Müslümanların kimlik kaybı
Çağdaş dünyâda, Müslüman kadın ve erkeklere yüklenen imaj onların bedensel ve ruhsal dünyâlarında çok şeyi değiştirmiştir. ‘Siz Müslümanlar şöylesiniz, böylesiniz’ gibi olumsuz yakıştırmalardan kurtulmak için Müslüman insanlar, kendi değerlerinden vaz geçerek farklı bir kimlik ortaya koymuşlardır. Zaman içinde Müslümanlar önce savrularak sonra istenene dönüşerek maalesef o menfi olumsuzlukların kurbânı olmuşlardır. Sonuç olarak kimlik yönüyle içi boşaltılmış sâdece görüntüye mahkum olmuş sözde Müslümanlar (!) türemiştir.
Müslüman olarak fikrinizde, yüreğinizde ve gönlünüzde inançlarınıza, değerlerinize uygun bir hayat şekliniz olmazsa o zaman başkalarının size uygun gördüğü hayat tarzına râzı olur ve bu akışa karşı koyamazsınız. Hatta gün gelir bir vakitler o beğenmediğiniz yanlış akışa kapılıp gidersiniz. Bu sebeple zihnî ve fikrî uyanıklık şarttır. Müslümanlar olarak senelerdir üzerimizde oynanan sinsi oyunların farkında olmak gerekiyor.
Müminler kendi önem verdiklerini bir türlü hayatlarına koyma fırsatı bulamadan hep önlerine dayatılan sunî gündemlerle karşılaşmışlardır. O zaman şu soruları sormak gerekir; Müslümanlar olarak önceliklerimiz nelerdir? Bugün çok çeşitli olumsuzlukların yaşandığı, maddenin öncelendiği bir dünyâda müminler olarak neleri kaybettik ve nasıl toparlanabiliriz? Müslümanların iç dinamiklerini kaybetmelerinin ve kimlik buhrânı yaşamalarının sebepleri ve çâreleri nelerdir?
Asrımızda yoğun bir iman problemiyle muhatabız. Ne yazık ki dînin sağlaması modern hayat üzerinden yapılıyor. Modern hayat şimdiye kadar ne Batıya ne de onu taklit eden insanlara huzur ve mutluluk sunamamıştır. İnsanların ahlâkî seviyelerindeki düşüş, her türlü hakka tecâvüz, adâletsizlik, zulmün her çeşidi artık hat safhadadır. Bu durum insânî değerlerin ayaklar altına alındığını gösteriyor. Böylesi bir karmaşada müminlerin hâli ise yaşantı ve davranışlarıyla ayna gibi ortadadır. Halbuki bir zamanlar; ‘Mümin müminin aynası’ idi. Hâsılı modern hayat ve çağdaş yaşam kültürü insanların ve müminlerin iflahını kesmiş vaziyettedir.
Bugün maddenin hayâtın merkezine oturtulduğu bir dünyâda hep dış âlem yâni zâhiri görüntü ön plandadır. Bu yanlışı hiç sorgulamadan alıp, benimseyip hayâtına koyan Müslümanlar, maalesef zaman içinde güzel hasletlerini bir bir kaybettiler. Meselâ gösteriş tüketimi, kardeşlik bilincimizi zayıflattı. Tüketimi hedef alan hayat, inanç değerlerimizi aşındırdı. Kadınların resmi dâirelerde çalışması, ailede rollerin değişmesi, annenin çocuklarına vakit ayıramaması ve onlara tam da dîni prensiplerin benimsetileceği yaşlarda annenin işyerinde bulunması pek çok problemin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Bu hengâmede müminlerin doğru fikirlerini bozmak adına her türlü fırsat değerlendirildi. İnsanlarımıza hep dış güzellikler telkin edildi, iç âlemler dikkat ardı edildi, önemsenmedi, beslenmedi, ihmal edildi. Gerçek şu ki, görsel medya tahrip etmek istediği şeyleri ‘estetik zevki’ diye ortaya dökerek konuyu çocuk oyuncaklarına kadar indirerek her hususta âdeta bir ‘estetik terörü’ oluşturdu. Yanlış ‘rol-model’ler insanlara altın tepsiler içerisinde takdim edildi. Oysaki yeni nesillere daha doğru faziletli, erdemli bir hayat yaşayan İslam büyükleri rol-modellik yapılmalıydı. Bizler bizi biz yapan kendi dinamiklerimize tutunmalı, vâr olana sâhip çıkmalıydık ve çıkmalıyız da.
Konuya devam edeceğiz inşaALLAH. Hayırlar ve iyilikler yağsın üzerimize…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.