Recep Çınar

Recep Çınar

Poşet savaşları!

Poşet savaşları!

Günlerdir tartışıyoruz...
Geçen sene başladı, bu sene de devam ediyor!
İki kişi bir araya geldi mi, konu belli...
Ne elektrik, ne su, ne doğalgaz, ne odun, ne kömür...
Varsa poşet, yoksa poşet...
Daha doğrusu, marketlerde verilen poşetlerden alınan 25 kuruş...
Vay efendim poşete para mı olurmuş!
Vay efendim, eskiden böyle bir uygulama yokmuş...
Vay efendim, eski köye yeni adet mi gelmiş...
Vay efendim 10 kuruş maliyeti olan poşet, neden 25 kuruşa satılıyor?

Herkes itiraz ediyor...
Herkes bir şeyler söylüyor...
Bir kişinin “tamam, önemli değil” dediğini duymadım...
Alış-veriş yapan herkes mırıldanıyor...
Bazıları sesli, bazıları sessiz...
Sessiz olanlar daha kötü...
Çünkü, içlerinden, yani sessiz olarak, kasiyerin yüzüne karşı, kelime haznelerinde bildikleri kötü ne varsa saydırıyorlar!
Anlayacağınız, markete gidip, alış-veriş yaptıktan sonra, kasiyerin “poşet için ayrıca ücret ödeyeceksiniz” cümlesini duyan, bir anda psikopata bağlıyor!
He valla...
Eskiden yağmur yağdığı zaman kafalara takılan poşet, şimdi poşete takılan kafalara döndü...
Türkiye'de hemen hemen herkes, kafayı poşete takmış durumda...
Bizdeki, yani Türk insanındaki en büyük sıkıntı, hala 1950'lerle yaşamamız...

3-1_880x440.jpg
-Eskiden böyle şeyler yoktu
-Doğrudur...
-Eskiden sinekli bakkal vardı, bugün AVM'ler, marketler var...
-Eskiden at arabaları insan taşırdı, şimdi tramvaylar...
-Eskiden suya para verilmezdi, şimdi su parayla...
-Eskiden su bol, insan azdı, şimdi su az, insan bol...
-Eskiden park yeri çok, araba azdı, şimdi araba çok, park yeri az...
-Eskiden adam çoktu, şimdi adam kılıklı madamdan geçilmiyor!

Yukarıdaki örnekleri uzatabiliriz, ama uzatmanın bir manası yok, çünkü şehirde yaşamanın bir bedeli var...
Bu bedeli de öyle ya da böyle ödemek zorundayız...
Peki, şu olabilir mi?
Eğer, bir hizmet alınıyorsa ya da devlet bir hizmet veriyorsa, vatandaş karşılığını canı yanmadan vermeli, devlette verdiği bu hizmetin karşılığını can yakmadan, gönül kırmadan almalı.
xxx
Bu poşet konusundan faydalananlar da yok değil...
"Reklamın iyisi ya da kötüsü olmaz" diyenler, anında bunu fırsata çeviriyor!
Kimisi el arabasıyla gidiyor markete, kimisi de eşekle...
Ciddi bir meseleyi tiyatroya çevirmekte üstümüze yok!
Durun bakalım, bu "şapka"dan ne tavşanlar,  pardon bu "poşet"ten daha ne trajıkomiklikler çıkacak.
xxx
Bizim Abdullah abimiz var...
“Aboç” namıyla mağrur, Abdullah Savanç...
Kendi halinde, sessiz ve sakin...
Hem devletine, hem de milletine sevdalı, olabildiğince de saygılı bir adamdır...
Geçenlerde toplandık bir yerde, tavşan kanı çay eşliğinde, laflıyoruz...
Bu sohbeti sessiz sessiz dinleyen Abdullah abi, birden sesini yükseltti, boğazındaki damarlar daha bir belirginleşti, ben tam “ne oluyor?” derken, ağzındaki baklayı çıkardı...
"Poşet!" dedi...
Sonra devam etti, “lan oğlum, soğan olmuş şu kadar, patates olmuş bu kadar, kömür almış başını gidiyor, odun desen yanına yaklaşılmıyor, bu millet bütün bunlara gıkını çıkarmıyor,  üç kuruşluk naylon poşet için, neredeyse sokaklara dökülecekler” diyerek, bir çırpıda eteğindeki taşları döktü...
İyice dolmuş belli ki...
Nereden bilelim, bu poşet konusunun içine dert olduğunu...
Başka şeyler de söyledi, ama burada yazılacak gibi değil...
Peki haklı mı?
Bence haklı...
Odun, kömür, su, elektrik, doğalgaz, zeytin, yumurta,  yağ, peynir, yoğurt ve bunlara benzer temel gıda maddelerine yılda kaç kere zam geliyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor, kıçı kırık bir naylon poşete için 25 kuruş istenmiş, neredeyse “savaş” ilan edeceğiz...
Ne (m)illetiz yahu!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Recep Çınar Arşivi