Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

Savunma Sanayi

Savunma Sanayi

Ortadoğu ve yakın coğrafyamızda yaşanan son gelişmeler sebebiyle savunma sanayimizin durumu gündeme geldi. Türkiye’nin henüz milli bir savunma sanayisi yoktur. Türkiye daha çok ABD, Almanya ve İsrail’den silah alıyor. Türkiye, NATO’ya üye olduğu için silah ve teçhizat bakımından onun mevzuatına bağlıdır. NATO’nun mevzuatına göre üye ülkelerin savunma sanayini kurması ve kendi yağıyla kavrulur hale gelmesi mümkün değildir. Tuzla Piyade Okulu’nda askeri öğrenci iken derste subay tankın tarihçesini anlatırken şöyle dedi: “Arkadaşlar, gördüğünüz tankın her bir parçasını NATO’ya bağlı bir ülke üretir, paletlerini bir ülke üretiyorsa karın ve gövde kısmını başka bir ülke üretiyor; biz de şu parçasını üretiyoruz.” Bu sebepten dolayı yarın bir savaş çıktığında bu tankın parçaları ilgili ülkelerden gelmezse bu tankı kullanamazsınız.”
Bu tankın bütün parçalarını kendimiz üretebilmemiz için zihniyet değişikliği şarttır. Zihniyet değişirse sistem, mevzuat ve müfredat değişir. Bunun sonucu Milli Savunma Sanayi’mizin temeli atılmış olur. Kısa zaman içerisinde ihracata başlamış oluruz. Ortadoğu’da, yakın coğrafyamızda ve dünyamızda olumsuz gelişmelere müdahil olmuş oluruz.
Bugün milli savunma sanayine sahip olmadığımız için Ortadoğu ve yakın coğrafyamızda yaşanan gelişmelere NATO gibi müdahil olamıyoruz. İsrail’in insanlık dışı Filistin ablukasını kaldıramıyoruz, Mavi Marmara Gemisi’ne haksız saldırısının hesabını soramıyoruz, bir çatışma anında tankın parçalarını ilgili ülkeler vermedikleri takdirde halimiz nice olur, diyoruz. Bunun için Savunma sanayimiz tekrar gündeme gelmiştir.
NATO ülkesi olmakla güvenliğimizin NATO tarafından ilelebet sağlanacağı anlamı ortaya çıkmaz. Bir gün NATO tarafından topraklarımızın işgal edilmeyeceğini kim garanti edebilir? Her şey olduğu gibi ilelebet devam etmez. NATO’ya üye olmanın bir bedeli vardır; o da işçi ulusu olmaktır. Sanayisini ve savunma sanayisini kuramayan bir ulus işçi ulusu değil de nedir? Allah aşkına. Sana bir tank bile yaptırmıyorlar! Sana bir otomobil bile yaptırmıyorlar! Nükleer enerji kurabiliyor musun? Atom bombası üretebiliyor musun? İşçi ulusçuluğunu kabul eden bir ulus savunma sanayini kurabilir mi?
Başta zihniyet değişmesi gerekir, dedik. Zihniyet değişmeden, sistemi, mevzuatı ve müfredatı değiştiremezsiniz, dolayısıyla savunma sanayini kuramazsınız.
Devrim Arabaları isimli bir film izlemiştim. Bu filimde 27 Mayıs 1960 Darbesi, Milli Birlik Komitesi (MBK) Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin dördüncü cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, (m.10 Haziran 1895 / öl. 14 Eylül 1966 ) Adnan Menderes’in ve arkadaşlarının idam edilmesinin arifesinde şöyle diyor: “Garp kafasıyla otomobil yaptık, şark kafasıyla benzini unuttuk!”
 Filimde otomobil, Türk mühendisleri ve işçileri tarafından yapılıyor, söz konusu Cumhurbaşkanın otomobil ile siyasi bir gövde gösterisi yapması için otomobile alınıyor, bir türlü otomobil çalışmıyor, sebebini sorduğunda “Sayın Cumhurbaşkanım, benzini unuttuk” derler. Cumhurbaşkanı da tarihi siyasi demecini veriyor: “Garp kafasıyla otomobil yaptık, şark kafasıyla benzini unuttuk!”
İşte bu zihniyet değişmedikçe milli sanayimizi kurmamız mümkün değildir; hamasi nutuklarla kendimizi artık aldatmayı bırakalım. Garp kafasıyla sadece işçi ulusu olunduğu ortadadır. Garp kafası bunu ne zaman idrak edecek acaba?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadık Küçükhemek Arşivi