Sürü ve taraftarlık..!
Her şey dağılıp gittiğinde…
***
Her şey sonlanıp bittiğinde, köşesinde bir başına yüreklerimizle kalıyoruz…Pişmanlıklarımızı ve hatalarımızı başkalarına yıkarak kirli köşelerimizde “çakma insanlığımızı” parlatacak her türlü argümanı kullanıyoruz… İnsan olmak için gereken gayreti, özveriyi ve kavgayı vermemek için daha ucuz, daha zahmetsiz kimliklere başvuruyoruz…
***
Yalnız kalma korkusu sıkıştırdıkça, dar gönüllerimizi, bir bütünün parçası olma isteği bünyeyi yakıp kavuruyor…
***
Sadece bir bütüne bağlı kalabilmek, yalnızlık hissini yenip, o büyük parçanın gücünü kullanabilmek için bazen, hayatlarımızdan, akıllarımızdan, prensiplerimizden ödün veririz… Beğenmesek de içimize sinmese de, orada olmak, bir bütünün parçası olmak adına varlığımızı inkar ederiz…
***
Ne tuhaftır ki, hayat içinde beğendiklerimiz, arkasından gittiklerimiz ise hep yalnız, kalabalıklardan kaçmış, sürüyle değil tek başına tekin olmayan yerlerde yürümüş insan modelleridir…
***
Farklı olmak istiyorsan, sürüden ayrılman mı lazım ? Sürüde kalarak menzili bile düşünmeden yürümen mi lazım ? Bilemediğim sorular…
***
Adem Seleş’i severim…
***
Temel problemi yazılarında insanlığımıza bağlıyor…
***
İnsan olmanın zorlaştığı, bedelinin ağırlaştığı coğrafyalarda en geçerli alt kimlik “taraftarlık”… diyor... İnsanlığın çakması gibi…
***
İnsan olmadan bir bütünün parçası, taraftarı olduğunuz an, risksiz, bedelsiz, zahmetsiz nimetlere gark(!) oluyorsunuz…
***
Adem Seleş’in cümleleriyle bitirelim yazıyı…
***
“Türkiye'de eğitim sistemi ve toplumsal yapı sebebi ile "insan" olmadan önce taraf olmayı öğreniyoruz. İnsan olmadan önce sağcı, solcu, İslamcı, Müslüman, Ermeni, ulusalcı şu ya da bu partili neyse... O oluyoruz..
***
Üst kimliğimiz "insan" olmadığı içinde ancak "taraftar" oluyoruz… Herkesin mazlumu, mağduru, katili, maktulü ayrı oluyor… Kimse kimsenin insani eyleminde bir araya gelemiyor… Mazluma ya da zalime önce kimliğini soruyor sonra kararımızı veriyoruz...
***
İnsani eylemlerimiz taraftarlığın bir göstergesi olarak paylaşılıyor... Kimliğini sormadan mazluma sahip çıkıp zalimin karşısında durabilirsek barış o zaman kalıcı olur... Suçlayan kadar suçlanana da kulak vermeyi unutmamalıyız...
***
En son olaya bakarak karar vermek de ayrı bir eksikliğimiz… Toplumsal anlamda tam balık hafızası taşıyoruz… Taraftar olduğumuz için bu hafızasızlık işimize geliyor.”