Kürt Gençleri
Hayâtı doğru değerlendirmek doğru davranışların icrâsıyla mümkündür. Doğru davranışlar insanı olumlu yönde kanalize eder. Hayâta olumlu bakış kişileri dâima aktif ve pozitiviteli kılar. Elbette bunun tersinde mümkündür. Yanlış davranışlar çoğunlukla kişilerin hayâtını karartır. Kişiyi olayların hep negatif yönüne odaklar. Olumlu olaylar dahi olumsuz olarak değerlendirilir. Bu hal insana hep kara gözlükler giydirir ve ardından kişiye kara, çirkin, yanlış davranışlar icra ettirir. Kişinin işlediği her yanlış onu diğer yanlışa çeker. Böylece yanlışlar zinciri devam eder gider. Yanlış, kötü, çirkin davranışlar devamlı işlene işlene meydana gelen zararlar, olumsuz davranışlar kişiyi gün gelir o kadar kaplar ki o menfi davranışlar artık kişinin ayrılmaz bir parçası olur. İşte kişiliklerin menfi şekillenmesi bu tarzda meydana gelir.
Şimdi durup dururken ‘Kürt Gençleri’ isimli yazının başlığında bunu niye yazdık. Pek tabiî ki bir sebebi var. Yıllardır bu tarzda yanlış şekillendirilen ‘Kürt Gençleri’nin geldiği korkunç boyutu ortaya koymaktır maksadımız.
Güzel memleketimiz içinde yaşadığı suyunu içtiği, ekmeğini yediği, havasını soluduğu halde bulundukları vatan topraklarını yakan, yıkan, âdeta kana boyayan, attıkları molotoflarla etraflarına ölüm kusan, mevcut yapıları, kamu kuruluşlarını yerle bir eden, kalaşinkoflarla insanları tarayan, roket atarlarla devletin güvenlik birimlerini bombalayan, okulları yakan yine okulları basıp masum öğretmenleri kaçıran, çoluk çocuk, yaşlı genç demeden ölüm saçan bu gençlerin hâli biz büyükleri fazlasıyla endişelendiriyor. Önümüze böylesi negatif bir tablo sunan ‘Kürt Gençleri’nin durumundan ne kadar endişe duyduğumuzu daha önce de belirtmiştik. Memleketine, halkına, bayrağına düşman olan bu onulmaz yanlışları işleyen gençler bizim gençlerimiz olamaz. Türk, Kürt, Azeri, Çerkez, Arap, Alevi, Sünni biz kardeşiz. Kardeş kardeşi vurur mu? Hem de an âdice, en hâince ve en kalleşçe. Bu hangi kitapta yazar? Bütün kutsallar ne için vardır?
Ama maalesef bugün gerçekleştirilen savaşlarda en acımasız ve olmaması gereken şeyler olmaktadır? Bizim örneğimiz böylesi pespâye ve çarpık bir mantık mı olmalı, ecdâdın savaş örnekleri hatırlanmalı? İnsanlık bizim memleketimizde nasıl da bu kadar ucuzladı? En hâince en âdice saldırılarla insanları öldüren, yakan Kürt Gençleri bırakın Türkleri katletmeyi kendi Kürt halkına da ayni zulmü revâ görmekte. Bizim anlayamadığımız bu hak ihlâlleri için kendilerini nasıl yetkili görüyorlar? Onlara bu yetkiyi kim veriyor? Bu genç yaşta bu kadar acımasızlık neden? Aklını kullanarak hakça, dürüstçe, kardeşçe, barış içinde yaşamak varken ki bu yaşam daha akla yatkınken kanlı bir örgütün her kalleşçe isteğine hemen teslim olmak her isteğine evet demek gençlik dinamizmine yaraşır mı? Gençlik vakitleri, isyan ve asîlik duygularının en kabarık olduğu demlerdir. Bu gençler; ‘Ya örgütün her dediğine evet diyeceksin ya da ölümü seçeceksin’ alternatifi içinde niçin kendilerini halkın kurtuluşu için fedâ etmiyorlar. Dağlarda katlandıkları o çileli şartlar yerine vatanı ve halkı adına içindeki cevvalliklerini neden örgütlerinin yaptıkları yanlışlıklarla mücâdele etmeye vermiyorlar? Biliyoruz bu çok zor ama genç zoru başarmalı, kolayı herkes başarır. Bu kadar yanlıklar icra eden bir dâvâ haklı olabilir mi? Masum kanlarıyla hiç zafer gelir mi? Akan günahsız kanlar yerde kalır mı? Bu nasıl çarpık bir mantık!
Kürt olsun Türk olsun gençliğin kin, nefret ve düşmanlık üzerine odaklan(dırıl)ması son derece yanlış bir yapılanmadır. Görünmez mahfillerde, bilinmez mekanlarda, giz merkezlerinde ‘Kürt Gençleri’ni devamlı menfîliğe, olumsuzluğa, negatifliğe yönlendirenler, devlet düşmanlığı aşılayanlar, vurmayı, kırmayı, yıkmayı, öldürmeyi telkin edenler gençler ve vatan adına ne büyük târihi yanlış yapıyorlar! Bu durum ‘Kürt Gençliği’nin geleceği için de ne müthiş bir kayıptır! Küçük yaşlarından bu yana Kürt çocuklarına sürekli Türk düşmanlığı, devlete başkaldırı ve yakma-yıkmaya dayalı pompalanan yalan-yanlış, doğru olmayan fikirlerle âdeta beyinleri yıkanan çocuk yaştaki gençler neticede vurmaya, pusu kurmaya, taramaya, öldürmeye başlıyorlar ve çevrelerini âdeta ateş çemberine döndürüyorlar. Neden? Ne diye? Haklı bir dâvâ asla, asla bu şekilde anlatılamaz. Artık ne yazık ki bu rezil savaşı 8-9-10 yaşındaki o mâsum Kürt çocuklarına kadar indirdiler. Bu kendileri adına korkunç bir bunalımdır. Bu müthiş bir yangındır!
Çocukluğun bahârında misket oynamak varken taşlarla, molotoflarla boğuşan, kalem yerine tabanca tutan güyâ savaş veren (!) o mâsum küçük çocukların psikolojisini bir düşününüz! Sevgi, dostluk, merhamet, yardımlaşma, iyilik, güzellikle ruhların şekillenmesi gerekirken kin, nefret, vurma, kırma, savaşla yoğrulan ruhlardan elbette ki doğru davranışlar gelişmez. Zamanla böylesi gençler, karakterlerine işleyen menfi şeylerin etkisiyle kana doymazlar, hep kötülük işlemeye, etraflarına zarar vermeye çalışırlar. Çünkü onlar küçük yaştan kinle, nefretle, kanla beslendiler. Ruh neyle beslendiyse o doğrultuda davranışlar işler.
Kürt Gençlerini bu hâle getirenler, giz merkezlerinde onları devamlı menfiliğe odaklayanlar çok ama çok büyük bir yanlış yapıyorlar. Hatta hayatlarının en korkunç hatâsını işliyorlar. Gençleri bu endişe veren duruma sokan örgüt ağabeyleri yıllardır birlikte ağlayıp, güldükleri bu memleketin vatan topraklarını berâber paylaştıkları ırkları farklı da olsa kardeşlerine ve devletlerine yaptıkları hâinliğin gün gelip kendilerine dönmeyeceklerini nasıl düşünmezler? İçinde yaşadıkları devleti dâima kötüleyenler, devlete-millete tuzaklar, pusular kuranlar, onları düşman ilân edenler gün gelecek kazdıkları kuyuya kendileri düşeceklerdir. Bundan emin olsunlar. Pusu kurana bir pusu kuran olur, tuzak kurana bir tuzak kuran bulunur.
Günün birinde akıl almaz işkence ve zulümlerle kendi adamlarını örgüte itaate zorlayanlar kurdukları düzen bir bozulmaya görsün o itaatkar ama bir o kadar da kinci, nefretçi, zulümcü üyeleri örgüt efendilerini boğazlayacaklardır. Unutulmasın ki zulümle âbâd olunmaz. Dünya yuvarlaktır. Bir gün tepede olan gün gelir şartlar değişir en alta gelebilir. Örgüt mensuplarının bin bir emek vererek yıllarca yeşerttikleri kin ve nefret tohumları bir gün gelecek kendi tarlalarında yeşerecektir. Tertemiz genç beyinleri vurmayla, kırmayla, yıkmayla, öldürmeyle kirletenler ancak kendi geleceklerini kirletiyorlar. Temiz bir mâziyle temiz bir gelecek elde edilir. Hak-hukuk çiğneyerek, mâsumları acımasızca katlederek, yaşadığı kendisinin de istifâde ettiği, faydalandığı mekanları yakanlar, halkına hâince tuzaklar kuranlar katiyen iflâh olmazlar. Yapılan hiçbir kötülük ne bu dünyâda ne öteler âleminde cevapsız kalmaz. Bu gidiş gidiş değildir.
Ayrıca tüm kötülüklere ve tüm kötülere tuzak bozucu olarak Cenâb-ı Hak yeter. Zirâ Allâhu Azûmüşşan Âli İmran âyet 54’te şöyle buyuruyor: “Tuzak kurdular, Allah’da onların tuzaklarına karşılık verdi; çünkü Allah (istese), herkesten daha iyi tuzak kurar.” Şurası unutulmasın ki Cenâb-ı Allah tuzak kurucuların tuzaklarını başlarına geçiren ve zâlimlerin tuzaklarını dâima alt edendir. ‘Kürt Gençleri’nin geleceğine tuzak kuranlar gün gelecek ayni âkibet kendi başlarına gelecek, kendi kazdıkları kuyuya kendileri düşeceklerdir. Kalın sağlıcakla.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.