Sadık Küçükhemek

Sadık Küçükhemek

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi

İstanbul Sözleşmesi kamuoyunda tartışılmakta ve milletimizin üzerinde açacağı yaralar dile getirilmektedir. Samimi uyarıları hükümetin dikkate alacağını ümit ediyoruz. Nitekim nafakanın sınırlandırılması yönünde çalışmaların sürdüğünü biliyoruz.

Türkiye, Tanzimat’tan beri hatta Batılılaşma serüveni başladığı dönemden itibaren Batı’nın değerleri doğrultusunda kurumlarımızı inşa etmeye çalıştık, AB’ye girerek bu ütopyamızı tamamlamak istiyoruz! Gayemiz ve hedefimiz budur.
AB uyum yasaları doğrultusunda İstanbul Sözleşmesini imzaladık. Bu sözleşmeye uygun yasaları çıkarttık. Toplumda açılan yara hızlı bir şekilde büyüyor, önlem alınmazsa Dimyata giderken evdeki bulgurdan olabiliriz!  
İstanbul Sözleşmesi nedir?  İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşmedir. Bu sözleşme, 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açıldı, 1 Ağustos 2014’te yürürlüğe girdi. Bu sözleşmeyi imzalayan ilk devlet Türkiye’dir.
Bu sözleşmede, aile tanımı, nikâhlı eşlerin ve çocuklarının oluşturduğu bir yuvayı tarif etmemektedir. Toplumsal cinsiyet tanımı içine “cinsel yönelimi” de almak suretiyle her türlü sapıklığı açıkça meşrulaştırmıştır. Yani nikâhsız birlikteliği, partnerliği, eş cinselliği, homoseksüelliği v.s. sapıklığı meşrulaştırmıştır. İnsanlık vasfını yok edici gayrimeşru birliktelik, ister evde ister ev dışında olsun meşru görmektedir.  İnsanlık dışı gayri ilişkileri aile tanımı içinde tanımlanması hukuka ve insan olma vasıflarına aykırıdır.
İşte Batılılaşma hastalığı böyle bir hastalıktır. Bırakın dinimizi, insanî özellikler açısından bile ters olan her türlü cinsel yönelimi aile kapsamı veya toplumsal cinsiyet tanımı içerisine tarif edebilmektedir.
Avrupa Konseyi’nin imzaya açtığı bu İstanbul Sözleşmesi, aslında kendi ulusları için değil, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler içindir. Kendi kabuğunu beğenmeyen tosbağa misali kendi değerlerini beğenmeyen köle zihniyetli kavimler içindir.
Avrupa’da çok güçlü aileler vardır, İngiltere Kraliyet ailesi gibi. Bu ailelerin nikâhsız birlikteliği, partnerliği, eş cinselliği aile çerçevesinde tanımlıyor mu?  İsrail’de köklü İsrail aileleri vardır. Bu aileler söz konusu gayrimeşru ilişki içinde bulunanları aile tanımı içine almamaktadır. Neden köklü İsrail ailesinin bozulmamasıdır.  
Batı’yı gerçekten biz bilmiyoruz. Batı denilince süfli takımının hayat tarzı aklımıza geliyor. Bu hayat tarzını benimsemeyi Batılılaşma olarak kabul ediyoruz ve bu sebeple bu rezilliği bu ütopyayı gerçekleştirmek için bütün kurumlarımızla topyekûn çalışıyoruz.
“Domestic violence” (ev içi şiddete), ev dışı şiddete karşıyız, suçlu cezalandırılmalı. Kadın erkek ayırımı yapılmadan her iki cinsiyetin hakkı korunmalı. Peygamberimiz, bir hadis-i şeriflerinde,  develeri süren gence, “Yavaş ol sırçalar incinmesin,” diyor.
İnsan olma vasfına aykırı düşen nikâhsız ve insan tabiatına ters düşen cinsel eğilimi aile çerçevesi içerisinde değerlendirirseniz, beraberinde getireceği nahoş olaylara prim vermiş olursunuz.
Sözümü uzatmak istemiyorum; siz, İstanbul sözleşmesini yerine getirmeyi bırakın, Batı’ya köle bile olmayı taahhüt etseniz sizi AB’ye kesinlikle almazlar. Ne zaman alırlar? Onların dinini kabul ettiğiniz zaman sizi kabul ederler, iman emaresi sizde görülürse Irak’taki hapishanede tutuklu olan halka ve askerlere ABD askerlerinin yaptığı muameleyi yaparlar.
Kur’an-ı Kerim’de e şöyle buyrulur: “Sen onların milletine tâbi oluncaya kadar senden ne Yahudiler ne de Nasranîler asla hoşnut olmazlar. De ki: «Asıl hüda, (yol) Allah'ın hidayetidir (yoludur).» Eğer sen sana gelen ilimlerden sonra, onların hevâlarına (istek ve arzularına) uyacak olsan, yemin olsun ki senin için Allah tarafından ne bir yar bulunur ne de bir yardımcı.” (Bakara: 120)
Her ne kadar İslamî değerlerden uzaklaşarak, Batı’nın süfli takımının değerlerini kapsayan İstanbul sözleşmesini kabul ederek helake adım adım sürüklenmiyorsak bunun sebebi Allah Resulü’nün içimizde olmasıdır.
Kur’an-ı Kerim’de e şöyle buyrulur: “Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.” (Enfâl:33)
Hoşça kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sadık Küçükhemek Arşivi