Siyaset “pis iş” mi?
Siyaset; ülkeyi yönetmek, insanlara hizmet etmek ve faydalı çalışmalar yapmak için çok şerefli bir iş. Ama bazen öyle haberler duyuyoruz ki insan ister istemez bu şerefli işe aynı zamanda çok pis bir iş demekten kendini alamıyor.
İkisi birden nasıl oluyor derseniz, son bir-iki haftalık gelişmelerden rastgele birkaç örnek bunun cevabını vermeye kafi. Ne mi oldu son zamanlarda?
Alın size birbiriyle alakasız 3-5 haber:
Muhafazakar, inançlı, asilzade bir aileden gelen İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş Cumhuriyet Bayramı kutlamaları için uyuşturucu sabıkalısı, adını anmak istemediğim bir “şey”le anlaşmış. Dolmabahçe’deki konser için 1.5 milyon lira, eski parayla 1-2 saaatlik zımbırtı için “bir buçuk trilyon lira” verecekmiş. Hem de bu anlaşma nazla, niyazla Kadir Topbaş’ın rica-minnet yalvarması ve adı geçmeyen şey’in “lütfedip” ikna olarak kabul etmesiyle gerçekleşmiş.
Ben Belediye Başkanı olsam da o 1.5 trilyon parayı değil o şey’e vermek, tam tersine o bana, yani Belediyenin kasasına verecek olsa da bunun karşılığında konser vermek için 40 takla atsaydı yine ben böyle bir anlaşmaya imza atmazdım!
Mehmet Bekaroğlu önce Saadet, sonra Has Parti, sonra tekrar Saadet cenahlarında dolaştıktan sonra Kılıçdaroğlu’nun teklifine dayanamayıp Atatürkçü, İnönücü CHP’ye geçti. Söyleyecek çok şey var ama söylemeye değmez!
Abdullah Gül, kurucusu olduğu AK Parti’de resmen istenmeyen, tehlikeli, cüzzamlı adam muamelesine tabi tutuluyor. Bir zamanların Dışişleri Bakanı, Başbakanı, Cumhurbaşkanı olan kişi daha şimdiden unutulmaya ya da “unutturulmaya” başladı.
Yine AKP kurucularından Dengir Mir Mehmet Fırat, partisinin etkili makamlarında iken her gün övdüğü icraatları bugün yok sayıp son cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyunu Selahattin Demirtaş’a verdikten sonra yaptığı açıklamada önümüzdeki 5-6 ay içinde siyasette dengelerin alt üst olacağını, 3 dönem şartının da etkisiyle AK Parti’de parçalanmalar olabileceğini söylemiş.
Örnekleri çoğaltmak mümkün…
Mesela Hakan Şükür’ün dünü, bugünü,
Mesela Ertuğrul Günay’ın dünü, bugünü,
Mesela zamanın halifesini adil görmeyip, te onun görev teklifini kabul etmediği için zindana atılan, işkence gören İmam-ı Azam’ın adını taşıyan zat-ı muhterem…
Evet. Şimdi tekrar başa dönüp soralım:
Siyaset şerefli bir meslek mi, yoksa pis bir iş mi?
Siz ne derseniz deyin, bana göre siyaset yine de şerefli ve lazım olan bir iş.
Niye mi?
Yağ lekesini yine yağ, benzin lekesini yine benzin çıkarır.
Siyasetin pis işlerini de yine “temiz siyaset” temizler de onun için.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.