Polisimizin, Yıl Dönüm, Nostalji ve Başarıları
Polis Teşkilatı’nın 166. yıldönümünün yanı sıra, her zaman olduğu gibi bu günlerde daha bir vazife aşkı içinde zaferlere ulaşan polis kardeşlerimizi kutlamış oluyoruz.
Yazarken yıllar öncesine gitti belleğim
O günlerden bu günlere köprü altından çook sular aktı.
Aktı ama bir şey aynen devam etti. Bu bazılarının işine gelmediği için tu-kaka olup yanıltılmalar olmasına rağmen.
Osmanlı Devleti zamanında. Dış Emniyet yani Ulusal Savunma yanında kamu düzeni ve güvenliliğini de beraber yürütülmesi için “Subaşı” ismi ile başlayan teşkilat. Çeşitli isimlerle devamla son olarak “Polis” ismini alan teşkilat dünya gelişmelerini tatbik ederken…
Aslında dün de olan akıl, araştırma ve bulma yöntemini de yeni tekniklerle geliştirmiş olmakta.
“Polis” kardeşlerimiz, bizim güvenliğimiz huzurumuzun sağlanması, hırsızların, dolandırıcıların, katillerin bulunması üzerinde ki çabaları, vazife üstünlüğü içinde olurken…
Kendi canlarını feda etmeyi göze almaları ile bizlere huzur verirken. Aileleri olan eşleri ve çocuklarının “babamız gelecek mi” kuşkusu ile bekleme içinde oluşlarını hiç düşünebiliyor muyuz acaba?
Bırakın normal gün biz huzurla uyurken, onların nöbetleşe geceleri dolaşmalarını.
Şenlikli, bayramlı günlerimiz de çocuklarımızı alarak eğlenceler, Bayram kutlamalarını huzur içinde geçirmemizi sağlamaya çaba gösterirken…
Kendileri çocuklarını alarak, aynı şenliği ve bayram kutlamalarını yapabiliyorlar mı?
Hele terör mezalimi ortamında her an saldırı ve ölümle karşılaşması muhtemel olanların ailelerini bir düşünün!
Onlar çekinmeden bu yolda devamla asla vazife bırakmayı içlerine yedirememektedirler.
Son zamanlarda bazı müessif iyi olmayan olaylara karışanlar derseniz elbet her yönde olduğu gibi yanlışlığa yönelenler bir çuval cevizdeki bir miktar çürük ceviz olma hesabındadırlar.
Bunlar yüzünden tümüne bu gözle değil kahraman vazifeliler olarak bakmalıyız.
Toplumlar binlerce yıl özgürlüksüz yaşayabilmişler, fakat düzensiz ve güvensiz yaşayamamışlardır.
Bu yönden varlıkları geçerli ve isabetli olmakta.
***
Genç nesil bilmeyebilir ama bizim kuşak bu günkü görüntüleri gördükçe, “nereden nereye” demekten kendini alamaz. Bizler yetmiş yıl evvelini biliriz ama daha öncelerini anlatılanlardan, daha da evvelini ise tarihi yazılımlardan öğrenebilmişizdir.
Bu hususta izninizle bir noktaya değinmek isterim! Bizzat göremediğimiz yaşayamadığımız zamanların olaylarını öğrenirken maalesef tuttukları yön veya kişilere hatta iktidarlara göre yanlış veriler yapma neticesi yanılgı içinde de olabilenlerimiz eksik olmamıştır!.
Bu yanlış anlatımlar, günün neslinin yanlış öğrenmesine vesile olurken bilhassa malum medyamız tarafından polise vuranı değil de özenle polisin vuruşunu defalarca göstermesi üzerinde devam edildiği gibi
Geçen yıllarda Ulusallığına gölge düşürebilen ulusal gazetelerden birinde, polisin dün ve bugününü konu ederken..
“Polis öyle bir korku havası vermişlik içinde görülmüş idi ki, ebeveynler yaramazlık yapan çocuklarını korkutmak için “Bak polis amca geliyor…, Seni Polise veririm haaa...” veya “polis amcana söylerim/çağırırım” diyerek susturur hatta uyuturlarmış” anlatımı içinde olabilmekteydi.
Görmediği ama duyduğu veya öğrendiği bir yanlış olguyu hakikatmiş gibi köşesinde yazması hiçte yerinde olmayan düşünce olmuyor muydu?.
Altmışını geçmiş yaşlılara bir sorun. Ebeveynleri, Polisi sevmeyip onu ucube gibi gördükleri ve yaramazlık yapan çocuklarını korkutma için Polisi hiç vesile etmişti mi acaba?
Bizlerin ebeveyn, etraf ve öğretmenlerimiz ise aksine, polis ve bekçi babaların bizim huzurumuz için çalıştıklarını, biz uyurken bizi korumak için geceleri soğuk, yağış demeden sokaklarda devriye gezdiklerini öğretirler bunu aşılarlardı...
Ama 27 Mayıs 1960 gün ve sonrası Hükmiyeti ele geçirenler dahil onları destekleyen siyasiler ve sempazitanları bile olmadık iftiralarla polisi tu-kaka etmekten geri kalmamışlardı
***
Konumuzu değiştirmeyip yaşantım içinde müşahede edebildiğim polis – bekçi olaylarından bir nebzeyi konu etmek isterim.
Zaman zaman bir saç teli, düğme, kumaş, ayakkabı vb. gibi iz üzerinden bir profesyonellik içinde canileri bulup neticeye varan polisimizin zekâ ve başarısını takdir etmekte aciz oluruz.
Bu yeni değil. Yıllar evveli de vardı. 30 yıl kadar evvel Ankara’da ki Emniyet Müdürlüğü koridoruna konan, “Hafta’nın, Ay’ın ve yıl’ın başarılı polisleri”in tablosunu görmüştüm.
Tabloda bir polisin kendi başına, zanlısı bulunamayan olayı. Bir köprü altında bulduğu tek ayakkabı üzerinde durarak ısrarlı tetkik ile bir yıl sonra katili bulduğu anlatılıyordu. Üç yıl önce bir izmariti izleyerek taa Batman’da caniyi ele geçirdikleri gibi.
***
Ya yıllar evvel ne olmuştu? Türkiye’yi 1936’da ziyaret eden İngiltere Kralı Cumhurbaşkanı Atatürk ile boğazda gezerken İngiliz Dışişleri Bakanı kaçamak yapmış kendi başına Taksim ve Beyoğlu’nda gezinmek istemiş.
o zamanın yankesicileri bu güne göre zorla değil. Sizin ruhunuz duymadan cüzdanı yürüten cinsten olanları çoğunlukta. Bunlar için çok anlatımlar olurdu…
Bakan, gezi dönüşü taksiye binip de Dolmabahçe’ye gelip ve inerken cüzdanını arayınca bulamaz!. tabii cüzdanın yürütüldüğünü hayret içinde anlar
Ne ise ki oradaki görevliler yardım ederler ve işlem Türk Polisine duyurulur.
Aradan bir saat geçtikten sonra Komiser gelerek Elçiye cüzdanını içindekilerle eksiksiz olarak takdim eder.
Umutsuzluk içinde yurduna döneceğinin düşüncesinde olan elçi hayretler içinde kalarak,
“Bizim Scotland Yard bile (Londra Emniyet Müdürlüğü’nün dedektif masası.) böyle kısa zamanda bulamaz. Nerede, ne zaman alındığını bile bilmediğim olayı nasıl kısa zamanda çözdünüz? …” diyerek hayretini belirtirken teşekkürler eder ve hayli bir parayı polis yardımlaşmasına vermek ister. İster ama böyle bir teklifi son yıllarda bir polisimizin yaptığı gibi kabullenmezler.
Olay tabii Atatürk ve Kral duyar. Kral da övgüsünü belirtirken Atatürk şöyle der..
“Türk Polisi yakalar. Onun için zamanın bile mefhumu olmaz” diyerek cevaplar.
Bu olayı yıllar öncede yazmıştım. Yazım Google’de yayınlanınca İngiliz Scotland Yard Dergisi’ne de girmiş.
Tabii Emniyet Genel Müdürlüğü dergilerinde de yer almıştı..
Vefakar polis kardeşlerimize tekraren takdirlerimi iletip yıldönümlerini kutlarken, kendi ve ailelerinin de huzur içinde olmalarını dilerim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle…
Yazarken yıllar öncesine gitti belleğim
O günlerden bu günlere köprü altından çook sular aktı.
Aktı ama bir şey aynen devam etti. Bu bazılarının işine gelmediği için tu-kaka olup yanıltılmalar olmasına rağmen.
Osmanlı Devleti zamanında. Dış Emniyet yani Ulusal Savunma yanında kamu düzeni ve güvenliliğini de beraber yürütülmesi için “Subaşı” ismi ile başlayan teşkilat. Çeşitli isimlerle devamla son olarak “Polis” ismini alan teşkilat dünya gelişmelerini tatbik ederken…
Aslında dün de olan akıl, araştırma ve bulma yöntemini de yeni tekniklerle geliştirmiş olmakta.
“Polis” kardeşlerimiz, bizim güvenliğimiz huzurumuzun sağlanması, hırsızların, dolandırıcıların, katillerin bulunması üzerinde ki çabaları, vazife üstünlüğü içinde olurken…
Kendi canlarını feda etmeyi göze almaları ile bizlere huzur verirken. Aileleri olan eşleri ve çocuklarının “babamız gelecek mi” kuşkusu ile bekleme içinde oluşlarını hiç düşünebiliyor muyuz acaba?
Bırakın normal gün biz huzurla uyurken, onların nöbetleşe geceleri dolaşmalarını.
Şenlikli, bayramlı günlerimiz de çocuklarımızı alarak eğlenceler, Bayram kutlamalarını huzur içinde geçirmemizi sağlamaya çaba gösterirken…
Kendileri çocuklarını alarak, aynı şenliği ve bayram kutlamalarını yapabiliyorlar mı?
Hele terör mezalimi ortamında her an saldırı ve ölümle karşılaşması muhtemel olanların ailelerini bir düşünün!
Onlar çekinmeden bu yolda devamla asla vazife bırakmayı içlerine yedirememektedirler.
Son zamanlarda bazı müessif iyi olmayan olaylara karışanlar derseniz elbet her yönde olduğu gibi yanlışlığa yönelenler bir çuval cevizdeki bir miktar çürük ceviz olma hesabındadırlar.
Bunlar yüzünden tümüne bu gözle değil kahraman vazifeliler olarak bakmalıyız.
Toplumlar binlerce yıl özgürlüksüz yaşayabilmişler, fakat düzensiz ve güvensiz yaşayamamışlardır.
Bu yönden varlıkları geçerli ve isabetli olmakta.
***
Genç nesil bilmeyebilir ama bizim kuşak bu günkü görüntüleri gördükçe, “nereden nereye” demekten kendini alamaz. Bizler yetmiş yıl evvelini biliriz ama daha öncelerini anlatılanlardan, daha da evvelini ise tarihi yazılımlardan öğrenebilmişizdir.
Bu hususta izninizle bir noktaya değinmek isterim! Bizzat göremediğimiz yaşayamadığımız zamanların olaylarını öğrenirken maalesef tuttukları yön veya kişilere hatta iktidarlara göre yanlış veriler yapma neticesi yanılgı içinde de olabilenlerimiz eksik olmamıştır!.
Bu yanlış anlatımlar, günün neslinin yanlış öğrenmesine vesile olurken bilhassa malum medyamız tarafından polise vuranı değil de özenle polisin vuruşunu defalarca göstermesi üzerinde devam edildiği gibi
Geçen yıllarda Ulusallığına gölge düşürebilen ulusal gazetelerden birinde, polisin dün ve bugününü konu ederken..
“Polis öyle bir korku havası vermişlik içinde görülmüş idi ki, ebeveynler yaramazlık yapan çocuklarını korkutmak için “Bak polis amca geliyor…, Seni Polise veririm haaa...” veya “polis amcana söylerim/çağırırım” diyerek susturur hatta uyuturlarmış” anlatımı içinde olabilmekteydi.
Görmediği ama duyduğu veya öğrendiği bir yanlış olguyu hakikatmiş gibi köşesinde yazması hiçte yerinde olmayan düşünce olmuyor muydu?.
Altmışını geçmiş yaşlılara bir sorun. Ebeveynleri, Polisi sevmeyip onu ucube gibi gördükleri ve yaramazlık yapan çocuklarını korkutma için Polisi hiç vesile etmişti mi acaba?
Bizlerin ebeveyn, etraf ve öğretmenlerimiz ise aksine, polis ve bekçi babaların bizim huzurumuz için çalıştıklarını, biz uyurken bizi korumak için geceleri soğuk, yağış demeden sokaklarda devriye gezdiklerini öğretirler bunu aşılarlardı...
Ama 27 Mayıs 1960 gün ve sonrası Hükmiyeti ele geçirenler dahil onları destekleyen siyasiler ve sempazitanları bile olmadık iftiralarla polisi tu-kaka etmekten geri kalmamışlardı
***
Konumuzu değiştirmeyip yaşantım içinde müşahede edebildiğim polis – bekçi olaylarından bir nebzeyi konu etmek isterim.
Zaman zaman bir saç teli, düğme, kumaş, ayakkabı vb. gibi iz üzerinden bir profesyonellik içinde canileri bulup neticeye varan polisimizin zekâ ve başarısını takdir etmekte aciz oluruz.
Bu yeni değil. Yıllar evveli de vardı. 30 yıl kadar evvel Ankara’da ki Emniyet Müdürlüğü koridoruna konan, “Hafta’nın, Ay’ın ve yıl’ın başarılı polisleri”in tablosunu görmüştüm.
Tabloda bir polisin kendi başına, zanlısı bulunamayan olayı. Bir köprü altında bulduğu tek ayakkabı üzerinde durarak ısrarlı tetkik ile bir yıl sonra katili bulduğu anlatılıyordu. Üç yıl önce bir izmariti izleyerek taa Batman’da caniyi ele geçirdikleri gibi.
***
Ya yıllar evvel ne olmuştu? Türkiye’yi 1936’da ziyaret eden İngiltere Kralı Cumhurbaşkanı Atatürk ile boğazda gezerken İngiliz Dışişleri Bakanı kaçamak yapmış kendi başına Taksim ve Beyoğlu’nda gezinmek istemiş.
o zamanın yankesicileri bu güne göre zorla değil. Sizin ruhunuz duymadan cüzdanı yürüten cinsten olanları çoğunlukta. Bunlar için çok anlatımlar olurdu…
Bakan, gezi dönüşü taksiye binip de Dolmabahçe’ye gelip ve inerken cüzdanını arayınca bulamaz!. tabii cüzdanın yürütüldüğünü hayret içinde anlar
Ne ise ki oradaki görevliler yardım ederler ve işlem Türk Polisine duyurulur.
Aradan bir saat geçtikten sonra Komiser gelerek Elçiye cüzdanını içindekilerle eksiksiz olarak takdim eder.
Umutsuzluk içinde yurduna döneceğinin düşüncesinde olan elçi hayretler içinde kalarak,
“Bizim Scotland Yard bile (Londra Emniyet Müdürlüğü’nün dedektif masası.) böyle kısa zamanda bulamaz. Nerede, ne zaman alındığını bile bilmediğim olayı nasıl kısa zamanda çözdünüz? …” diyerek hayretini belirtirken teşekkürler eder ve hayli bir parayı polis yardımlaşmasına vermek ister. İster ama böyle bir teklifi son yıllarda bir polisimizin yaptığı gibi kabullenmezler.
Olay tabii Atatürk ve Kral duyar. Kral da övgüsünü belirtirken Atatürk şöyle der..
“Türk Polisi yakalar. Onun için zamanın bile mefhumu olmaz” diyerek cevaplar.
Bu olayı yıllar öncede yazmıştım. Yazım Google’de yayınlanınca İngiliz Scotland Yard Dergisi’ne de girmiş.
Tabii Emniyet Genel Müdürlüğü dergilerinde de yer almıştı..
Vefakar polis kardeşlerimize tekraren takdirlerimi iletip yıldönümlerini kutlarken, kendi ve ailelerinin de huzur içinde olmalarını dilerim.
***
Sağlık ve esenlik içinde sevdiklerinizle yaşam dileklerimle…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.