Konyaspor, Harun Aydın ve kombine biletler
Öyle görünüyor ki, Konyaspor’u önümüzdeki sezon hem “ekonomik” hem “kadro” hem de “ilgisizlik” anlamında büyük sıkıntılar bekliyor… Elim varmıyor ama, aklım bu takımın ciddi ciddi kabus göreceğini söylüyor…Çünkü, kime sorarsanız, özellikle yeni transferlerle ilgili “bu takım uçar kaçar” diyen bir kişi yok…
Bahattin Karapınar ve bazı yöneticiler hariç…
Şimdi…
Bank Asya’dan gelen Karabük, Buca ve Konyaspor’a, Manisa, Sivas ve Kasımpaşa’yı da eklersek, 2010-2011 sezonunun figüranlarının fotoğrafını net bir şekilde görmüş oluruz… Bu takımların içerisinde bugün itibarıyla zincirin en zayıf halkası Konyaspor görünüyor…
Konyaspor’u yönetenler, özellikle kadro konusunda riske girmezler de, alınması planlanan iki forvet oyuncusu ile transfere nokta koymayı düşünürlerse, Konyaspor, geçen sezon ki Denizlispor’un durumuna düşer…
Açıkçası bu oyuncu topluluğu ile yeşil-beyazlı temsilcimiz, ne uçar ne de kaçar… Ama Bahattin Karapınar mı, Ziya Doğan mı, hangisi önce uçar, hangisi önce kaçar bilemem…
Ne gamlı baykuşum ne de felaket tellalıyım…
Futbol doğrularım bana bunu söyletiyor…
HARUN AYDIN
Kendisini ilk kez gördüm… Genç, dinamik, girişimci… Giyimi kuşamı, oturup kalkışı, duruşu ve söylemiyle Konyalı… Sohbet ettiği insanlara ve muhataplara “işte bu şehrin öz evladı” dedirten biri…
Harun Aydın’dan bahsediyorum…
Konyaspor başkan yardımcısından…
Karşısındakine saygılı bir mesafe üreten, nezaketen telkin eden zarif bir sanayici… Kendine ve şehrine yapılacak yanlışlara, bayağı müdahalelere kapalı bir Konya çocuğu… Konya’nın bir “marka” olduğunun da en ateşli savunucusu… Sporla ilgisi, Konyaspor’da yönetici olması, dahası futbol oynaması artılarından sadece birkaçı…
Ayrıca da doğruları “söyleyen” ve “konuşan” bir yapıya sahip… Onun söylemi “söylenip de söyleyemediğimiz” ama bizim ve birçoğumuzun kalbinin tam merkezinden geçenidir…
Mesela “Ömer Atiker” dedi…
“Bırakın Konya’yı, 3 büyükler de dahil, Anadolu kulüplerinde hiçbir yönetici Atiker ailesi gibi ya da Ömer Atiker gibi riske girmez, fedakarlık yapmaz… Ben de dahil, hiç kimse Ömer Atiker’in yaptığı güzelliği yapmaz, yapamaz” diyerek de, bedeninde kompleksiz bir yürek taşıdığını gösterdi…
Konyaspor’daki meselelere “gerçekçi” yaklaşması, “samimi”yetini de ortaya koydu… Asla “eyyam” yapmaması da, karşısındaki insanı inandırması da özelliklerinden birkaçı olsa gerek…
Kısa, ama yararlı bir fikir-alışverişi yaptık…
Kısacası, o bir ses, bir söylem, ufku geniş ve medeni bir cesaret örneği… İnşallah Bahattin Karapınar değirmeni, diğerleri gibi onu da öğütmez…
Dedim ya, kısa, ama öz konuştuk!
Konuşmalarımızın bazılarını da sansürleyerek yazdık…
“Deve’nin üstündeki adamı it dalamasın” diye de kendimizce tedbir aldık.
KOMBİNELER
Harun Aydın’dan bahsetmişken, kombine meselesine değinmemek olmaz… Ekonomik olarak dibe vurmuş, televizyon gelirlerinin dışında kasasına tek kuruş girmeyen Konyaspor’da, kombine fiyatlarının belirlenmesine rağmen, şehirde yaprak kıpırdamaması da ayrı bir talihsizlik, talihsizlikten öte tam bir nemelazımcılık…
Daha önceki sezonlarda da yazmış, yazmaktan öte haykırmıştık… “Konyaspor’luyum” diyen herkes için “kulübün ürünlerinden almak bir sorumluluk” demiştik… “Aynı şeyler kombine almak için de geçerlidir” diyerek, kulübün bu sahipsizliği hak etmediğinin altını çizmiştik…
Gelinen noktaya bakıldığı zaman, şehir bu konuda yine “üç maymun”u oynamaya devam ediyor… Ben yine tekrarlayacağım; kombine almak bir görevdir, mecburiyettir, şehri sevmektir…
“Hangi futbolcuyu izlemek için kombine alayım” diye düşünebilir, Bağdat’tan Basra’ya kadar haklı olabilirsiniz… O ayrı bir şey… Ama unutmayın ki, biz maçlara beğendiğimiz ya da beğenmediğimiz futbolcular için değil, bu şehrin “vizyon”u, bu şehrin “dünya’ya açılan penceresi” Konyaspor için gidiyoruz…
Konyasporlu olduğumuz için kombine almalı ve çorbada tuz olmalıyız…
Sorumlu şehirliye de bu yakışır…
Sorumsuzlara diyecek bir şeyimiz mi?
Olsa da demem zaten.
Şimdi…
Bank Asya’dan gelen Karabük, Buca ve Konyaspor’a, Manisa, Sivas ve Kasımpaşa’yı da eklersek, 2010-2011 sezonunun figüranlarının fotoğrafını net bir şekilde görmüş oluruz… Bu takımların içerisinde bugün itibarıyla zincirin en zayıf halkası Konyaspor görünüyor…
Konyaspor’u yönetenler, özellikle kadro konusunda riske girmezler de, alınması planlanan iki forvet oyuncusu ile transfere nokta koymayı düşünürlerse, Konyaspor, geçen sezon ki Denizlispor’un durumuna düşer…
Açıkçası bu oyuncu topluluğu ile yeşil-beyazlı temsilcimiz, ne uçar ne de kaçar… Ama Bahattin Karapınar mı, Ziya Doğan mı, hangisi önce uçar, hangisi önce kaçar bilemem…
Ne gamlı baykuşum ne de felaket tellalıyım…
Futbol doğrularım bana bunu söyletiyor…
HARUN AYDIN
Kendisini ilk kez gördüm… Genç, dinamik, girişimci… Giyimi kuşamı, oturup kalkışı, duruşu ve söylemiyle Konyalı… Sohbet ettiği insanlara ve muhataplara “işte bu şehrin öz evladı” dedirten biri…
Harun Aydın’dan bahsediyorum…
Konyaspor başkan yardımcısından…
Karşısındakine saygılı bir mesafe üreten, nezaketen telkin eden zarif bir sanayici… Kendine ve şehrine yapılacak yanlışlara, bayağı müdahalelere kapalı bir Konya çocuğu… Konya’nın bir “marka” olduğunun da en ateşli savunucusu… Sporla ilgisi, Konyaspor’da yönetici olması, dahası futbol oynaması artılarından sadece birkaçı…
Ayrıca da doğruları “söyleyen” ve “konuşan” bir yapıya sahip… Onun söylemi “söylenip de söyleyemediğimiz” ama bizim ve birçoğumuzun kalbinin tam merkezinden geçenidir…
Mesela “Ömer Atiker” dedi…
“Bırakın Konya’yı, 3 büyükler de dahil, Anadolu kulüplerinde hiçbir yönetici Atiker ailesi gibi ya da Ömer Atiker gibi riske girmez, fedakarlık yapmaz… Ben de dahil, hiç kimse Ömer Atiker’in yaptığı güzelliği yapmaz, yapamaz” diyerek de, bedeninde kompleksiz bir yürek taşıdığını gösterdi…
Konyaspor’daki meselelere “gerçekçi” yaklaşması, “samimi”yetini de ortaya koydu… Asla “eyyam” yapmaması da, karşısındaki insanı inandırması da özelliklerinden birkaçı olsa gerek…
Kısa, ama yararlı bir fikir-alışverişi yaptık…
Kısacası, o bir ses, bir söylem, ufku geniş ve medeni bir cesaret örneği… İnşallah Bahattin Karapınar değirmeni, diğerleri gibi onu da öğütmez…
Dedim ya, kısa, ama öz konuştuk!
Konuşmalarımızın bazılarını da sansürleyerek yazdık…
“Deve’nin üstündeki adamı it dalamasın” diye de kendimizce tedbir aldık.
KOMBİNELER
Harun Aydın’dan bahsetmişken, kombine meselesine değinmemek olmaz… Ekonomik olarak dibe vurmuş, televizyon gelirlerinin dışında kasasına tek kuruş girmeyen Konyaspor’da, kombine fiyatlarının belirlenmesine rağmen, şehirde yaprak kıpırdamaması da ayrı bir talihsizlik, talihsizlikten öte tam bir nemelazımcılık…
Daha önceki sezonlarda da yazmış, yazmaktan öte haykırmıştık… “Konyaspor’luyum” diyen herkes için “kulübün ürünlerinden almak bir sorumluluk” demiştik… “Aynı şeyler kombine almak için de geçerlidir” diyerek, kulübün bu sahipsizliği hak etmediğinin altını çizmiştik…
Gelinen noktaya bakıldığı zaman, şehir bu konuda yine “üç maymun”u oynamaya devam ediyor… Ben yine tekrarlayacağım; kombine almak bir görevdir, mecburiyettir, şehri sevmektir…
“Hangi futbolcuyu izlemek için kombine alayım” diye düşünebilir, Bağdat’tan Basra’ya kadar haklı olabilirsiniz… O ayrı bir şey… Ama unutmayın ki, biz maçlara beğendiğimiz ya da beğenmediğimiz futbolcular için değil, bu şehrin “vizyon”u, bu şehrin “dünya’ya açılan penceresi” Konyaspor için gidiyoruz…
Konyasporlu olduğumuz için kombine almalı ve çorbada tuz olmalıyız…
Sorumlu şehirliye de bu yakışır…
Sorumsuzlara diyecek bir şeyimiz mi?
Olsa da demem zaten.