Kürtaj ve Sezaryen
Kürtaj, sezaryen, zina, kumar, faiz gibi şer’i hükümlere aykırı bütün fiil ve icraatlar, fert ve toplumumuzu derinden yaralamaktadır. Bu fiil ve icraatlar, yasalarla meşrulaştırıldığı zaman milletimizi daha da derinden yaralamaktadır. Sayın Başbakan’ın, AKP Kadın Kolları 3. Olağan Kongresi'nde kürtajı ve sezaryeni dile getirmesinin sebebi budur. Yakında söz konusu illetleri de dile getireceğine yürekten inanıyorum; çünkü bu illetler Müslüman olan bir milleti tarih sahnesinden siler. Nitekim Sayın Başbakan, söz konusu kongrede şöyle dedi: “Her kürtaj bir cinayettir, Uludere'dir, milletimizi dünya sahnesinden silmek için sinsice bir plandır”
Kadın Dayanışma Vakfı, KESK, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Sayın Başbakan’ın bu sözlerine tepki göstererek şöyle dediler: “Kadının doğurganlığının ve bedeninin, devlet tarafından denetlenmesi, kazanılmış haklarının kısıtlanması ve kürtajın yasaklanması kabul edilemez"
Bu konunun tartışılması yeni bir yasal düzenleme yapılıncaya kadar devam edeceği anlaşılmaktadır. Bu illetlerin tümü ele alınıp insan fıtratı dikkate alınarak yasal düzenlemeler yapılmadığı müddetçe sıkıntılar birbirini takip edecektir. Bu gerçekleşinceye kadar söz konusu hususta yeni bir düzenleme yapılmasında elbette fayda vardır.
Sayın Başbakan’ın sözlerine katılıyorum: Her kürtaj bir cinayettir, sezaryen ise nüfus planlamasının bir parçasıdır. Yani annenin çok çocuk doğurmasını önlemektir. Sezaryen ile çocuk doğuran bir kadına en fazla üç çocuk doğurabilirsin, denilmekte ve bu korku ile annenin bir daha çocuk doğurması engellenmektedir. Anne hayatı gerçekten tehlikede olursa, yapılacak başka bir şey yoksa o zaman sezaryen ile doğumun gerçekleştirilmesinin dinen bir sakıncası yoktur. Karşı olunan husus, nüfusu belirli sayıda tutmak ve para kazanmak maksadıyla yapılan sezaryendir.
Hadisi şeriflere göre, cenin kırk veya kırk beş gün içerisinde teşekkül etmektedir. Dört aydan sonra anne karnındaki cenine melek tarafından ruh üfürülür. Teşekkül etmiş ve ruh üfürülmüş bir cenini aldırmakla dışarıdaki bir insanı öldürmek arsında hiçbir fark yoktur.
Huzeyfe bEsîd’den rivayet edildiğine göre, Rasûlüllah (sas) şöyle buyurmuştur: “Nutfe rahimde kırk yahut kırk beş gecede yerleştikten sonra üzerine melek girer ve:
-'Ya rabbi Şaki mi olacak, said mi?' diye sorar ve bunlar yazılırlarTekrar: 'Ey Rabbim erkek mi olacak yoksa dişi mi?' diye sorar Bunlar da yazılır Ameli, eseri eceli ve rızkı hep yazılır Sonra sayfalar dürülür Artık o sayfalara ne bir ekleme yapılır ne de onlardan bir şey eksiltilir.” (1)
İslam Hukuku’na göre, anne karnındaki cenin sağ doğmak şartıyla dışarıdaki bir insan gibi bütün haklara sahiptir. Bu durumda anne karnındaki çocuğu öldürmek bütün haklarını gasp etmek, demektir. Ayrıca bunun neslini yok etmek, demektir. Bu bir cinayet ve bir Uludere değilse nedir?
Geçim endişesiyle çocukların canına kıymak da doğru değil; çünkü onlarında rızkını veren Allah’tır. Ana baba bir vesiledir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerekten büyük bir suçtur.” (2)
İbni Haldûn’a göre, iş gücü nüfusla orantılıdır. Nüfus arttıkça iş gücü artar, azaldıkça iş gücü azalır. Buna örnek olarak ABD, Rusya ve Çin gibi nüfusu yoğun ülkeleri verebiliriz. Çin’e bakın. Bu gün ekonomik bakımından dünyanın en güçlü ülkelerinden biridir.
Zinadan hâsıl olan anne karnındaki ceninin de canına kıymak doğru değil. Çocuğun bir suçu yok, suç annenindir. Anne tecavüze uğramış ise annenin de bir suçu yoktur, dolayısıyla çocuğu doğurması gerekir. Suçlu olan tecavüzcüdür, o cezalandırılmalıdır.
Kadının bedeni ve doğurganlığı sadece kadını ilgilendirmez, kocasını ve devleti de ilgilendirir. Kadın isterse çocuk yapması, isterse yapmaması, isterse aldırması bir hak değil, başıboşluktur. Kendine ve karnındaki cenine ve içinde yaşadığı topluma karşı bir saygısızlıktır. Allah’ın (c.c.), kadını ve erkeği yaratmasının sebebi, neslin devamını sağlamaktır. Kürtaj ve sezaryenin yasaklanmasıyla yalnız neslin çoğalması sağlanmış olmayacak, zina da büyük ölçüde önlenmiş olacaktır.
Yukarıda dediğim gibi, bu illetlerin tümü ele alınıp insan fıtratı dikkate alınarak yasal düzenlemeler yapılmadığı müddetçe sıkıntılar birbirini takip edecektir. İnşallah bir gün bu da gerçekleşecektir. Belki yarın, belki yarından da yakın. Allah’tan ümit kesilmez.
-------------------------
Kaynaklar
1- Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi, Ahmed Davudoğlu, C:10,s.614–615
2- İsrâ:31
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.