Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Peygambersiz Kur’an İsteği

Peygambersiz Kur’an İsteği

Kendilerine Kur’an’cılar da denen ve aslında Rasulullah’ın (sav) sahih sünnetine ters davranışlar gösteren daha sonra da Ailesi ve Ashabına (ra) hakaretler eden hariciler ve mutezile mezhebinin günümüzdeki uzantıları olan sapık düşüncelilerin her sözlerine Kur’an ayetleri ile başlamaları sakın sizi aldatmasın.

Kur’an ayetlerini Rasûlullah’a (sav) inzal edildiği asli şekliyle okuyamayan hatta daha ileri giderek asli haliyle Kur’an-ı okumayan, okumaktan imtina edenlerin Kur’ana karşı olan bu sahte davranışları da sizleri aldatmasın.

Şeytanın yeryüzündeki temsilcileri olmaya aday bu güruhun fikir ataları olan hariciler ve mütezililer nasıl tarihte Rasûlullah’a (sav) ve Ashabına (ra) kötü sözler söyleyip hakaret ettilerse bunlarda bu gün atalarını taklîd ederek yine kötü söz söylemekte ve saldırılarda bulunmaktadırlar.

Sözde Kur’an-ı savunmakla birlikte esasen Kur’an ayetlerine Rasulullah’ın (sav) öğretmenliğini ve hayat rehberliğini red ederek diledikleri şekilde mana vermeye kalkışan bu bedbahtların dillerine doladıkları ayetlerden birisi “Biz onu, anlayasınız diye, Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” Şeklinde meallendirilen Yusuf Suresinin 2 ayetidir.

Arap bir topluma onların içinden çıkan ve onların dilini konuşan bir peygamber (sav) aracılığıyla anlamak amacıyla indirilmiş olan Kur’an toplumun her kesiminden insanlarca bir okuyuşta anlaşılan bir Kur’an olarak mı indirilmiştir acaba bu ayete göre?

Hâlbuki ayet Kur’an’ın insanlardan istediği şekilde yani üzerinde dura dura anlaya anlaya okunduğunda tefsirlere yansıdığı şekliyle bu ayet şöyle anlaşılmalıdır:

Kur’an-ı Kerim Rasulullah’ın (sav) filiyle dünyada o zaman diliminde kullanılan herhangi bir lisan ile değil, içinde yaşanılan toplum için en geniş, en açık dil olan Arapça olarak indirilmiştir. İnsanlar Allah’ın (cc) murad ettiği şekliyle Kur’an üzerinde iyi düşünürlerse bu Kitabın ulviyetini, bütününün bir şaheser olarak bütün insanlığa hitap ettiğini görecekler ve tereddütsüz bir iman ile Müslüman olmayı seçeceklerdir. Arap kavmi olarak sizin dilinizle indirilen Kur’an-ı Kerim’in hikmetler içeren bir İlâhi bir kelam olduğunu, asla bir Bunun insan sözü olmadığını, yani eski ve yeni edebiyatçıların, şairlerin sözlerine benzemediğini anlayacaksınız.

Kur’an-ı Rasulullah’ın (sav) talim ettiği bu şekilde anlamak yerine sanki sıradan bi insan sözü imişcesine ve üstelik bir dilden başka bir dile çevrilmiş olmasına yani Arapçadan Türkçeye tercüme edilmiş olmasına rağmen bir tarih kitabı gibi hatta bir roman gibi görerek ben sadece tercümesini okuyarak Allah’ın (cc) muradını anlarım ve uygularım denek kadar büyük bir cehalet örneği olamaz.

Okuduklarını anlamaktan aciz olan bu zihniyet mensupları yukarıda da belirttiğimiz gibi atalarını takip ederek Rasûlullah’a (sav) hakaretlerde bulunmaya devam etmektedirler.

“Seni yol bilmez bulup yola iletmedi mi?” anlamına gelen Duha Suresinin 7. Ayetini ortaya getirerek Rasûlullah’ı (sav) sapıklık içinde olmakla yani Kur’an ayetleri nazil olmadan önceki döneminde sapıklıkla itham eden bu zihniyet Mekke müşrikleri kadar bile kadirşinaslık göstermemekte onların Rasûlullah’a Peygamberlik gelmeden önce insanlar tarafından emin ve güvenilir insan olduğu göz ardı edilmek istenmektedir.

Ebu cehilin torunlarına rahmet okutturacak bir sapkınlıkla Peygamber Efendimiz’i (sav) suçlamaya kalkışan bu kişiler Risâlet verilmeden önce de putperestlikten açık bir şekilde uzak duran bir Peygambere (sav) Mekke'nin ileri gelen putperestlerin bile ileri sürmekten çekindikleri bir ithamda bulunarak ahlâkî üstünlüğüne gölge düşürebileceklerini zan etmektedirler.

Kur’an’da var olan pek çok yete nazaran özellikle Rasulullah’ın (sav) kıyamete kadar sürecek örnekliğini beyan eden ve anlamı “Andolsun ki, Rasûlullah’ta sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar, Allah’ı çok zikredenler için en güzel bir örnek vardır” olan Ahzâb Suresinin 21. Ayetini kendi heva ve hevesleri doğrultusunda tefsir ederek Rasulullah’ı (sav) Rasul Muhammed (sav) ve nebi Muhammed (sav) olmak üzere 2 ye ayırarak, sadece Peygamberimiz’in (sav) Rasullüğüne uymak gerektiğini, Nebiliğine uymak gerekmediğini söyleyecek kadar alçalmışlardır.

Rasulullah’ın (sav) örnekliğini red ettikleri için Namazların vakitlerinin ne olduğu, kaçar rekât oldukları, bayram ve cenaze namazlarının varlıkları ve nasıl kılınacakları, zekât nisabının ne olduğu, orucun ve haccın zamanı ve şartları ile islam hukukunun temel bilgileri konusunda birbirine zıt fikirler ileri süren ve hatta birbirlerini tekfir etmekten dahi çekinmeyen zalimler için yeni bir galiba yeni Ömer (ra) gerekmektedir.

Bütün sahih inançlı Müslümanlar bilirler ki; Kur’an-ı Kerim hiçbir dile, hatta Arapçadan Arapça’ya bile tercüme edilemez. Herhangi bir dildeki bir yazının, bir şiirin bil tam tercümesine imkân yoktur. Ancak izah edilebilir. Bu sebepledir ki, Kur’an-ı Kerim’in manası tercümeden anlaşılmaz. Bir âyetin manasını anlamak demek, Allahü Teâlâ’nın, bu âyette ne demek istediğini anlamak demektir. Bir âyeti kerimenin başka bir dile yapılmış herhangi bir tercümesini okuyan, o tercümeden murad-ı ilahiyi öğrenemez. Tercüme edenin, bilgi derecesine göre sadece kelime karşılığını anlamış olduğunu öğrenir.

Kur’an-ı Kerim’i okumaktan maksad murad-ı ilahiyi anlamak ise insanların kendi görüşlerine göre yaptıkları tercümelerde ayetlere verilen mana, doğru olsa bile, meşru yoldan olmadığı için hata olur, Tercümede mana yanlış ise, sonuç küfür olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi