Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Şeyhülislam ve Müftilenam Molla Hüsrev Muhammed Efendi -3-

Şeyhülislam ve Müftilenam Molla Hüsrev Muhammed Efendi -3-

Fatih devrinin en meşhur müftülerindendir. Molla Hüsrev, Fatih’in babası II. Sultan Murad devrinden itibaren erdem ve kemaliyle temyiz etti / seçildi. Haydar Herevi hazretlerinden ders gördü.
Bu suretle marifet / ilim, irfan tahsil ettikten sonra uhdesine / sorumluluğuna Edirne’de Şah Melik Medresesi verildi. Bu surede kardeşi de yine Edirne’de Çelebi Medresesi’nin müderrisi idi. Vefatında bu medrese de Molla Hüsrev’e verildi.
Molla Hüsrev Varna Muharebesi’nden evvel (h.832) Kazasker tayin edildi. O tarihten itibaren Osmanlı ordusunun şer’i işleri Molla Hüsrev tarafından hallolundu.
Varna muharebesi, Molla Hüsrev’in hayatının gidişatına icray-ı tesirden hali kalmadı. II. Murad’ın uzleti seçmesi üzerine II. Sultan Muhammed Han Molla Hüsrev’i görevinden almadı, yerinde bıraktı.
Genç Padişah ile Molla Hüsrev arasında samimi bir rabıta (bağ) hâsıl oldu. Molla Hüsrev, bu rabıtanın samimiyetini Padişah’a fedakâr bir şekilde hizmet ederek ispat etti. Varna Muharebesi’nden evvel II. Sultan Muhammed saltanatını pederine terk ederek Manisa’ya gitmeye mecbur olduğu zaman Molla Hüsrev genç Padişah’tan ayrılmadı.
Fatih’in ikinci cülusunda (tahta çıkışında) bu sadakatinin mükâfatını gördü. İstanbul’un fethi, Fatih’in ikbal devri Molla Hüsrev’in kadr u kıymetini yükseltti. İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’ den sonra Molla Hüsrev, İstanbul Kadılığı’nı elde etti (H. 863). Bilahare Galata ve Üsküdar Kadılıkları ile Ayasofya Medresesi de Molla Hüsrev’e ihsan buyruldu.
Fatih Sultan Muhammed, Molla Hüsrev’e son derece iltifat eder, Molla Hüsrev de bu iltifata mağrur olurdu. O derecede ki, düğün ziyafeti cemiyetinde Padişah’ın sağında Molla Kürani’nin, solunda kendisinin oturmasına tahammül edememiş, Son derce kibir ve gururundan dolayı Hazreti Fatih’e gücenerek Bursa’ya çekilip gitmişti.
Hazreti Fatih, Molla Hüsrev’in gönlünü almış, İstanbul’a davet ederek fetva makamı ile aziz kılmıştı.
Fatih, Mola Hüsrev’i çokça takdir ederdi. Molla Hüsrev’den bahis ettiği zaman.
“-Zamanın Ebu Hanife’sidir.” diye Molla hakkında teveccüh ve muhabbeti ibraz ederdi. Molla Hüsrev’ de etvar-ı hakimane / bilge, filozof tavırlar ve dindara yakışır bir tarzda davranışlar sergileyerek, gerek Padişah’ın gerek halkın muhabbetini kazanırdı.
Derse gideceği zaman ahali / halk onun önüne toplanır, Molla Hüsrev’i debdebe ve ihtiram / hürmet ile medreseye kadar götürür, yine o şekilde hanesine getirirdi.
Molla Hüsrev’in, bazı inziva perverane ahvali (*) halkın hoşuna giderdi. Mesela konağında birçok kölesi ve cariyesi (**) varken Molla Hüsrev, bunların hiçbirisini kendi hizmetinde kullanmaz, odasını kendi süpürür mumunu, kandilini kendi yakardı.
Vefatına tarih, (ebced hesabına göre tarih düşürme) “Mate reisülulemai.” (ulemanın reisi öldü.)
(h.885) İstanbul’da vefat etmiş, naşı Bursa’da kendi medresesi civarına defnolunmuştur. Fetva suresi /görev suresi yirmi seneden fazladır.
 Meşhur eserleri: “Şerh u Mutavvel’e ve Telvih’e Haşiye,” Kadı Beyzavi Tefsiri başlangıcına Haşiye, Ta’lîk” “Dürer” “Gurer” “Mergatül- Vusûl” Telhis’e Şerh
………
(*) İnziva, dağdağa-i âlemden çıkılıp bir köşede oturmak, zaviye nişin olmak. Nişin, oturucu, oturan, terkip ile kullanılır: Seccade nişin, medrese nişin gibi.
Uzlet, Müminin, Allah ile baş başa kalıp nefis muhasebesi yapması, ibadet, taat ve zikirle nefsini tezkiye ve terbiye etmesi için tenha bir yere veya tenha bir odaya bir müddet çekilmesine denir.
(**) Köle ve cariye, gayrimüslimler ile yapılan savaşlarda alınan esirlere denir. Kölelik cahiliye devrinin bir müessesedir. İslam dini bu müesseseyi disiplin altına almıştır. Kölenin azat edilmesi için teşvikte bulunmuş ve hukukunu garanti altına almıştır.
Mü’minûn Süresi’nin ilk on bir ayetinde Firdevs’e varis olacak müminlerin özellikleri sıralanmaktadır. Eşler ve cariye konusunda şöyle buyrulmaktadır:
“Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,
Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariçtir. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.
Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar, haddi aşan kimselerdir. (ayetler: 5.6.7)
Bu ayet-i kerimenin tefsirinde Elmalılı şu notu düşer: “Bu ayetin görünen manası, müt’a nikâhının da haram oluşunu ifade eder.”
---------------
Kaynaklar:
İlmiyye Salnamesi, S: 328–329

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi