Spor’da gezinti (4)
Dost insan, teknik direktör, spor adamı Mevlüt Ataseven’in eşi Zübeyde Ataseven’in vefatı sevenleri kadar bizleri de derinden üzdü. Merhumeye rahmet, Mevlüt Ataseven ile birlikte tüm Ataseven ailesine, yakınlarına ve dostlarına başsağlığı diler acılarını yürekten paylaşırım. Mekanı Cennet olsun.
xxx
Türk spor basınının duayenlerinden Devrim Sağıroğlu’nu kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz.
Onunla, yıllar önce, TSYD’nin Ankara şubesinin genel kurulunda karşılaşmıştık. 19 Mayıs stadının, kapalı tribün altındaki TSYD’nin küçük salonunda gerçekleştirilen kongrede, o kara yağız, genç, yiğit insan sanırım Milliyet gazetesinde O dönem Milli takımda görev yapan Özkan Sümer’i savunan yazısı nedeniyle eleştirenlere yanıt vermek için çıkmıştı kürsüye ve ağlamaklı bir sesle, heyecanlı bir konuşma yapmıştı. Kendisini yürekten alkışlamıştım, o yazısından ve konuşmasından dolayı.
Yıllar sonra TSYD genel merkez yönetiminde çalıştığı dönemlerde kesişti yollarımız. Seminerlerde çok kez beraber olduk. İşini severek, ciddiyetle yapan, güler yüzlü, sevimli bir insandı.
Ama, artık aramızda yok. Diğer sevdiklerimizle birlikte Devrim Sağıroğlu’nu da ebediyete uğurladık. Mekanı Cennet olsun. Onu asla unutmayacağız.
xxx
Spor Toto Süper ligde Süleyman Seba sezonu geride kaldı. Sırada Hasan Doğan sezonu var.
Hasan Doğan, iyi bir spor adamıydı. Türk futboluna kısa sürede olsa Federasyon Başkanı olarak hizmet verdi. Seba ve Doğan’ı unutmak olası değil.
Ancak, bizde bir alışkanlık var. Nedense birileri öldükten sonra kıymeti bilinir. O kişilerin isimleri aramızdan ayrıldıktan sonra bir yerlere verilir,.
Oysa, Türkiye Futbol Adamları Derneği genel merkez yönetimi bir kaç yıl önce “insanlar yaşarken de anılmalı” diyerek çok iyi bir uygulama başlattı. Türk sporuna hizmet etmiş kişiler neden öldükten sonra anılırlar? Türk futboluna hizmet etmiş bir çok isim var. Yaşayan bu insanların isimleri neden bir yerlere verilerek ebedileştirilmez, bilemiyorum..
İnsanların yaşarken onurlandırılması daha anlamlı değil mi?
xxx
Türkiye Futbol Federasyonu Merkez Hakem Kurulu, geçen sezon hem Zekeriya Alp, hem de Yusuf Namoğlu dönemlerinde bir çok yanlışa ve hataya imza aktı. Özellikle sayın Namoğlu’nun başkan olarak görev yaptığı sürede akıl almaz uygulamalar oldu. Süper lig, genç hakemler bir kenarda bırakılarak bir kaç hakem ile yönetildi adeta.
Merkez Hakem Kurulunun yeni dönem öncesi taze kana ihtiyacı vardı. Dahası, kurul değiştirilmeliydi. Futbol Federasyonu yerinde bir hareketle bunu gerçekleştirdi ve MHK Başkanlığına Kuddusi Müftüoğlu getirildi. Kurul üyeleri de genelde genç ve yeni isimlerden oluştu. Yeni MHK’na başarılar diliyorum. Umarım işler yolunda gider, kazanan Türk futbolu ve hakemliği olur.
Şimdi sırada klasman hakemleri ve gözlemciler kurulunun temizlenmesine geldi. Öyle sanıyorum ki, 10’a yakın hakemin, faal hakemliği sona erecek. Bir çok gözlemci de bırakacak.
Yeni sezonda başarı bekleniyorsa, bunun gerçekleştirilmesi zorunlu oldu.
xxx
İmparator, son günlerde yine gündemde.
Fatih Terim’den bahsediyorum.
Milli maçlar bitmesine rağmen yaz sezonunda da adı anılır oldu sayın Terim’in.
Adana stadında onun ismi olmasına karşın, İstanbul’da da bir stada onun ismi verildi siyasiler tarafından.
Türk futboluna hizmet etmiş başka kimse yok mu?
Fatih Terim Milli takıma ne verdi, milyonlarca dolar para kazanmanın dışında!
Fatih Terim, milli takımların Eylül ayı içerisinde Konya’da Letonya ve Hollanda ile oynayacağı Avrupa kupası eleme maçları öncesi kafası karışmış olmalı ki, tatilini geçirdiği yazlığında köpeklere takmış, bununla da kalmamış olayı haberleştiren gazetecinin işten atılmasına neden olmuş.
Bizde ulusal basının yalancısıyız. Yanlış işler bunlar, imparatora yakışmaz.
İnsan, imparator olmadan önce kendisini sevdirmeli, saydırmalı! Yoksa o lakabın hiç bir önemi kalmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.