Kelimeler ve kültür seviyemiz
Günlük hayatta öyle yanlış kelime kullanımı var ki sormayın gitsin. En okumuş yazmışlar bile korkunç yanlışlara imza atıyorlar. Bugün Öğretmenler Günü. İmza sahibini söylemiyeceğim ama masamda “çok üst düzeyden” bir Öğretmenler Günü davetiyesi var, orada bile yanlış görmek bir hayli üzücü.
Geçen gün Cumhurbaşkanı Küba’ya cami yapmaktan bahsetti. Milletvekilleri dahil “Küba” ile “Kuba” arasındaki farkı bilmeyenler sırıttı. “Küba” Amerika kıtasında bir ülke, “Kuba” ise Medine’de Hicretle beraber yapılan ilk caminin bulunduğu yerdi.
Adam inşaat, yıkım, kazı, moloz işleriyle uğraşır, dükkanına bir tabela asar “Harfiyat” işleri yapılır, der. “Harfiyat” demek, harfler yani A-B-C… demektir. Adamın yaptığı işle bu kelimenin alakası yoktur. Doğrusu “Hafriyat” olacaktır.
Kamyonlarda, sünnet çocuğu şapkalarında, bolca gördüğümüz bir kelimedir ama çoğu yerde yanlış yazar: “Maaşallah” olarak gördüğümüz kelimenin aslı “Maşaallah” olacaktır. Halk arasında “Maşşallah” denmesi ise farklı bir konu tabi.
Davetiyelerde gördüğümüz çokça yapılan bir yanlış: Düğün sahipleri dostlarını çağırırken, “Teşrifinizle onur duyacağız” derler. Zaten “Teşrif” ile “Onur duymak” aynı manayadır. “Teşrifinizi bekleriz” veya “İştirakinizden onur duyarız” dense mesele yok. Yine aynı kelime “Düğünümüze teşrifiniz…” şeklinde “e” harfi ile yanlış olarak kullanılır. Onun da doğrusu “Düğünümüzü teşrifiniz…” olacaktır.
Cenaze namazına çağrılırken “İkindi namazına müteakiben…” şeklinde telaffuz edilen cümlenin doğrusu “İkindi namazını müteakiben” olacak. Bir harften ne mi çıkar derseniz, “müteakiben” kelimesi “sonra, arkasından” demektir. Buna göre “İkindi namazına sonra” veya “İkindi namazına arkasından” sözü doğru mu, yanlış mı ona göre bir harfin ne kadar önemli olduğunu görün.
Hacılarımız güzel hatıraları anlatırken tabiri caizse o mübarek kelimelerin içine eder. “Cebel-i Arafat Dağı’na çıktık” ya da “Babü’s-Selam Kapısı’ndan girdik” gibi cümleleri çok duymuşsunuzdur. Halbuki Cebel “Dağ” demek, Bab ise “Kapı” demektir. Bunu diyen hacılar “Arafat Dağı Dağı’na çıktık” veya “Selam Kapısı Kapısı’ndan girdik” gibi komik bir laf etmiş oluyorlar.
Doğru olarak ne mi diyecekler? Bir değil iki tane doğru cevap veriyim size. Ya “Cebel-i Arafat’a çıktık” veya “Babü’s-Selam’dan girdik” derlerse ya da “Arafat Dağı’na çıktık” veya “Selam Kapısı’ndan girdik” derlerse doğru bir laf etmiş olurlar.
Tarsus’a gidip ziyaret yapanlar “Ashab-ı Keyf”e mi yoksa “Ashab-ı Kehf”e mi gittiler bilmem.
Buna benzer şu “Nüans farkı” sözü de okumuş-okumamış halkın yüzde seksen-doksanının yaptığı bir yanlış. Çok bilmiş edasıyla “İki mesele arasında nüans farkı var” diyenler var ya, ne o iki meseleyi bilirler, ne de iki mesele arasındaki farkı. Güzel kardeşim önce “Fark” ile “Nüans” arasında fazla bir fark olmadığını fark et, ondan sonra konuş ta biz de senin kim olduğunu fark edelim.
Bunun gibi “Hakim, Hekim ve Hakem” , “Tanzim ve Tazmin” , “Edebi ve Ebedi” , “Asgari ve Askeri” , “Arz ve Rica”…şeklinde hep karıştırılan nice kelimeler var ki insanlar bir kelimeyi kullanış şekliyle kültür seviyelerini ortaya koyuyorlar.
Hoş, toplumun çoğunun da seviyesi bu yazanlardan farklı olmayınca doğru-yanlış araya kaynayıp gidiyor ama “bilenler biliyor.” O bilenlere göre bazen bırak bir kelime veya harfi, bir nokta bile “Göz”ü “Kör” eder. Bu ifade ile ne demek istediğimi anlamadıysanız ben ne diyim size, gidin biraz Osmanlıca dersi alın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.