Süleyman Küçük

Süleyman Küçük

Kur’ancıların güç zehirlenmesi

Kur’ancıların güç zehirlenmesi

Güç zehirlenmesi bir doktorun tabiriyle, kişilerden kurumlara kadar insanın içinde bulunduğu, elde ettiği bir gücü veya birden çok konumu kendi bilgi ve tecrübesinden daha şişkin egosu nedeni ile diğer insanlara karşı tahakküm seviyesinde kullanmasıdır.

Veya bir diğer tabirle güç zehirlenmesi, Has bel kader ve hiçbir şekilde hak etmemesine rağmen sadece ortada güç sahibi olanların güçlerini bir şekilde kaybetmeleri üzerine sahipsiz kalan güç kaynaklarına sahip olmuş kişinin ele geçirdiği gücün etkisiyle çevresinden başlamak üzere insanları hiçe sayması, önemsiz görmesi ve sonucunda da işine gelmeyen fikirleri ve kişileri yok etmek şeklinde tezahür eden bozuk bir ruh halidir.  

Güç zehirlenmesi para ve iktidardan kaynaklanan bir kibirden oluşabileceği gibi, kişinin kendisinde var olduğunu vehmettiği bir bilgi veya bir özellik nedeniyle doğan bir vicdan tutulmasından da kaynaklanabilmektedir.

Güç zehirlenmesinin başladığı görülen kişi önce kendisi gibi düşünenleri, sonrada farklı düşünenleri üzer.

Bu üzüntünün temel kaynağı doğru bilginin sadece kendi yanındaki bilgi olduğuna inanıp istişareye ihtiyaç duymaması yani kendi düşüncesine muhalefet edilmesine tahammül edememesidir.

Güç zehirlenmesinde son aşama ise engellenmediği takdirde gücü elinde tutan kişinin yakın çevre de dâhil olmak üzere potansiyel rakip olarak gördüğü diğer kişileri ezmeye çalışmasıdır.

Güç zehirlenmesine duçar olmuş kişiler genellikle ruhi ve ahlaki yozlaşma yaşayarak adeta bir kibir abidesi haline geliyor ve yaptıkları hataları dahi göremiyorlar.

Hatta bu zehirlenmeye maruz kalmış kişiler öylesine gerçekleri göremez bir hale geliyorlar ki; kendi çevrelerindeki dostlarından gelen uyarıları bile anlamıyorlar anlamak istemiyorlar.

Gayet iyi niyetle söylenmiş her sözü ve her yapılmış her uyarıyı kendilerini tenkit amacıyla yapılmış zan ederek bunu kendisi için bir kazanç kapısı haline getirerek bundan menfaat elde etmeye çalışıyor ve bunu da bakın sadece ben tenkit ediliyorum havasında ifade ediyorlar.

Kendi çevreleri dışında yer alan insanların yaptıkları uyarı ve tenkitleri ise farklı düşüncelerdeki insanlardaki fikir ayrılıklarını gündemde öne çıkarmak suretiyle küçümsüyor ve hatta onları alaycı ifadelerle tahkir ediyorlar.

Konuşmalarından yazılarına kadar, kendilerini layüsel görerek edep ve hayâdan müstağni olduğunu zan eden bu mütekebbir ve mağrur muhteris kişiler, Türkiye’deki pek çok insanın bir tarafa ait olma heyecanlarını veya güçlüden yana olma şeklinde ifade edilebilecek güce tapınma meraklarını elindeki medyanın da gücünü kullanarak tahrik etmek şekliyle güçlerini pekiştirmek istemektedirler.

Televizyonlarda milletin Müslümanlığı ile aday edip tahkir edenlerden tutun da, naslarla hüküm altına alınan ibadetlerimizi değiştirmeye kadar varanlar oldu.

Gazete köşelerinde yer alanlar ise dün yazdıkları ile bugün yazdıkları arasındaki zıtlığı bile göremediler yaşadıkları zehirlenmenin boyutları nedeniyle.

Sizler de bu şekilde güç zehirlenmesi yaşayanlardan kimini televizyonlarda, kimini gazete köşelerinde görmüş olmalısınız.

Bu şekilde güç zehirlenmesi yaşayanların son zamanlarda öne çıkanları son 10 yılda Müslümanların gündemine Kur’an Müslümanlığı adı altına girenler olmuştur.

Art niyetli olup olmadıkları bir yana, doğru dürüst bilmedikleri artık tamamen ortaya çıkan kırık dökük arapçalarıyla Kur’an tercüme etmeye çalışanların düştükleri hatalar ve garabet, Mezhep İmamlarımızdan Cennetmekân Sultan II. Abdülhamid Han’a varıncaya kadar selefimize yaptığı hakaretlerden daha büyük olmuştur.

Küçükten büyüğe doğru kişilerden başlamak üzere tarikat, cemaat, parti, kurum, iktidar ve devlet fark etmeden bir defa zehirlenmeye maruz kalan kişi artık iflah olmuyor ve bu netameli hastalıktan kurtulamıyorlar.

Diğer taraftan işin vahim olan tarafı, güç zehirlenmesine maruz kalanların da tedavi kabul etmek gibi bir niyetleri yok.

Çünkü maalesef bu ülkede Güç zehirlenmesinin tedavisi yok. Bu sistem ve bu alışkanlıklar devam ettiği sürece uzun bir müddet daha da çare bulunacağa benzemiyor.

Bunu önlemenin tek yolu, felsefecisinden sosyoloğuna, iktisatçısından kimyagerine kadar her önüne gelenin ben böyle anlıyorum diyerek Kur’an Meali yazmasına bir son verilmesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Süleyman Küçük Arşivi