
1910'da doğdu. İnsafsız ve alaycı, Fakat yetenekli. Türk menfaatlerini korumada, fanatizm derecesinde dikkatli.
Batıcılık kisvesi altında muhtemelen bir yabancı düşmanı ve inatçı bir müzakereci... " diye yazıldığını...
"Türk menfaatlerinin korunmasında fanatizm derecesinde dikkatli..." denilen bu Menderes hükümetinin Dışişleri Bakanı'nı ise bizim, darağacında sallandırarak mükâfatlandırdığımızı(!)... (356)
***
Kasırgadan Seher Yeline
İtalyan şairi Tasse 'nin, Türkleri tanıdıktan sonra, onlar hakkındaki görüşlerini hayranlık içinde:
Deviren, kırıp-döken, silip-süpüren yaman bir kasırgayı seher gibi yumuşatmak mümkün müdür? Korkunç dalgalarını kabarta kabarta yürüyen bir denizi birden sakinleştirmek kabil midir? Yıldırımı güle çevirmek imkânı var mıdır? İnsanlar bu sorulara 'hayır, hayır' demekte tereddüt etmez değil mi? Hâlbuki ben, kasırganın seher yeline, Coşkun denizin sevimli bir göle, yıldırımın güle inkılap ettiğini gördüm. Türk’ten bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk, dost yanında ve silahsız kalmış bir düşmanın karşısında bir seher yelidir, bir güldür" diyerek ifade ettiğini.. (357) )
***
 Abdülhamid Han'da Yerli Sanayi Düşüncesi
Osmanlı Sultanı II. Abdülhamid Han'ın sade olmakla birlikte giyiminin kendine has bir zarafeti olduğunu, hatta yeni elbise giyenlere karşı: "Benimki sizinki kadar şık değil ama, halis Türk malı Hereke kumaşıdır. " diye övündüğünü...
Kendisine bir yabancı firma tarafından yeni çıkartılan otomobillerden biri hediye edileceği zaman, "Ben bozulduğu zaman yedek parçası memleketimize imal edilmeyen makinayı kullanmak istemem." diyerek almayı reddettiğini ve böylece sanayi politikası bakımından hala bugün bile geçerli olabilecek bir görüşü dile getirdiğini...
Fakat hadiselere at gözlüğü ile bakan bazı tarihçilerin Abdülhamid Han'ın bu korumacı metodunu hiç hesaba katmadan, onun, vehimlendiği için arabayı kabul etmediği safsatasını yaydıklarını... (360)
***
Bu günkü köşeye sığabilenleri sundum…
Diğerlerini de, kaynak bilgisi ile gelecek yazıda izleriz inşallah.
***
Sağlık ve esenlik içine sevdiklerinizle yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi