Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Kur’ancıların nefreti

Kur’ancıların nefreti

Kur’anı Kerimi Rasulullahın(sav) açıklamaları hilafına, nüzul sebepleri haricinde ve sadece kendi heva hevesleri doğrultusunda tevil ettikleri, Allah(cc) Rasulü Hz. Peygamberimiz(sav)in sahih sünnet ve hadislerini red ettikleri yetmiyormuş gibi, onları bize kadar ulaştıran Sahabe(ra) ile Selefimize(ra) iftira ettikleri için Kuraniyyun denen sapkın güruhun sünnet ehli Müslümanlara olan nefretlerinin sebebini anlatmaya çalışacağız.

Kısaca sahih Hadis ve sünnet inkârcıları diyeceğimiz bu sapmış ve sapıtmış güruhun Sahabei Kiram Hazeratından(ra) başlamak üzere Tabiinden(ra) günümüze gelinceye kadar gelip geçen tüm âlimlere olan nefretlerinin esas sebebi Rasûlullah’a(sav) olan açıklayamadıkları nefretleridir.

Çünkü Kur’anı Kerimi kendi istekleri doğrultusunda değiştiremeyeceklerini kesin olarak anlayan bu güruh, ayeti kerimeleri kendi heva ve hevesleri doğrultusunda anlayıp, anlamlandırmalarının, yorumlayabilmelerinin önünde en büyük engel olarak Allah(cc) Rasûlünü(sav) ve onun eğittiği sahabelerini(ra) gördükleri için nefretlerini sahabe üzerinden Rasûlullah’a(sav) yöneltmiş olmaktadırlar.

Rasulullah(sav) Medine toplumunda çok kısa sayılabilecek bir zamanda Ashabını(ra) eğitmiş olmasaydı, insanların Kur’anı Kerimi de diğer muharref ilahi kitaplar gibi farklı farklı anlamlandırmak mümkün olabilecekti.

Bu imkânın ellerinden peşinen alınmış olması nedeniyle, Sahih Sünnet ve Hadisi Şeriflerin kaynağı olan Rasûlullah’a(sav), bize eksiksiz bir şekilde aktardıkları içinde Sahabe Efendilerimize(ra) düşmanlık etmekte ve iftiralar yapmaktadırlar. 

Hemen her tartışmanın başında veya sonunda Rasulullahın(sav) Ashabının(ra) bize aktardığı sahih hadisleri tedvin eden Buhari’yi(ra) ve Müslim’i(ra) yalancı ve iftiracı olarak yaftalamaya kalkışmaları, ya da açık ayeti kerime hükümlerine rağmen Buhari’yi(ra) ve Müslim’i(ra) bırak, Rasule(sav) itaatten Buhari ve Müslim’e(ra) itaati mi anlıyorsun gibi kelime oyunlarıyla insanları kandırmaya, iğfal etmeye çalışmalarının nedeni bundandır.

Asrısaadette ki münafıkların davranışları da tıpkı böyleydi.

Onlar da Allah’ın(cc) ayetlerini Rasulullahın(sav) yanına gidip dinliyorlar, sonra yanından ayrılırken veya ayrıldıktan sonra kendi aralarında onunla(sav) dalga geçiyorlar, onun(sav) emirlerine uymuyorlar ve verdiği hükümlerine razı olmuyorlardı.

Oysa henüz ortada ne İmam Buhari(ra) ne de İmam Müslim(ra) gibi hadis tedvin eden âlimler yokken de Sahabe Efendilerimiz(ra), Kuranı kerimin "Rasule itaat edin" şeklindeki ayetleri inzal oldukça Rasûlullah’ın yanına gidip onun ayeti kerimeler hakkındaki açıklamalarını dinliyorlar, uygulamalarını öğreniyorlar, hükmüne razı oluyorlar ve yanından ayrıldıktan sonra da orada bulunmayan kardeşlerine(ra) öğretmeye çalışıyorlardı.

Sünnet kelimesinin kural, yol, yöntem ve değişmeyen adet demek olduğunu kabul etmelerine rağmen, Kur’anda geçen kavram yalnızca Allah’ın(cc) kuralları demek olan Sünnetullah’tır, bu sebeple de Sünneti Resulullah(sav) diye bir kavram mümkün değildir gibi ahmakça  bir iddiada bulunan bu cahil cühela güruhu, Kur’anın hayata doğru uygulanması gayreti olan Rasulullahın(sav) beşeri bir örnekliğini, sırf kinlerinden dolayı red etme yolunu seçmektedirler.

Veladetinden Nübüvvetine, Nübüvvetinden İrtihaline kadar ilahi bir gözetim altında olan, vahiyle müşerref olmadan önce de emin olarak tanınan, risaleti itibariyle ise vahiyle korunarak en küçük yanılgı sayılabilecek hataları bile düzeltilerek bizlerin uyması gereken en güzel örnek “Üsvetün Hasenetün” olarak gösterilen Allah(cc) Rasulüne(sav) Peygamberliğinden önce dalalette idi diyecek kadar aşağılaşan bu zihniyet sünneti inkâr etmekle, esasında Kuranı kerimi inkâr etmiş olmaktadır.

Peygamber Efendimizin(sav) sadece Kitab'ı öğretmediğini, Hikmeti ve bilmediklerimizi de öğrettiğini gösteren ayeti kerimeyi göz ardı ederek sünnet hadis değildir, hadisler korunmamıştır, bağlayıcı olmayan zannî delillerdir diyerek Hz. Peygamberi(sav) devre dışı bırakarak Müslümanları örneksizi öğreticisiz bırakmaya çalışan, yeryüzündeki insan sayısınca din ve her bir insanın farklı anlayışı sayısınca ibadet ortaya çıkarmaya çalışan bu ahmaklar topluluğu, Allah’a(cc) itaatin Hz. Peygamber’e(sav) itaat, Hz. Peygamber’e(sav) itaatin de Allah’a(cc) itaat olduğunu unutmuş gözükmektedirler.

 

Hâlbuki gerçek şudur:  Mütevatiren (kesinlik üzere) bize ulaşan Sünnetler farzların pratiğidir ve bağlayıcı özelliğe sahiptirler. Sahih hadislerin çoğunluğu ise, Hz. Peygamber(sav) in sünnetlerinin dilden dile aktarılan şeklinin bizlere yazılı olarak aktarılmış halidir.

 

Kur’anı Kerimi örneklendirerek hayata uygulayan Rasulullahın(sav) kendisinin ve gösterdiği farz ile nafile ibadetlerin yok sayıldığı yoklar silsilesi üzerinde kurulan bir akide, ne kadar iyi niyetle başlamış olursa olsun, istikameti de akıbeti de bozuk olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Süleyman Küçük Arşivi