Muhtaç Olduğumuz İki Sevgi: Allah ve Rasûlü Sevgisi
İnsanlığın kurtuluşu, saadet ve selâmeti iki sevgide gizlidir. Bunlar Allah ve peygamber sevgisidir. Bu sevgiden mahrum insanlar, insanlıklarının bile farkında olamazlar. Onlar, azat kabul etmez bir esaretin, onulmaz bir yaranın, ebediyen ışıktan mahrum bir zulmetin mağdurlarıdır. Günümüzde çekilen sıkıntıların en büyük kaynağı da bu sevgisizliktir. Yusuf Dede ne güzel söyler: “Bir sinede kim nur-i muhabbet eseri yok / Zulmettedir ol nur-i Hüda’dan haberi yok.”
Allah ve peygamber sevgisi, insanı insan yapan cevherin ve bütün sevgilerin ana kaynağıdır. Allah ve peygamber sevgisi coşup taşan bir pınar gibidir. “İki zıt bir arada bulunmaz” hükmünce, bu sevginin bulunduğu gönülde kin, nefret ve düşmanlığa yer yoktur.
“Sevgi bir kabiliyet işidir” derler. Gerçekten doğrudur. İnsan aşk derecesinde sevmeye görsün. Neler olur neler. Bazen beşeri sevgiler bile ilâhî sevgiye dönüşüverir. Yalnız, Allah ve Peygamber sevgisinin bir özelliği vardır. Bu sevgi asla karşılıksız ve mükâfatsız kalmaz.
Biz millî musikîsinde bile Allah sevgisini terennüm ve telkin eden, peygamber sevgisini şiirde zirveye ulaştıran bir toplumduk. Günümüzde bu duygu ve anlayıştan çok uzaklaştık
Yılar önce Konya Mûsikî Derneği’nin bir konserinde dikkatimi çeken şarkı sözü şöyle idi:
Geçiyor ömr-ü hazin sadece cânâ diyerek
Döndü Mecnûn’a gönül her gece Leylâ diyerek
Erecek bir gün maksûduna Mevlâ diyerek
Döndü Mecnûn’a gönül her gece Leylâ diyerek
Bu konuda Fuzulî’nin şu iki beyti de ne kadar güzel değil mi?
İlim kesbiyle pâye-i rif’at
Arzû-yi muhâl imiş ancak
Işk imiş ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Bu anlayış ve sevgiden uzaklaşmanın faturası bize çok ağır oldu. Şimdi âdeta insan insanın kurdu gibi. Her gün gazetelere akseden olaylar bunu açıkça ortaya koyuyor.
Sevgi anlatılan değil, yaşanan bir olay. Bunun için sevgiyi anlatmak kolay değil. Hele hele Allah ve peygamber sevgisini… Bunu ancak tadan bilir.
Hacı Veyiszade merhum, “Ben üç yerde kendimi kaybederim” derdi. Bunun birisinin Hz. Peygamberin adının anıldığında olduğunu söylerdi. Bu, insanın kendini kaybedecek kadar nasıl bir sevgi ve anlayış idi, anlatmak mümkün değil.
Bütün bunları neden anlattık? Muzaffer Dereli Hoca’nın yeni çıkan “Allah ve Rasûlü Sevgisi” isimli eseri elimizde… Bu güzel duyguları ilham etti bize.
Muzaffer Dereli Hoca’nın, 168 sayfadan oluşan “Allah ve Rasûlü Sevgisi” isimli eserinde Allah ve peygamber sevgisi son derece güzel bir üslûpla anlatılmış. Kitap muhteva, kapak ve baskı itibariyle mükemmel… İnsan zevkle okuyor. Eserde biri birinden güzel örneklere ve anekdotlara da yer verilmiş.
Eser, “Kutlu Doğum Haftası”na güzel bir armağan olmuş. Muzaffer Dereli Hocaefendi dostumuzu kutluyor ve eseri okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.
Daha böyle nice güzel eserlere…
“Sevgi bir kabiliyet işidir” derler. Gerçekten doğrudur. İnsan aşk derecesinde sevmeye görsün. Neler olur neler. Bazen beşeri sevgiler bile ilâhî sevgiye dönüşüverir. Yalnız, Allah ve Peygamber sevgisinin bir özelliği vardır. Bu sevgi asla karşılıksız ve mükâfatsız kalmaz.
Biz millî musikîsinde bile Allah sevgisini terennüm ve telkin eden, peygamber sevgisini şiirde zirveye ulaştıran bir toplumduk. Günümüzde bu duygu ve anlayıştan çok uzaklaştık
Yılar önce Konya Mûsikî Derneği’nin bir konserinde dikkatimi çeken şarkı sözü şöyle idi:
Geçiyor ömr-ü hazin sadece cânâ diyerek
Döndü Mecnûn’a gönül her gece Leylâ diyerek
Erecek bir gün maksûduna Mevlâ diyerek
Döndü Mecnûn’a gönül her gece Leylâ diyerek
Bu konuda Fuzulî’nin şu iki beyti de ne kadar güzel değil mi?
İlim kesbiyle pâye-i rif’at
Arzû-yi muhâl imiş ancak
Işk imiş ne var âlemde
İlim bir kıyl ü kâl imiş ancak
Bu anlayış ve sevgiden uzaklaşmanın faturası bize çok ağır oldu. Şimdi âdeta insan insanın kurdu gibi. Her gün gazetelere akseden olaylar bunu açıkça ortaya koyuyor.
Sevgi anlatılan değil, yaşanan bir olay. Bunun için sevgiyi anlatmak kolay değil. Hele hele Allah ve peygamber sevgisini… Bunu ancak tadan bilir.
Hacı Veyiszade merhum, “Ben üç yerde kendimi kaybederim” derdi. Bunun birisinin Hz. Peygamberin adının anıldığında olduğunu söylerdi. Bu, insanın kendini kaybedecek kadar nasıl bir sevgi ve anlayış idi, anlatmak mümkün değil.
Bütün bunları neden anlattık? Muzaffer Dereli Hoca’nın yeni çıkan “Allah ve Rasûlü Sevgisi” isimli eseri elimizde… Bu güzel duyguları ilham etti bize.
Muzaffer Dereli Hoca’nın, 168 sayfadan oluşan “Allah ve Rasûlü Sevgisi” isimli eserinde Allah ve peygamber sevgisi son derece güzel bir üslûpla anlatılmış. Kitap muhteva, kapak ve baskı itibariyle mükemmel… İnsan zevkle okuyor. Eserde biri birinden güzel örneklere ve anekdotlara da yer verilmiş.
Eser, “Kutlu Doğum Haftası”na güzel bir armağan olmuş. Muzaffer Dereli Hocaefendi dostumuzu kutluyor ve eseri okuyucularımıza tavsiye ediyoruz.
Daha böyle nice güzel eserlere…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.