Ahmet Güldağ

Ahmet Güldağ

Mevlâna İhtifalinde Dün ve Bugün

Mevlâna İhtifalinde Dün ve Bugün

Şeb-i Arûs’dan, ihtifal’e çevirdiğimiz anma günleri çarşamba akşamı Başbakan ve muhalefet liderlerinin de konuşmasıyla son bulmuş oldu.

Evet, ihtifal yani anma günü son buldu ama bırakın yerel yönetimlerce yapılanları bazı market hatta lokantalar yanında her öne gelenlerin yaptıkları toplantılara kadar düşürdükleri “Semâ” gösterilerinin ciddiyete girip sona ereceğini pek düşünemiyorum.

Gerçi bu hususta geçenlerde bir haber çıktı “Uluorta yerlerde gösteri yapılmasının yasaklandığı” gibi.

İyide sadece bir şehirde o da geçerli olabilirse faydası olacak mı dersiniz.

***

Gerçi bu işlemi tenkit yapmaya da gelmiyor olacak bazı muhteremlerin şimşeğini çekiyoruz ki.

Kaydı mahfuz, internet mail ile ayrı ayrı iki defa tören ve yemeğe davet edilip bunlara icabet etmek isteyince…

Önceki yazımız yayınlanınca düşünceler değişmiş ola ki!.

Dedeman oteline gittiğimde; “Listede isminiz görülmüyor” la karşılaşıverdim.

Davetli olduğumu anlatınca, vazifelinin telefonla hazırlayan ilgiliye sorup aldığı cevap neticesi “Maalesef listede bulunmuyormuşsunuz” oluşumu ile ters yöne çevirtmiş olabiliyorlar.

Bu anlatışımım da, bir yemeğin muhasebesini değil. Bir zihniyetin muhasebesini vurgulamak isterim. Evimde daha güzel yemek de vardı ama davete icabet için gitmiştim.

Gördüğüm liste başlarına girmişler gibi şaşaalı cümleleri, ancak güzel bir işlem yapılmışsa davetsiz de olsam yazacağım gibi, tersi yani davetli olup olumsuzlukları yazmamak prensibim de yıllardır olmadı. Olamaz da!.

***

Önceki yazımda yıllar evveli başlayan ve has diyebileceğimiz Şeb-i Arûs gecesinin yapılışlarından başlangıcını sunmuştum sizlere. Bunun devamı olan kısmını okudukça hayli genişletilmiş olan ve ismi artık “Anma Töreni”ne çevrilen oluşumlarda, esasın nelerle değiştiğini, kendimizi ne hale getirdiğimizi de izlemiş olabileceğiz herhalde.

Evet 1943’de Konya halkevinde ufak bir topluluk ama ilim adamları profesörler yanında Pakistan, Almanya, Fransa gibi dış ülkelerden gelen, Mevlâna âşıklığı yanında onun için hayli eserleri olanların iştirakiyle yapılan Şeb-i Arûs törenleri…

Sadece 17 Aralık yani düğün günü yapılmak üzere 1953’de Belediye Halk sinemasında devam ederken…

Konya Belediyesi’nce ele alınarak 1954’de bugünkü Vakıflar binasının zemin kat köşesindeki nikâh salonunda daha sonra Şahin sinemasında devam etmiş oldu.

O gün için Konya dışından gelenlerinde fazlalaşması üzerine. Konya Turizm Cemiyeti başkanı değerli yazar ve şairlerimizden içi Konya sevgisi ile dolu Sayın Fevzi Halıcı’nın gayretleri ile…

1958’den sonra zamanın binden fazla kişi alan kapalı spor salonuna alınması suretiyle geniş bir kitleye izleme imkânı verilmiş oldu.

Türkiye’de ki çeşitli yerlerde olan Mevlevî ve Mevlâna aşığı semazenler, konuşmacı profesör ve Mutrip heyeti ve bilhassa Rahmetli Kâni Karaca’nın davudî sesiyle naat ve Kur’an okunması yanında aşkla dönen on beş kadar semazenler iştirak etti.

İlk yıl ücretsiz olan ihtifal günü, önce üç sonra on gün evvelinden başladı.

Açış konuşmasından sonra o günde bakan vb. olarak resmi vazifeli ve siyasiler bulunduğu halde bu günkü siyaset adamı başbakan, bakan ve muhalefet giderleri ön planda asla konuşmadılar. Onların yerine ilim adamları konuştu. Keza bir müzisyen ve sanatçının konseri haline de getirmediler.

 Konuşmacılardan sonra Mutrip heyeti naat ve ney müziğini başarı ile sunarken, Karaca’nın okuyuşu izleyenleri derin duygulara gark etmiş olurlardı.

Daha önce de olduğu gibi Semâ başlangıcında da bugünün ve bilhassa Sayın Özhan’ın tahrik edercesine alkış beklemek için eğilmesiyle uğuldayan alkışlar yapılmaz derin bir sessizlik içinde semazenler girerdi

O, aşkla ve ücret bile almayan çoğu yaşlı semazenler bu günkülerin iki elini yukarı kaldırması ile sözde sema yaptıklarının aksine…

Sağ elin omuz üstü yukarıya açılmış avuçla semâ’dan alıp sol elin omuz aşağısına eğik parmaklar aşağı dönük şekilde toprağa verişini anlatan semâ’yı huşu içinde yaparak izleyenleri etkileri içine almış oluyorlardı.

Seyircilerden başı örtülü olmayan yerli ve yabancı hanımefendiler bile başlarını örtmüş huşu içinde izlerlerdi. Kimse kamu alanı falan bilmezdi!.

Evet, öyle idi ama sonra nasıl ve şimdileri neler oluyor gelecek yazıda beraber okuruz inşallah.

***

Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Güldağ Arşivi