Ne ekersen onu biçersin
Kim ne ekerse tarlasına onu biçer. Buğday eken sarımsak toplamaz herhalde. Buğday eken hasat zamânı buğday toplar. Buradan hareketle ömür toprağına iyilik-güzellik-hayır ekenin yıllar sonra bir terslik olmazsa olumlu neticeler aldığı görülür, kötülük eken ise acı sonuçlar elde eder. Zâten acımasız insanlarla dolu acı bir çağ içinde yaşıyoruz. Ömür toprağına kayda değer bir şeyler ekmeyenler başkasında vâr olana göz dikerler. Bu durum nice hak kayıplarına sebep olur. Elbette bu güzel bir netice değildir.
Müslüman insan yanlışlara bigâne kalamaz, istenmeyen vaziyetler ortaya çıktığında; ‘bana bulaşmasın’ diyemez, dememeli. Zirâ gün gelir o mâni olmadığı yanlış kendi kapısına da dayanır. Müslüman herkesin kendisinden ‘emin’ olduğu insan değil midir? Ancak ne zamandır, ‘Müslüman ve terör’ yan yana konduğundan, müminler olarak; ‘Hayır biz öyle değiliz’ diyerek kendimizi ispat derdindeyiz maalesef. Bugünler de geçecektir ama kötülükler gitse, bitse dahi arkada feci izler bırakır.
Târih bize vatanın kutsal olduğunu ve kan pahasına alındığını söyler. Geçmişte bu böyleyken hâlâ bu hakikatin devam ettiğini görüyoruz. Anlaşılan o ki, bu gerçek hiç değişmeyen gerçek olarak kalacaktır. Vatan için can veriyoruz. Bedel ödüyoruz, bedelsizler değersizlerdir. Eğer bugün olduğu gibi vatana cansiperâne hizmet ettiysen halk arkanda oluyor. Hizmet eken sevgi ve fedâkarlık biçiyor. Öyle oturduğun yerden ahkam kesmekle olmuyor vatana hizmet işi. Koşmak, yorulmak, alın teri dökmek gerekiyor. Sonrası gelir, Hakk’ın izni ve inâyetiyle. Tabi ülke yükseldikçe düşmanların gözüne batıyor bu yükseliş. Bizde düşmanın varlığı ülkemiz insanını birbirine daha çok kenetliyor, birlik ve berâberliğe sevk ediyor çok şükür.
Denir ki; ‘komşu komşunun külüne muhtaçtır’ bunu çevirip şöyle de söyleyebiliriz; ‘İnsan insanın muhabbetine muhtaçtır.’ Aslolan gönle girmektir, gönlü yapmaktır. O zaman korkma. Her şey savaşarak olmaz. Şanlı târihimiz gönülleri ihya eden gönül dostlarıyla doludur. İşte ülke olarak da -bilhassa Afrika ülkelerine giderken- insanları sömürmek için değil gönüllerini ihya etmek, onlara öz güven vermek veya ihtiyaç hâlinde aşını, işini onlarla paylaşmakla da olabiliyor. İşte Yunus Emre ne diyor kulak verelim;
Ben gelmedim kavga için
Benim işim sevi için
Dostun evi gönüllerdir.
Gönüller yapmaya geldim.
Ülkemize sığınanlara kol kanat geren insanımıza, devlet adamlarımıza bu yaptıkları hayırlar, dualar olarak minnet ve şükrâne olarak geri dönüyor ve dönecektir. Etme bulma dünyâsında yaşıyoruz. Eden bulur. Zulüm eken unutulmasın ilerleyen yıllarda zulüm biçer. Belki de katmerlisini bile hak eder. Acı birikmişliğinin sonu hesapsız acı ve üzüntüler olabilir. Yine şu söze karşılık gelir bahsettiğimiz hususlar; ‘Rüzgar eken fırtına biçer.’
Şu husus da önemli; bizler millet olarak acılarla yoğrulmuş bir milletiz. Yanı sıra yılmayan, cesur, gözü pek bir milletiz. (Öğünmüş gibi olmasın ama gerçek) Bize yapılan hâinlikler, saldırılar, bölme-parçalama planları bizi daha bir güçlendiriyor. Doğru yolda ilerlediğimizi gösteriyor bu sataşmalar. Düşmanlarımız bizi rehâvete düşmekten alıkoyuyorlar. Devamlı temkinli, dikkatli, teyakkuzda bulunmamızı temin ediyorlar. Bu da bize yarıyor. Yanlış hesap yapanlar yanlış hesaplara kurban gidebiliyorlar.
Haydi hayırlısı...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.