Ayşe Aslı Duruk

Ayşe Aslı Duruk

Sergi açılışları

Sergi açılışları

Emeğin sergilenişine ve insanların beğenisine sunulmasına karşı, son derece duyarlı ve katılımcı olmak lazım, galiba.
Emekten bahsediyoruz çünkü. Bir daha asla geri dönmeyecek olan zamanı, bir şeyler üretmek uğruna harcamaktan söz ediyoruz. Üstelik, bu harcamayı da, büyük bir itinayla yapmaktan, ardından ortaya çıkacak olan sanat eserini ya da zanaat üretimini, beğeniye ve alkışa tabi tutmaktan bahsediyoruz.
İşin daha çok, sanat boyutundan dem vuracağım bu yazıda, gerçi. Az önce zanaat dediğime bakmayın. Geçen gün katıldığım bir resim sergisi açılışının etkisi ile yazıyorum, bunları. Diyeceğim şu ki, ne kadar ince, hassas ve nazik bir süreçtir, emeğin sergilenişi ve insanların beğenisine sunuluşu. Bu nezakete, yine aynı nezaketle icabet etmeli. Sergilere katılım sağlanmalı!
Bir ressam, sanatı, alkış gördüğü zaman yüreklenip cesaretlenecektir. ‘Kimsenin beğenisini umursamadığını’ söyleyip, ‘yalnızca kendisi için bir şeyler yaptığını’ söyleyenlere de, inanmayın derim. Gereksiz ve yapmacık, biraz kibirli, biraz da şımarıkça bir iştir, böyle sözleri söylemek. Samimi ve dürüst olunsa, “kendi için sanat” diye bir şey, asla uydurulamazdı. Sanatın halk için mi, yoksa, sanat için mi olduğu, her zaman aynı popülerliğiyle tartışıladursun, ben, kendi için sanat ya da “sanatçı için sanat” diye bir kavramın, tartışılacak kadar bile bir kıymetinin olmadığından eminim, en azından.
Ne diyorduk? Geçen gün katıldığım karma resim sergisinin açılışı… Resimlerin asıldığı duvarların yakınlarını, kendilerine mesken tutup, eserlerinin aldığı ilgi ve beğeninin nabzını ölçmeye çalışan ressamlar… Onların duydukları haklı gururu ve heyecanı duydum ben de, tüm kalbimle. Duymak, illa kulakla değil, bazen de kalple olur ya, hani.
İşitmekten bahsetmişken, havada, renkli notalar dans ediyordu, bir de. Müzik, resme çok yakışır zaten, her zaman. Notaların renkleri olduğu kadar, boyaların da tınıları olduğunu, resim yapsın yapmasın, bir çok kişi sezmiştir.
Ressamlar eserlerini üretirken, mana boyutuna; 6. Hissin diyarına karışmış olduklarını hissetmişler midir bilemem ama, duvarlara asılan maddi tabloların içine, sezgiye dair birçok fırça darbesi gizlenmişti. Az önce bahsettiğim havada asılı duran ya da dans eden notalar da, duruma ayrı bir dolgunluk kazandırıp, güzelliği ve estetiği katmerlendirmişti, sanki. Bunları gören ya da duyan, elbette ki sadece ben değilimdir. Serginin kendisi zaten, öyle ihtişamlı, naif ve albeniliydi.
Yazı buraya kadar, belli bir karara ya da örgüye sahip değildi bu arada, biliyorum. Oradan oraya koşup atlayan, soluk soluğa kalmış cümleleri okutmak zorunda kaldım sizlere, değil mi? O halde, bu coşkuyu ve heyecanı hoş görün lütfen. Ve de siz siz olun, sergi açılışlarına icabet edin. Bu, sanatçının, sanatına devam etmesi yolundaki, en etkin motivasyondur, çünkü.
Dedik ya, sanat alkışa tabidir. Nezakete nazikçe cevap verilip, açılışlara katılım sağlanmalı, sözün özü.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ayşe Aslı Duruk Arşivi

Format

31 Ağustos 2024 Cumartesi 06:00
SON YAZILAR